Fenerbahçe adına üzülüyorum, futbolun içinde bulunduğu ortamda kulübün son 30 yılda böyle vizyonsuz yönetimlere ve muhalefete mahkûm olması beni kahrediyor.
Öncelikle, Fenerbahçe diğerleri gibi bir spor kulübü değil, bir yaşam biçiminin adı ve sorumlulukları var.
Son 30 yılda FB derin devletle, Fetö ile ve benzeri birçok güç odağı ile karşı karşıya geldi ki hepsi ülkeye zarar veren örgütlenmeler, ideolojiler ve kavramlardı.
Böyle bir camianın başkanı açık fikirli, dinleyen, ekibine saygı duyan biri olmalı; egosu şişik ve olaylara sadece kendi gözünden bakan biri olmamalı.
Savaşın ortasında sırf kendisini eleştirdi diye başkomutanını kovmamalı ki Mou’nun eleştirilerine herkes katılıyor. Hatta ben daha da ileri giderek son 8 yılda alışkanlık haline gelen ve sezon başlarında futbolcu ve hoca bekleme saçmalığının camianın sezon öncesi kaosa sürüklenip bölünmesine yol açtığını ve devamında bunun “YAPI” tarafından bir camia zayıflığı olarak kullanıldığını görüyorum.
Daha da kötüsü, bu ızdıraplı süreçler, bir planın programının olmadığını, koskoca camiayı günlük kararlarla yönettiğini gösterir. Öyle olmasa tüm düzeni üstüne kurduğun ve ligin rezilliğini Avrupa’da anlatan hocanı kolayca kovmazsın.
Fenerbahçe’nin sorunu futbol değil, emeklerini çalan yapıdır, bunun çözümü de rezaletin Avrupa’da duyulup göze batmasıdır.
Bu yüzden Fetö, derin devlet ve siyasal İslam desteksiz yerli hoca hiçbir amaca uygun olmaz, bize Mou gibi bizi Avrupa’da başarıya taşıyacak potansiyeli ve tüm dünyanın ağzına baktığı bir hoca lazım.
Hiçbir yerli hoca bu tanıma uymuyor.
Sonuç olarak; bir spor kulübü olmanın ötesinde toplumsal kanaat önderi olmaya evrilmiş bir camianın bu kadar yetersiz ve vizyonsuz yönetim ve muhalefete mahkûm olması insanı üzüyor.
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları: