Toplumun genel ortalamasının uzağında olanlar için yalnızlık sancısı hep bir sorun olmuştur.
Yalnızlık bir anlaşılamama durumudur. Kişinin çevresindeki insanlarla derin bir bağ kurmakta zorluk çekmesi, onlarla düşüncede ortaklaşamaması anlamına gelir. Kendi düşünceleri onlara yabancı hatta tehlikeli, saçma veya imkânsız olarak görünürken, onların düşünceleri ise yalnızlıktan muzdarip olana çok bireysel, çok çıkarcı, çok yüzeysel, çok maddi olarak görünür. Bu ise karşılıklı anlaşılmaktan elde edilen rahatlamayı asla hissedememek demektir.
Genel ortalama birbiriyle aynı zeminde ya da en azından birbirine çok yakın zeminlerde ilişki kurar, etkileşime girer. Aynı takımı, aynı partiyi tutarlar mesela. Yığınlar aynı TikTok videolarını birbirlerine gönderip birlikte gülerler. Bir kişiden aynı anda ve ortak güçte duygularla nefret edebilirler. Veya tam tersine bir kişiyi kendilerine şef, lider, önder seçip arkasından gidebilirler. Onun varlığında kendilerini rahatça erimeye terk edebilirler. Toplumsal ortalamaya uzak kişi, bu bir aydın, bir sanatçı, filozof, kendini çok iyi yetiştirmiş sıkı bir edebiyat ve felsefe okuru olabilir. Azdırlar, hatta bazı topraklarda ve bazı zamanlarda nadirdirler. Zamanın ruhu onların var olmasına izin vermez. Toplumsal yapıyı oluşturan et-kemikten mekanizma onlara daha uç verirken savaş açar ve tıpkı bedenin kendisine yabancı hücrelere karşı savunma mekanizmasını devreye sokması gibi ‘’bekçilerini’’ devreye sokar.
Ahlak bekçileri vardır, toplum bekçileri vardır, üstüne vazife olmayan işleri kendine vazife edinen avaracı takımı vardır. Bunları kendine vazife edinerek birilerine yaranma arzusuyla kraldan bile daha kralcı olanlar, kendinde olmayanı başkasında görmeye tahammül edemeyen kifayetsiz muhterisler, hasetçiler, haris muhterisler, sıradanlar, bilmediğini de bilmeyen cahiller…
Toplumun eti kemiği bunlardır. Bu son derece normaldir. Ancak normal olmayan bunların toplumsal yapının her milimetresinde etkin olmasıdır. Tıpta, psikolojide, akademide, sağlıkta, sanatta, edebiyatta, siyasette, sporda vb. her yerde. Normal bir toplumda ezici çoğunluk sıradandır, kendi rutinindedir, işinde gücündedir ve bunlar içinde olduğu yerde işini iyi yapanlar hep vardır. Bir tarafta da minimal, küçücük bir azınlık, dağınık bir şekilde ama esas olarak büyük şehirlerde okur, yazar, düşünür, çizer, sanatla uğraşır, felsefeyle, tarihle uğraşır, bunlara kafa yorar, ülkenin mimarisinden tutun da gündelik yaşamın özüne ilişkin bir kaide oluşturur. Çağa uygun değilse de ona yakın bir kaide. Hiç olmazsa zeminde bir kaide, zeminin altında değil.
İşte günümüzde ve bizim toplumumuzda artık bu yok. Ne kaide yapıcılar var ne de kaidenin kendisi. Var olanın üstünde ter ter tepinen yığınlardan ibaretiz artık.
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları:
