Avrupa’nın en yoğun metrosu olan Moskova metrosu günde en az 7 milyon yolcu taşıyor.
Toplam uzunluğu 514 kilometre ve büyük Çin şehirleri, Londra ve New York metrolarından sonra geliyor. Toplam 19 ana hat ve 294 istasyondan oluşuyor.
Bugün Moskova şehri, metro olmadan düşünülemez sanırım. Şehrin derinliklerinde kendine has kurallarıyla, insan yoğunluğuyla başka bir dünya gibi. Yağmur ve kar şehri olan Moskova’da trafik açısından paha biçilmez bir işlev yerine getiren metro, kimi istasyonlarının sanat eseri gibi yapılmış olması nedeniyle de ilginç.
Böylesine önemli ve bazı istasyonları Moskova’daki turistik güzergahlar arasında yer alan metro bir anda ortaya çıkmış değil elbette. 1930’lardan itibaren deyim yerindeyse ilmek ilmek örülerek, büyük emekler verilerek bugüne getirilmiş.
Özellikle ilk açılan istasyonlar, avizeleri, mermerleri, mozaikleri, kahramanlık, kültürel ve politik figürleriyle komünist sistem için de bir prestij ve başarı simgesi olmuş.
Aslında Moskova’ya bir metro yapılması fikri oldukça eski. 1875 yılından 1930 yılına kadar en az 5 proje geliştirilmiş ama 30’lu yıllara kadar hayata geçirilememiş. İlk defa 10 Aralık 1931 yılında inşaat işçileri 13 Rusakovskaya Caddesi’ne gelir ve donmuş toprağı kazmaya başlar. Bir ay içinde Sokolniki’den Kropotkinskaya’ya olan ilk metro hattı şekillenmiş olur. Ancak inşaat çalışmaları oldukça yüzeyden gerçekleşince bütün şehrin bu şekilde kazılamayacağı düşünülür. O dönem genç bir mühendis olan Venyamin Makovskiy yerin oldukça altından kazılarak inşaata devam edilmesini önerir. O dönemki teknoloji açısından bu fikre karşı çıkılır. Belediye başkanı konuyu Stalin’e götürür ve onun onayıyla büyük yer altı inşaatı başlamış olur.
Ancak o dönemin koşullarında inşaat çok yavaş ilerler. Bunun üzerine yabancı uzmanlardan yardım istenir. 1934 yılında İngiltere’den tünel kaplama makinası da getirilir. Metro inşaatı genelde kaz ve kapla metodu ile yapılır. 1935 yılında 13 istasyon açılır. 1937-38 döneminde ikinci aşamaya geçilir ve bugün en güzel metro istasyonları arasında olan Kievskaya, Ploşad Revolutsii, Mayakovskaya gibi istasyonlar inşa edilir. Bu dönemde “yer altında saraylar inşa edelim” diye bir slogan söz konusu olmuş. İstasyonların mimarisine büyük önem verilmiş.
İkinci Dünya Savaşı sırasında metro istasyonları sığınak olarak da kullanılmış. Hatta yer altında mağazalar, kuaförler, kütüphaneler açılmış. Yer altında başka bir yaşam oluşmuş, birçok bebek dünyaya gelmiş.
Moskova’da yeni metro istasyonlarının yapımına günümüze kadar devam edilmiş. Şehrin gelişimi, trafik, hatların entegrasyonu gibi konular göz önüne alınmış. İstasyonlar ise değişen mimari anlayışına göre yeniden şekillenmiş. İlk istasyonların bakımına ve korunmasına ise özen gösterilmiş hep.
Kanımca Moskova metrosunun arkasındaki etkenler birçok şeyde olduğu gibi, irade, tutku, önceliklendirme, planlama ve akılcılık.
Not: Samih Güven’in bu yazısı Medya Günlüğü’nde daha önce yayınlanmıştır.