Pazar, 25 May 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Serbest Kürsü

Yeni tanrı ya da mesih

Tijen Zeybek
Son güncelleme: 4 Ekim 2024 19:24
Tijen Zeybek
Paylaş
Paylaş

İnsanın insan olmasının da, insan kalmasının da değişmez koşulu toplumdur.

Çünkü insan insana muhtaçtır. İnsan ekmek gibi, su gibi başkalarına, başka insanlara acıkır ve susar. İnsan bir ilişki varlığıdır. İletişim varlığıdır. Bunu test etmek de son derece kolaydır. El değmemiş orman kalmadı ya, diyelim ki bir orman bulduk ve bir bebeği ormanda genişçe bir kafesin içinde, başka hayvanlar tarafından zarar görmeyecek şekilde bıraktık ve uzaktan ona göz kulak olarak, asla göz teması kurmayarak, sadece yemeğini suyunu vererek yaşamasını sağladık.

Ona konuşmadık, ona dokunmadık, onu sevmedik, ona kızmadık. O bebek insan olmaz. Olabilemez. Konuşmayı öğrenemez, hatta yürümeyi öğrenemez. Aslında böyle bir deney tarihte yapıldı. Ormanda değil ama terk edilmiş çocukların bakıldığı bir bakımevinde sanırım 30 kadar çocuk deneye tabi tutulmak üzere diğerlerinden ayrıldı. Bakım verenlere bu otuz çocuğu hiçbir şekilde kucaklarına almamaları, onlarla konuşmamaları, onlara sevgi göstermemeleri tembihlendi. Hemşireler çocukları kucaklarına almadan, onlara dokunmadan sadece biberonlarını tutarak onları beslediler. Gıdaları yerindeydi, barınmaları yerindeydi ama bu çocukların gelişimlerinin diğer çocuklara oranla çok geride kaldığı gözlemlendi. Ve biliyor musunuz bu çocuklar sonunda öldüler. Açlıktan, susuzluktan, hava şartlarından falan değil, düpedüz insanca ilişki eksikliğinden, sevgisizlikten, iletişimsizlikten öldüler. 

Demem o ki insan olmanın şartı başka insanlarla, onları umursayarak ve onlar tarafından umursanarak yaşamaktan geçer. Günümüz toplumlarında insanın bu ihtiyacı yeterince karşılanıyor mu? Sanmıyorum. Kimse kimsenin umurunda değil dersem belki çok katı gelecek ve henüz, çok şükür henüz tam da o noktada değiliz. Hepimiz değiliz. Ama bazılarımızın yaşadığı ortamlar tam da böyle. Büyük şehirler, mega kentler, bireyselleşmenin merkezi, ana vatanı olan ABD’nin New York’u, Washington DC’si, Paris, Londra, Tokyo, Pekin, İstanbul ve daha nicelerinde toplumsal hayat yok gettolar var. Evsizler var. Uyuşturucunun ve insan kaçakçılığı bataklığına düşmüş nice insan oralarda insanlıktan çıkıyor. Oralarda doğan çocuklar peki insanlaşabiliyor mu? Buralarda devletlerin varlığı ve anayasası, yasaları hüküm sürüyor mu? Hayır cevabı için uzun uzun araştırma yapmamıza gerek var mı? Olan biten her şey gözümüzün önünde yaşanıyor zaten. Her şey hiç olmadığı kadar aşikâr. Ve asıl dehşet bunun böyle olmasından, olabiliyor olmasından zaten. İsimlerini saydığım başkentler ya da megakentlerde toplumsal hayat insanı desteklemiyor, insanı insanlaştırmıyor çünkü buralarda giderek daha az insanca yaşanıyor. 

Nedir insanca yaşamak?

Komşuluk ilişkilerinin olması demek, tasada ve sevinçte bir olunabilmesi demek, insanların sokaklarında güvenle dolaşabiliyor olması demek. Değişimin yaşayanların hissedemeyeceği kadar usul usul ve kendi doğası içinde yaşanması demek. Bir dedenin torununu elinden tutup onu kendisinin de okuduğu ilkokula götürebilmesi demek. Toplumsal geçmiş böyle inşa edilir çünkü. 

Öz cümle makinelerle, otoyollarla, fabrikalarla, dev binalarla, yerin altını ve üstünü donattığımız taşıma ağlarıyla, cebimize koyduğumuz internetle, yapay zekâyla, müthiş icatlarımızla ve tüm hiperteknolojik donanımlarımızla geldiğimiz yer saydıklarımızdan yana zengin ama insanlık, insaniyetlik açısından korkunç derecede fakir bir nokta. Bir bataklık. Ve bataklıklar insanlık üretmez. Olsa olsa sıtma üretir. Veba üretir. Cüzam üretir. Üretti nitekim.

Günümüzde bunların karşılıklarını rahatlıkla bulabilirsiniz. Geçmiştekiler bunlardan kurtulmak için bilime bel bağlamışlardı. Ya biz? Biz neye bel bağlayalım? Cevap verildi bile, yapay zekâya. Ahh zavallı insan. Duygusal yoksunluktan topyekûn delirmenin çaresini makineden bekleyen acınası insan.

Görsel: vecteezy.com

Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
YazanTijen Zeybek
Takip et:
1965 yılında Lefkoşa’da doğdu. İşletme lisans eğitiminden sonra Yakın Doğu Üniversitesinde Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik alanında master yaptı. Daha sonra Medya Çalışmaları ve İletişim alanında doktora yaptı. Halen Yakın Doğu Üniversitesi, İktisadi İdari Bilimler Fakültesi, İşletme Bölümünde Yrd. Doç. Dr. olarak görev yapmaktadır. Sanat, edebiyat alanında çeşitli TV programları yaptı. Halen Bayrak Radyo ve Televizyon kurumunda Anahtar Kelimeler adlı programı sürdürmektedir. Edebiyat alanında faal bir geçmişe sahiptir. Uzun yıllar boyunca Türkiye ve KKTC’de çeşitli gazetelerde köşe yazıları yazmıştır, yazmaya devam etmektedir. Deneme ve makaleleri çeşitli dergilerde yayımlanmaktadır. Seramik Heykel, resim ve enstalasyon (yerleştirme) sergileri açmıştır. Seramik Heykel alanında iki ödülü vardır. Şimdiye kadar yayımlanmış üç romanı bulunmaktadır.
Önceki Makale Savaşta kritik bir aşama…
Sonraki Makale Eleştiri ne dozerdir ne Gaudi

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

ManşetSerbest Kürsü

Sürdürülebilir kalkınmanın anahtarı

Yıldırım Aktuğan
25 Mayıs 2025
EditörSerbest Kürsü

Kilise, engizisyon, katliamlar

Metin Gülbay
24 Mayıs 2025
Serbest Kürsü

“Efsane” Rus güzelliği

Halil Ocaklı
24 Mayıs 2025
Serbest Kürsü

Gençler gidiyor Türkiye kaybediyor

Medya Günlüğü
23 Mayıs 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?