Gazeteci Varol Ersoy’un Medyaradar sitesinde yayınlanan “İki ahlaksızlıktan hangisi daha büyük?” başlıklı yazısı:
“Eskiden biz gazeteciler için hafta sonları “haber” açısından kurak geçerdi. Çok şükür artık öyle bir derdimiz yok.
Her gün bir bomba…
Hatta, bazı günler iki bomba…
Bu haftanın iki bomba haberi de bana göre ahlaksızlık!
Medyaradar’da okudunuz mu bilmiyorum?
Euro 2024 maçlarının yorumlandığı TRT’nin Spor Stüdyosu programında canlı yayın sürerken, yorumcuların sesi bir anda kesilmiş ve kamera arkası konuşmalar yayına girmiş:
“Otele yerleşelim, gece ikiye kadar pompa…”
Büyük bir ihtimalle teknik servisteki elemanlar, Almanya günlerini kaçamakla süslemeyi planlarken, hem kendilerini hem de TRT’yi rezil etmişler…
Sonuçta da bu sözleri söyleyen personel TRT yönetimi tarafından “açığa” alınmış…
Yani ikiye kadar sürdürmeyi planladığı “pompa”nın kurbanı olmuş…
İkinci ahlaksızlık ise çok daha vahim…
Yukarıda anlattığım olay gerçekten ahlaksızlık… Ancak sadece yapanı ilgilendiriyor, kendi kalitesini düşürüyor.
Şimdi anlatacağım ikinci ahlaksızlık ise başka türden bir terbiyesizlik…
Cinsel bir kalitesizlikten çok bir gazetecinin mesleğini nasıl “pompalattığını” gösteren bir kalitesizlik…
Hürriyet’in köşe yazarı ve Genel Yayın Müdürü, aynı zamanda CNN Türk Programcısı Ahmet Hakan, Demirören Holding’in Yönetim Kurulu Başkanı Yıldırım Demirören’le bir “pazar söyleşisi” yapmış… Aslında buna bir söyleşiden ziyade, “yıkama yağlama hizmeti” de diyebiliriz.
Yazıya, patronuyla yakınlığını anlatarak başlamış…
Tavla arkadaşıymışlar da, Yıldırım Bey tavlayı çok iyi biliyormuş da… Hep yenilmekten bıktığı için bir süredir kaçıyormuş da…
Yine öyle hoş sohbet için “Holding Merkezi”nde buluştukları bir gün birdenbire bir söyleşi yapmaya karar vermişler!
Yersen!
Söyleşinin ilk sorusu da aynen şöyle:
“Bazı çevrelerin bu borçlar konusunu gündemde tutma çabasını neye bağlıyorsunuz?”
Yani “Borcu ödemeyen siz suçlu değilsiniz de bunu yazıp konuşanlar suçlu” anlamına gelen bir soru…
Böyle rezil bir soruyu da ancak “Omurgasız Ahmet” sorabilirdi; sordu…
“Borç” deyip geçtiği ve aslını astarını anlatmadığı konu, Demirören Holding’in Recep Tayyip Erdoğan’dan gelen talimatla Hürriyet’i ve CNN Türk’ü satın alırken Ziraat Bankası’ndan kullandığı ve bir türlü geri ödemediği 800 milyon dolar tutarındaki kredi…
Yıllardır bu konu tartışılıp duruyor, taraflar arasında sözüm ona bazı satışlar yapılıyor, sonra mahkeme tarafından bozuluyor ama söz konusu borç bir türlü ödenmiyor.
Ancak…
Omurgasız Ahmet konunun detayına girmiyor, tüm bunları hatırlatmıyor, “Asıl görevi çiftçileri kredilendirmek olan Ziraat Bankası’ndan, bu krediyi nasıl ve kimin devreye girmesiyle aldınız?” diye sormuyor.
Sorabildiği tek şey, “Bazı çevrelerin bu borçlar konusunu gündemde tutma çabasını neye bağlıyorsunuz?”
Soru böyle olunca da Yıldırım Demirören, bu muz ortaya kafayı çakıp golü atıyor:
“Başarılı işler yapınca böyle sonuçlar ortaya çıkabiliyor. Meyve veren ağaç taşlanır!”
Gazetecilik adına tek bir tepki vereceğim:
Binlerce kez yazıklar olsun sana Ahmet Hakan!
Sen Türk gazetecilerinin yüz karasısın!
Bugünler geride kaldığında, gemini yürütmek için yaptığın yalakalıkları, rezillikleri gelecek kuşaklara hatırlatmak amacıyla bir “Ahmet Hakan Gazetecilik Utanç Anıtı” dikilmesini önereceğim!”
Yazının devamını okumak için tıklayın