İlk olarak sayın Cumhurbaşkanı altın borsasının, altın bankacılığının geliştirilmesi gerektiğini söyledi.
Niyeti ilk dillendiren Prof.Kerem Alkin hoca oldu..25.Kasım.2016 tarihli yazısında dedi ki :
“…. yastık altında 3500 ton civarında tahmin edilen altın tasarrufunun, ekonomiye, finans sistemine ve Merkez Bankamızın rezervlerine kazandırılması, açık ve net, bugünlerde yine tartışmak durumunda kaldığımız döviz kurlarındaki dalgalanmayı tarihsel bazda unutmamızı, bir daha hiç görmememizi sağlayacak bir ekonomik değer.”
Aynı yazısında hoca bugüne kadar yastık altından bankacılık sistemine sadece 40 Ton altın geldiğini söylüyor. Uzun yıllardır verileri birebir takip etmediğim bu rakamın doğru olduğunu var sayacağım. Ancak ilk olarak Toprakbank sanırım 1990 yılında bu uygulamayı başlatmıştı. 26 yılda 40 Ton geldiğini varsayarsak. yılda 1,5 Ton gibi bir altının geldiğini kabul etmek durumundayız.
Esasen ülke halkı doğru politikalarla yönlendirildiği zaman kolundaki bileziği, boynundaki beşibiryerde’yi ekonominin hizmetine sunmuştur. 1980-1982 yılları arasında (tam rakam bilinmemekle birlikte) yaklaşık 300 Ton altını piyasaya sürmüş ve karşılığında o zamanın 7 milyar dolarını sisteme teslim etmiştir.
Peki o zamanki kapalı ekonomiye, altının ve dövizin kaçak sayıldığı döneme rağmen bu kadar verici olan halk bugün neden altınını getirmez açıklayalım.
1. Dünyadaki şartlar
Dünyada İkinci Paylaşım Savaşı sonrası tartışmasız dünya lideri haline gelen Amerika Birleşik Devletleri, bütün kapitalist ülkeleri ve uydularını (44 ülke) bir araya getirmiş, ellerindeki altınları toplayarak 1944 yılında Bretton-Woods kasabasında ünlü Bretton-Woods Anlaşmasını imzalatmıştır. Buna göre yeni bir sistem kurulmuş (tüm detaylarını internetten öğrenebilirsiniz) bu sisteme göre ABD, dolarını altına sabitlemiştir. Kısacası üye ülkelerin elindeki dolarları kayıtsız ve şartsız 35 dolar karşılığı 1 ons altınla değiştirme taahhüdünde bulunmuştur.
ABD, bu sistemi sonuna kadar sömürmüş karşılıksız bastığı dolarlarla dünyaya kafa tutmaya devam etmiştir. Vietnam Savaşı’nda ipin ucu iyice kaçmıştır. 1970 li yılların hemen başında altınlarını Amerika’ya emanet veren ülkeler Fransa ve Almanya öncülüğünde ellerindeki dolarları altına çevirmek isteyince bomba patlamıştır… Amerika’nın elinde o dolarları altına çevirecek kadar altın yoktur…
Bunun üzerin Bretton-Woods Sistemi patlamış beraberinde altın fiyatlarını da patlatmıştır. Altın fiyatları 35 dolardan 10 yıldan kısa bir sürede 1980 de 850 dolara yükselmiştir. (Tam 24 Kat)..
2. Türkiye şartları :
1980 yılına gelindiğinde Türkiye tarihinin en bunalımlı dönemini yaşıyordu. 1974 Kıbrıs harekatından sonra dışarıda Türkiye’ye ambargo uygulanmış, iç barış her kesimden provokasyonlarla derin yara almış hızla yeni bir Yeniçeri İsyanına doğru yol almıştır. Yeniçeri İsyanı gerçekleşmeden önceki son Başbakan Süleyman Demirel yeni atadığı müsteşarı Turgut Özal’la birlikte 24 Ocak’ta o güne kadarki tüm hataları, faturaları halkın önüne koyarak bir ekonomi paketini devreye soktu.
Doları bir gecede 47,10 TL den 70,00 TL ye yükseltti. (%49 Devalüasyon)
O güne kadar %100 enflasyon bile varken yıllık %5 olan mevduat faizi üzerindeki narhı kaldırdı ve para bir maldır, o haldefiyatı da serbestçe belirlenirhalde düsturuyla faizleri serbest bıraktı. Bir anda piyasada hiç bir kanuna tabi olmayan bankerler türedi. Bu bankerler aylık %10-12-15 ve hatta 20 faiz ödemeye başladılar. Elbette bankalar geri kalamazdı ve onlar da bu faizlere yakın faizlerle mevduat sertifikaları üretmeye başladılar ve bu sertifikaları bankerlere pazarlamaya başladılar.
Asgari ücretin 3,600 TL (52 dolar) olduğu ülkemizde 100,000 liralık altın satan (sadece 50 gram) insanlara 10,000 lira faiz ödemeye başladılar.
Rakamları hazmetmeniz için şöyle bir kıyaslama şart.. Yılda 2,5 milyar dolar ihracatı olan ülkeye altından yılda 3 milyar dolar gelmeye başladı.
Ekonomi öylesine bir nefes aldı ki Yeniçeriler daha fazla beklemedi, 12 Eylül’de şartlar olgunlaştığından yönetime el koydular.
O tarihte altın madeni olmayıp 2,000 yıldır altın ithal eden ülke ilk defa altın ihraç eden (kaçak da olsa) ülke haline geldi.
1980 Ocak ayında 850 dolara kadar yükselen altın 1982 Haziran ayında 300 dolara geriledi. Ve halk altın satmayı bıraktı.
Vatandaş altın satmayı kesince, sisteme para akışı durdu. Para akışı durunca Türk Ponzi Sistemi çöktü.
Başından beri olayı denetlemeyen, kanun çıkarmayan devlet işin içinden sıyrıldı. Hükümetin Maliye Bakanı “Vatandaş Kumar Oynamıştır” deyip istifa etti, cunta Turgut Özal’la ikisinin üzerine yıkarak kovdu. Olay Kastelli’nin üzerine yıkıldı, bankalar paraları piç ederek zamana yayıp (%100 enflasyona rağmen faizsiz) ödediler. Bu tarihten sonra bazı ender zamanlar hariç halk altın bozmadı, bozmaz…Sisteme yatırır, ekonomiyi canlandırır mı…Bilemem…
Okurlar karar verecek…