Kuzeyde, Asya tarafındaki Sibirya ile Amerika tarafındaki Alaska arasında Bering Boğazı’nın tam ortasına denk gelen iki ada var.
Rusların Gvozdev dedikleri bu adalara Amerikalılar Diomede diyor. Kışın Bering Boğazı buzlarla kaplandığında bu kayalık adalar arasındaki kısa mesafe donarak bir buz köprüsü oluşturuyor, böylece ezeli rakip Rusya ve Amerika Birleşik Devletleri doğa eliyle birleşiveriyor. (…muş. Okuduklarımı anlatıyorum, keşke görüp anlatabilseydim.)
Büyük Diomede (Yarın Adası) ile Küçük Diomede (Dün Adası) arası sadece 4 kilometre ama aralarında 21 saat fark var. Bu komşu adaların adının dün ve yarın olması bu saat farkından dolayı. Gün farkının nedeni de aralarından geçen “Uluslararası Tarih Hattı”ndan. Pasifik Okyanusu’nun ortasından geçen bu hattı çizense doğa değil Papa…
1494 yılının 7 Temmuz günü Tortesillas kasabasında Portekiz ve İspanyol imparatorlukları bir antlaşma imzalıyor. Her iki imparatorluğun Avrupa kıtası dışında ele geçirdikleri toprakları paylaşımının anlaşması bu. Kuzeyden güneye doğru bir çizgi çekerek koca dünyayı ikiye ayırıp, doğusu Portekiz’in, batısı İspanya’nın olmak üzere paylaşıyorlar. Yeni keşfedilen yerler için kavgaya tutuşan Portekiz ve İspanya’yı uzlaştırmak için bu çizgiyi çeken de Papa 6. Alexander.
Denizcilikte ve de korsanlıkta ilerleme göstererek deniz aşırı yerleşimlere ayak basıp talan eden bu iki devletin “dünyanın bir yarısı senindir, diğeri yarısı da benim” diye anlaşmalarından ne Asya ne Afrika, ne de Kuzey ve Güney Amerika halklarının haberi var.
Bu işgallere katılan diğer Avrupa ülkelerinin haberleri olduysa da onayları yok elbette ve onlar da talandan hak talebindeler. 15. yüzyılı konuştuğumuzu hatırlatırım.
İşgale uğrayan bu kıtaların sonraki tarih dönemi de işgal dönemi kadar kanlı ve karmaşık. En başında yeni (!) kıtanın işgaliyle pek de ilgili olmayan İngiltere ve Fransa kısa süre sonra Kuzey Amerika’nın paylaşımında kapışıyor. Missisippi bölgesindeki pamuk tarımı yani ticareti yüzünden işler iyice kızışınca, bölgeyi ele geçirmek için sınırsız harcamalar yapan Fransa, Dimyat’a pirince giderken eldeki bulgurdan da oluyor ve batma noktasına geliyor.
Fransız Devrimi’ni döşeyen taşların, Amerika kıtasından pay kapma kavgasının getirdiği devlet iflasıyla oluştuğunu söyleyenler var. Bu Missisippi pamuğu hikâyesinin ayrıntıları çok bol diye şimdilik geçiyorum. Ana yurdundan uzakta beslediği işgalci askerler yüzünden iflahı kesilen İngiltere’nin hikâyesi de upuzun diye onu da atlıyorum. Ancak bitti sanılan hikâyeleri İngilizlerin yeniden yazmaktaki maharetini kulak arkası etmemek lazım…
Amerika kıtasına ilk ayak basanlar İspanyollar ve Portekizliler olduğundan, Orta ve Güney Amerika’da onların dili hâkimken ABD’nin resmi dilinin İngilizce oluşu, Kanada’nın yarı Fransız yarı İngiliz diline ve kültürüne sahip oluşu da işgal sonrasındaki kapışmaların kalıntıları. Bunların tümü benim yeni öğrendiğim anlat anlat bitmez ayrıntılar barındırıyor. Ayrıca Orta ve Güney Amerika’nın bütününde ana dil İspanyolca olmuşken sadece Brezilyanın Portekizce konuşuyor olmasının da Papa hattının doğusunda kalması yüzünden olduğunu yeni öğrendim.
Dünya coğrafyası çok ilginç. Güneydeki Afrika kıtası, kuzeydeki Asya ve Avrupa’yla kıyaslanmayacak kadar zengin doğal kaynaklara sahip. Aynı biçimde Güney Amerika kıtası da kuzeyindeki adaşından çok daha zengin. Ancak güneyli halklar kuzeylilerle kıyaslanmayacak kadar yoksul. Bunu kuzeyin güneyi sömürmesi olarak okuyuvermek çok kolay. Ancak bu şablon yeterinde açıklayıcı değil. Afrika’yı iliğine kadar sömüren kuzeylilerin önde gideni olan İspanyollarla Portekizlerin, üstelik gemicilikte öne geçerek yeni (!) kıtayı da ele geçirmişken, şimdiki konumlarına bakar mısınız? Kuzey-Güney, Doğu-Batı meselesinin çok ötesinde dönen bir sömürü çarkı var. Bu konulara da girdin mi çıkılabilecek gibi değil. Ben en iyisi Yarın ve Dün adalarının bu kadar yakınken, Papa sayesinde o kadar uzak muamelesi görmesine geri döneyim.
İşin ilginç yanı şu ki o zamanlar dünya hakkındaki bilgi bugünküne göre çok kısıtlı ama Papa’nın çizdiğine yakın bir coğrafi hattın varlığı 1970’lerden sonra gösterilmiş durumda.
Pasifik Okyanusu’nun ortasında boylu boyunca uzanan bir dağ silsilesi var. Luisville Ridge ya da daha çok bilinen adıyla Luisville Seamount Chain, suyun dibinde olduğundan yüzeyden boylu boyunca görülemiyorsa da Hawaii Adaları gibi çıkıntıları da var yukarda. Tıpkı bu adalar gibi su altı sıradağlarının oluşum nedeni de magma sızıntısı yani volkanik patlamalar.
Yer bilimcilerden öğrendiğimize göre ana kıtalar birbirine doğru kaydıkça aşağıdaki dağlar da sıkışıp daha da yükseliyor. Böylece o dağların birer çıkıntısı olan Dün Adası ile Yarın Adası giderek birbirine yaklaşıyor. Dünya başlangıçta bir tek kıtadan ibaretken sonrasında parçalanıp saçılarak bugünkü kıtaları oluşturuyor ya, şimdilerde ise tersine, kayarak yavaş yavaş birbirine yaklaşıyor. Tıpkı bir bebeğin doğup büyüyüp belli bir süre erişkin/sabit ölçüde kaldıktan sonra yaşlanmaya başlayıp yeniden küçülmesi gibi. Dünya da kayarak sıkışarak yeniden tek kıta olmaya çalışıyor gibi. Dün ve Yarın adlarına isim takanlar yoksa bu gerçeği biliyorlar mıymış?
Dünya büzüşüp yeniden tek bir kıta olduğunda üzerinde hâlâ insan soyu kalır mı acaba?
Asla sahibi olmadığımız ama olduğumuzu sandığımız doğal barınağımızı milyonlarca yıldır paylaşamamak yüzünden sürekli birbirimizi yok ettiğimize göre, varlığımızı o zamana kadar sürdürebileceğimizi hiç sanmıyorum.