Pazartesi, 19 May 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Serbest Kürsü

Yargıtay başkanı seçimi

Gürsel Demirok
Son güncelleme: 9 Mayıs 2024 00:01
Gürsel Demirok
Paylaş
Paylaş

“Utanılacak bir durum. Yazıklar olsun..” diyordu öfke içinde bir TV kanalının tartışma programında.

Genelde sakin, derinliği olan konuşmaları ile bilinen avukat hanım, bu kez hırçın dalgaları sahili vuran Akdeniz gibiydi. Öfkesinin nedeni de, uzayıp giden Yargıtay başkanlığı seçimi ve uzamanın nedenine ilişkin ortalıkta dolaşan söylentilerdi.

Yargıtay başkanlığı seçimi 1 aydır sürüyordu. Seçimin 30. turunda da seçilen olmamıştı. Avukat hanım bu kördüğüme öfkelenmişti. İlgili yasaya göre başkanın seçilebilmesi için üye tam sayısının salt çoğunluğu olan 175 oy aranıyordu. Adayların hiçbiri bu sayıyı toplayamadığından seçim kördüğüm haline gelmişti. Kördüğüm hukuki kördüğümden öte bir anlam ifade ediyordu. 6 Mayıs’ta yapılan 31’inci turunda da hiçbir aday salt çoğunluğu sağlayamadı.

Adaylar arasında kamuoyunun tanıdığı tartışmalı isimler de var.  Yargıtay başkanı seçilebilmek için adayların bir takım vaatler sıraladıkları da söyleniyor. Yargıtay üyelerinin maaşlarının AYM üyeleri ile eşit hale getirilmesi, Yargıtay üyelerinin görevlerinin süresiz olması, kendilerine diplomatik pasaport verilmesi  gibi vaatler.

Hukuki konuları yakından izleyen bir dostuma seçimin uzayıp gitmesinin gerçek nedeninin ne olabileceğini sordum. Şu yanıtı verdi:

“Benim görüşüm şöyle: Yargıda çürümenin dışa vurumu. Bir yönüyle Cumhur İttifakı içinde paylaşım ve kontrol kavgası. Bir yönüyle de Yargıtay’da hâlâ varlığını sürdürebilen gerçek yargıçların direnme hareketi…”

Dostuma, “Tarikatlarlar arası çekişmeden de söz ediliyor. Yargıtay üzerinden güç mücadelesi varmış. Farklı tarikatlara mensup yargıçlar varmış..” dedim. “Ben de duydum” dedi.

Bitmeyen Yargıtay seçimleri CHP’nin de gündeminde. “Çok ciddi bir kutuplaşma  ortada. Siyasi görüşlerin hukuk ve adalet kavramlarının önüne geçtiği ortada…” diyor CHP Sözcüsü Deniz Yücel. “Bu seçilememe durumunun cemaatlerin, tarikatların çatışmasından ve çekişmesinden  kaynaklandığı iddia ediliyor” diyor Yücel de. Yargıtay başkanı seçilemedikçe işlerin aksadığını, davaların geciktiğini ifade ederek, “Bu ülkede adalet bekleyen binlerce insan, Yargıtay’daki siyasetin gölgesinde sürdürülen güç savaşlarına kurban ediliyor. Ve daha da acısı, Türkiye’de bir yüksek mahkemenin zaten yıpranmış olan imajı daha da yıpratılıyor” diye ekliyor.

Yücel’in uyarıları son derece yerinde ve önemli. İnsanın inanası gelmiyor bu yaşananlara. Geçmişte Yargıtay üyesi yargıçlar tanıdım. Her biri çok değerli hukukçulardı. Göğsümüzü kabartan. Yargıtay Onursal 1. başkanlarından Prof. Dr. Sami Selçuk gibi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve başka uluslararası kurumlara aday gösterilebilecek niteliklere sahip bilge insanlar. Merak ediyorum onlar ne düşünüyorlar bu yaşananlar hakkında? Nasıl karşılıyorlar ileri sürülen bu güç savaşlarını? Yüksek mahkemenin imajı hakkında aralarında ne konuşuyorlar?

Beğenilmeyen, “yamalı bohça” olarak gösterilen ve değiştirilmesi istenen mevcut Anayasamıza göre yargıçlar, görevlerinde bağımsızdır, tarafsızdırlar. Anayasaya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatlerine göre karar verirler. Hiçbir organ, makam, merci veya kişi yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hakimlere emir veremez. Sıfatı ne olursa olsun kimse yargı sürecinde kendi beklentilerini gerçekleştirmek için yargı mensuplarına herhangi bir yolla talimat veremez, telefon dahi edemez. Yargıçlar çok saygın, seçkin kişilerdir. Hiç kimsenin önünde eğilmezler. Ceketlerinin düğmelerini iliklemezler. Yargıçlık büyük sorumluluk gerektirir. Çeşitli sorunları, sıkıntıları olsa da pek dilendirmezler. Yargıçları kendi emellerine alet etmek isteyenler bu evrensel hukuk değerlerinin farkında mıdır?

Kimi siyasi partilerin Yargıtay’ı kontrol etme çabasında olduğu iddiasını yalanlayan var mı? Tarikatların Yargıtay üzerinde güç mücadelesine giriştikleri iddiasına karşı çıkan var mı? Anayasayı değiştirmek isteyenlerin rahatsızlıklarından biri de, yargı mensuplarının bağımsızlığı, tarafsızlığı olabilir mi? Hangi ara yüksek mahkeme bu denli, bu şekilde tartışılır oldu? Son derece üzücü ve kaygı verici bir durum. Avukat hanımın öfkesine haklılık kazandıracak bir durum. MHP Başkanı Devlet Bahçeli’nin TBMM’deki haftalık grup toplantısında vurguladığı “Kimse mahkemeye talimat veremez” sözü son derece doğru bir söz. Kimse mahkemeye talimat veremez ve yargıçların seçimine müdahale edemez.

Bu yaşananlar, yargı bağımsızlığını öngören  Anayasadaki hükümlerin önemini, değerini göstermiştir. Siyasetin yargıdan uzak durmasının önemini göstermiştir. Yargı mensuplarının siyasetin ve çağdışı düşüncelerin emellerine alet olmamalarının önemini göstermiştir. Hukuk fakültelerinde okudukları kitapların anlam ve değerini iyi bilmeleri gerektiğini göstermiştir. Anayasaya bağlı kalmanın önemini ve değerini göstermiştir.

Yargıtay başkanı seçimindeki kördüğümün “iktidar ile iktidar üzerinde etkili olan güçler arasındaki güç mücadelesinden kaynaklandığı” şeklinde dolaşan iddiaların doğru olmadığı hususunda kamuoyu aydınlatılmalı. Ayrıca yakın geçmişten ders alarak cemaatlerin, tarikatların kamu kurumlarına sızmalarına, kamu kurumları içinde çatışmaya, çekişmeye girmelerine izin verilmemeli. Yargı mensupları üzerinde gölge düşüren, utanılacak durumlara düşülmemeli. Beğenilmeyen, değiştirilmesine çalışılan Anayasa hükümlerinin titizlikle uygulanmasına özen gösterilmeli.

EtiketlendiSeçilen
Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
YazanGürsel Demirok
Takip et:
Emekli diplomat. 1945 yılında doğdu. Darüşşafaka Lisesi'ni 1964 yılında bitirdi. 1968 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nden mezun oldu. 1969'da Dışişleri Bakanlığı'na girdi. Türkiye Daimi Temsilciliğinde görevli olduğu yıllarda (1974-1977) BM Genel Kurulu 4, Komite (Decolonisation Committee) Raportörlüğüne seçildi. Kuveyt”in, Irak tarafından işgal edildiği tarihlerde, Kuveyt Büyükelçiliğimiz Müsteşarı idi. 1993-1997 yılları arasında Mainz Başkonsolosu olarak görev yaptı. Bu görevde iken girişimlerde bulunarak Mustafa Kemal Atatürk’ün 1917’de Veliaht Vahdettin ile birlikte Almanya’ya yaptığı ziyaret anısına Türk heyetinin kaldığı görev bölgesindeki Bad Kreuznach Park Hotel‘de 23 Nisan 1997 de Atatürk Salonu açılmasını ve ziyaret anısına otelin girişine bir yazıt konulmasını sağladı. Açılış görkemli bir törenle gerçekleştirildi. Otel bugün Türklerin etkinlikler düzenledikleri bir mekâna dönüştü. 1997 yılında Dışişleri Bakanlığı müşaviri olarak atandı. Bakanlık müşaviri iken, Başbakanlık İnsan Hakları Koordinatör Üst Kurulu Sekreterya Başkanı oldu. 57. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti döneminde hazırladığı ilerici insan hakları raporu AB Kopenhag Kriterlerinin karşılanmasına yönelik çalışmalarda referans belgesi olarak kullanıldı ve “Demirok Raporu “olarak anıldı. 2000-2004 yılları arasında Zürih Başkonsolosu olarak görev yaptı. Zürih Başkonsolosluğu binasında Park Hotel’deki Atatürk Salonuna benzer bir Atatürk Salonu açtı. Salonda Kurtuluş savaşı ve Cumhuriyetin kuruluş yıllarına ilişkin belge ve fotoğraflar yer almakta. Bu salonda da Türkleri buluşturan etkinlikler düzenlenmekte. Mainz ve Zürih‘te Başkonsolos iken vatandaşlarımızla birlikte olmaya, derneklerinin düzenledikleri etkinliklere katılmaya, çocuklarımızı okullarında ziyaret etmeğe, gençlerin sportif müsabakalarına katılmaya büyük önem verdi. 2004 yılında Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Yiğit Alpogan'ın başdanışmanı oldu, 2005 yılında MGK Araştırma ve Değerlendirme Dairesi Başkanı olarak atandı ve bu görevindeyken 2010 yılında yaş haddinden emekliye ayrıldı. MGK Araştırma ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı'na atanmış ilk sivil görevlidir. Atatürk’ün Almanya gezisi ve Avrupa’daki Türkler üzerine kitapları var. Emekli olduktan sonra medyada köşe yazıları kaleme almaya başladı .
Önceki Makale İsrail kararının riskleri…
Sonraki Makale Stalin’in Türkiye endişesi

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

ManşetSerbest Kürsü

Toplumsal dönüşümün 2 anahtarı

Yıldırım Aktuğan
19 Mayıs 2025
ManşetSerbest Kürsü

Yırtılan “esaret belgesi”

Medya Günlüğü
19 Mayıs 2025
EditörSerbest Kürsü

Hoca bana fena taktı!

Alper Eliçin
18 Mayıs 2025
Serbest Kürsü

1900’lerin başında İstanbul

Metin Gülbay
17 Mayıs 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?