Yapay zekâ hayatımızda giderek daha fazla yer kaplıyor; kimileri iş için, kimileri ödev yapmak için, kimileri de internette bulması saatler sürebilecek bir bilgiye ulaşmak için kullanıyor.
Bilgisayarımızda yaptığımız aramalar, girdiğimiz sayfalar ya da cep telefonumuzdaki uygulamalarla sürekli “ayak izi” bırakıyor, kendimizle, alışkanlıklarımızla, ilgilendiklerimizle ilgili ipuçlarını asla yok edemiyoruz. Böylece, her adımımız, her aramamız, her tercihimiz artık bir veri noktasına dönüşüyor. Algoritmalar bizi tanıyor. O kadar ki yapay zekânın insan davranışlarını tahmin bile edebileceği konuşuluyor.
Peki ama gerçekten öyle mi? Yapay zekâ insan davranışlarını tahmin edebilir mi?
Eğer davranışlarımız yalnızca mantıksal zincirler, geçmiş eylemlerimizin tutarlı bir devamı olsaydı, belki evet. Ama insan zihni, hesaplanamayan bir derinlik ve o derinlikte Freud’un dediği gibi “bastırılmış olan asla ölmez, bir şekilde geri döner.”
İşte yapay zekânın göremediği, hatta görse bile anlayamayacağı yer tam da burası: bilinç dışı.
Bir kişinin iş değiştirirken söylediği “yeni fırsatlar peşindeyim” cümlesi mantıklı bir kararın ifadesi gibi görünebilir. Ama bu cümlenin ardında, belki de otoriteyle olan çocukluk travmalarının gölgesi vardır. Belki de bir baba figürüyle yaşanan eski bir çatışma, bugün patronla kurulan ilişkide yeniden sahneye çıkıyordur.
Yapay zekâ, davranışı görür. Ama o davranışın ardındaki çatışmayı, bastırılmış duyguyu, tekrarlanan döngüyü göremez.
Psikanaliz bize der ki: İnsan, çoğu zaman kendi öyküsünün bile farkında değildir. Kendisinden sakladığı şeyleri başkalarına açıkça anlatabilir. Ya da aynı hatayı tekrar tekrar yapar çünkü zihni geçmişin kapanmamış defterlerini yeniden yazmaya çalışıyordur.
Bugün bir yapay zekâ, bir kullanıcının çevrim içi davranışlarını analiz edip onun “bir sonraki adımını” tahmin edebilir. Ama bu tahmin, çoğu zaman davranışın yüzeyine ilişkindir. İnsan zihni ise metaforiktir. Semboliktir. Rüyalarla, dil sürçmeleriyle, esprilerle, fantezilerle çalışır. Ve bunların çoğu, açık bir veri olarak sunulmaz.
Mesela bir kadın, yıllardır başarısız ilişkiler yaşadığını söyler. Bir algoritma onun partner seçimlerine bakarak bir model çıkarabilir: “X tipteki kişilerle ilişki kuruyor, şu sonucu alıyor.”
Ama psikanalitik bakış açısı, bu seçimlerin arkasında yatan içsel sahneye odaklanır: Belki bu ilişkiler, annesinin mutsuz evliliğini yeniden canlandırma çabasıdır. Belki cezalandırmak istediği biri vardır, o kişi de çoğu zaman kendisidir.
Yapay zekâ, bilincin ne söylediğini anlayabilir. Ama bilinç dışının neyi susturduğunu duyamaz.
İnsanın özü, veriye indirgenemez. Çünkü insan sadece “davranan” bir varlık değil, aynı zamanda anlam yükleyen, çarpıtan, bastıran ve tekrar eden bir varlıktır. Yapay zekâdan korkmamız gereken yer, onun bizi anlaması değil; yüzeyde tanıdığı hâlimizi, derinliğimiz sanmasıdır.
İnsanlar herhangi bir konuda karar verirken o andaki ruh halinden mutlaka etkilenir. Kaygılıysa, öfkeliyse ya da mutluysa bu duyguların kararı üzerinde etkisi olacaktır. Sadece duygular değil, o andaki uyku durumu, aç olup olmaması ya da herhangi bir ağrı çekip çekmemesi de kararına şu ya da bu ölçüde yansıyacaktır.
Bunların tümü yapay zekâ tarafından hesaba katılmaz.
Bu yüzden, evet yapay zekâ insan davranışlarını tahmin edebilir. Ama eksik bir resim çizer.
Çünkü veriler ruhun dili değildir.
Not: Bu yazıda yapay zekâdan yararlanılmıştır.
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları: