Herkesin Her Şeyi Bildiği Bir Dönem
Eskiden bilgiye ulaşmak zordu ama ulaşıldığında saygı görürdü. Bugünse bilgi çok, hem de fazlasıyla ulaşılabilir durumda; fakat inandırıcılığı dipte. Artık hakikati aramıyoruz, yalnızca bize iyi hissettiren doğruların peşindeyiz. İşte bu yeni düzende bilgi, yalnızca bir içerik türü; tüketilen, paylaşılan, sonra da unutulan bir nesne. Oysa gerçeği bilmek, her zamankinden daha kritik bir mesele hâline geldi. Çünkü artık herkes her şeyi biliyor ama bildiğimizin ne olduğunu kimse sorgulamıyor.
WhatsApp, Diploma ve Diğer Felaketler
Yeni çağın bilgi kaynakları belli: mahalle grupları, zincir mesajlar, YouTube’da “anlatan bir abi.” Artık her evde bir virolog, her sokakta bir dış politika uzmanı var. “Ablamın eşi mühendis, aşıyı kesin denememişler” gibi ifadeler, bilimsel dergilerde yayımlanmış onlarca çalışmanın önüne geçebiliyor.
Bu toplum bilgiye aç değil; çünkü zaten bilgiye sahip olduğunu düşünüyor. Oysa ortada bilgi değil, bilgiye benzeyen bir temsil dolaşıyor. Sanki kılık değiştirmiş bir tahmin, kendini “gerçek” gibi sunuyor ve ortaya yeni bir vatandaş tipi çıkıyor: kendini ikna eden birey.
Araştırıyor ama doğrulamıyor. Şüphe etmiyor. Bilgiyi test etmiyor ama kesinliğinden emin. Bu kesinlik, bilgiden değil inançtan geliyor.
Bilim Değil, Güven Kaybedildi
Bilim hata yapar; çünkü bilim bir yarış değil, bir süreçtir. Soru sorar, yanılır, düzeltir. Ancak bu yöntemli ilerleyiş, bugünün hızlı ve net cevaplara alışmış zihni için zayıflık gibi algılanıyor.
Pandemi döneminde yaşananlar bu dönüşümün miladıydı. Bilim insanları veri geldikçe fikirlerini değiştirdi ama bu değişim kamuoyunda tutarsızlık olarak algılandı. Oysa bilimsel düşünce tam da böyle çalışır.
Ancak sosyal medya bu ritme ayak uydurmaz. Çünkü orada değişen değil, hep haklı kalan kazanır. O yüzden YouTube’da “her şeyin planlı olduğunu” anlatan bir video, laboratuvardan çıkan yirmi yıllık araştırmadan daha çok güven verir hâle geldi.
Bilim çoğu zaman halkla konuşamaz. Teknik dili ağırdır, kendini anlatmakta zorlanır. Böylece sokağın sesi, videodaki güvenli ses tonuyla, “oyun büyük” cümleleriyle kazanır. Gerçek yerine kesinlik hissi tercih edilir.
Algoritmalar Ne Derse O
Bugün bir haberin doğru olması, yayılması için yeterli değil. Duyguyu tetiklemeli, öfke ya da coşku yaratmalı. Aksi hâlde algoritmanın gözünde değeri yoktur.
Bilgi artık duygularla yarışıyor. Ne kadar keskin, ne kadar sade ve ne kadar dikkat çekiciyse o kadar görünür oluyor. Karmaşık olan -yani genelde bilimsel olan- gömülüyor.
Böylece dijital çağın bireyi önce neye inanmak istediğine karar veriyor, sonra o inanca uygun bilgiyi arıyor. Eskiden bilgi inancı şekillendirirdi. Şimdi inanç bilgiyi eğip büküyor.
Siyaset, Sadakat ve Gerçeğin Gölgesi
Siyaset artık veriyle değil, duygu ile çalışıyor. Bir liderin ne söylediği değil, nasıl söylediği önem kazanıyor. “Masaya yumruğu vurdu mu?”, “lafı çaktı mı?”- işte gündem bunlar.
Seçmen bilgiyle değil, aidiyetle oy veriyor. “Kim haklı?” değil, “kim bizden?” sorusu belirleyici oluyor. Ve bu yeni siyasette bilginin yerini sadakat alıyor. Bilgi sorgulatır; sorgu sadakati zedeler. Oysa sadakat, sorgusuz kabulü gerektirir.
Bu yüzden siyasetçiler veriyle konuşmak yerine, halkın hislerini okşayan söylemlere yöneliyor. “Rakamlar yalan söyleyebilir ama halk hissetmez” deniyor. Ve bu zeminde bilgiye değil, inanca yaslanan bir iktidar dili kuruluyor.
Gerçekten Kaçış mı, Gerçeğe Dönüş mü?
Bugün gerçek, yalnızca sorgulanan değil; terk edilmiş bir sığınak ve bu terk ediş büyük manifestolarla değil, küçük cümlelerle gerçekleşiyor:
“Ben böyle hissediyorum.”
“İçime doğdu.”
“Zaten hepimiz biliyoruz.”
Veri, ispat, hesap verme zorunluluğu olmadan yaşamak kolaydır. Ama bunun bedeli büyüktür. Gerçeğin yerini duygu, sorgulamanın yerini sadakat aldığında; artık birey değil, yönlendirilen bir kitlenin parçası kalır geriye.
O yüzden belki de devrim çok basit bir soruda gizlidir:
“Bu doğru mu?”
Bu soruyu sormak bugün bir lüks değil, bir özgürlük eylemidir. Gerçek, başkalarının senden sakladığı bir şey değil; senin kendinden kaçırdığın bir şeydir ve hakikate dönüş ancak bu yüzleşmeyle başlar. Sessizce. Ama kesinlikle.
Orijinal görsel: teyit.org
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları: