Galatasaray ligde yaşadığı iyi serinin ardından Avrupa arenasında boy gösterirken takımın Almanya’da neler yapacağı merakla bekleniyordu.
Kadro hemen hemen aynı olsa da, sarı-kırmızılılar bu mecrada bambaşka oynuyor. Bir önceki maçta alınan mağlubiyete rağmen oynanan oyundan ötürü açıkçası acaba ne olacak diye düşünmeden edemedim. Takımın daha kompakt bir şekilde sahada olacağından neredeyse emindim. Kadroyu ilk gördüğümde ise, yanıldığım tek nokta Hakim Ziyech’in Kerem ile yer değiştireceğini düşünmek oldu.
Maçın başlama düdüğüyle birlikte, Galatasaray’ın oyun stili beni şaşırtmadı desem yalan olur. Almanya’da Bayern Münih’e, İstanbul’daki topu oynayarak adeta “biz buradayız” dedik. Oyun şablonu konusunda birebir aynı şekilde sahaya yayıldığımızı söylemeliyim. Bloklar halinde yapılan baskı da, panzerleri çıkartmadı. Ağırlıklı olarak Ziyech-Boey kanadından merkeze inmeye çalışarak, rölantide oynadığı maçta zaman zaman hücum aksiyonlarında da istediğine ulaştı.
İkinci bölgede geçişi engelleyerek Bayern’i uzun topa zorlayan Okan Buruk, oyunu çok iyi kilitledi ve rakibinin üstüne gelmesine müsaade etmedi. Yanlış anlaşılmasın, oyunu oynatmayan Galatasaray. İcardi’nin pozisyonu gol olmuş olsa, bambaşka şeyler yazılabilirdi. Söylediğim şeyin absürt göründüğünü bilsem de, şu oyundan sonra puan veya puanlarla dönememek can sıkıcı.
Oyunu kendi yarı sahamıza kilitleyerek topa sahip olduk. İlk maçta, dünkü gibi bir “temkinli” formasyon bizlere çok farklı şeyler yaptırırmış. Galatasaray’ın deplasmanda Münih gibi bir takıma teslim olmadan maçı ileriye taşıma isteği mükemmel. Pozisyon anlamında kısır bir ilk yarı izlediğimizi düşünüyorum. Devre arasında, oyunu biraz daha stabil oynayarak gol bulabilmek için, Mertens-Kerem ve Kaan-Sergio değişikleriyle başlamalıydı. İlk yarıda Kerem’in çok top ezdiğini düşünüyorum.
Öte yandan, merkezde Ndombele-Sergio-Demirbay üçlüsü varken Kaan Ayhan’ın oynaması bana soracak olursanız bir zafiyet. Bu senaryoda Bayern’in üzerimize geleceği çok belliydi. Genel hatlarıyla iyi bir oyun oynansa da, oyundaki “playmaker” özelliği çok net belli oluyordu.
Oyunun kırılma anlarından birisi ise, Barış Alper-Davies pozisyonda atılmaması oldu. Bu pozisyon kart değil ise, neden faul? Galatasaray, oyun anlamında yapması gereken her şeyi fazla fazla yaptı. Bitiricilik ve soğukkanlılık kısmında daha fazla çalışılırsa başka şeyler konuşacağız.
Her şey doğru giderken Kerem ne yaptı da doksan dakika sahada kaldı merak ediyorum. Şartlar eşitken Mertens-Kerem ile yer değiştirse neler olacağını çok düşündüm. Bu kadar beklemenin ne anlamı vardı? Oyuncu kötü bir maç oynuyor ise, bu kadarı saçma.
Ek olarak merkezde oyuna Sergio’nun dahil olması, rakibin konsantrasyonunu bozdu. Portekizli yıldız mevcut ikinci bölge organizasyonunda takımın bel kemiğidir. Analizin ortasında söylediğim “playmaker” yani oyun kurucu özelliğini attığı tek pasla kanıtladı ve o top da gol oldu. Maçın bir diğer kırılma anı ise, Nellson’a yer açmak için savunma hattının değiştirilmesi.
Oyun olarak net bir şablonla oynayan Galatasaray, bu gruptan rahatlıkla çıkacaktır. Peki, sizce neler olacak?..