Biz Fenerbahçeliyiz, en önemli özelliğimiz ülkemize ve devlete bağlı olmamız, o yüzden sokaklara çıkıp başkaldırmayız.
Biz devlete inanırız çünkü Kemal Tahir’in de dediği gibi Türk devleti “kerim devlettir”, ceberut (acımasız) değildir.
Bu nedenle sokağa çıkıp hak aramayız.
Ancak bu durum gerçekleri söylememize engel değil.
12 Eylül bir toplum mühendisliği projesiydi, ülkesi için daha iyi bir gelecek isteyen herkesi, sağcısı solcusu kılıçtan geçirdi.
Şimdi Fetö eliyle yeni bir futbol üzerinden yeni bir toplum mühendisliği projesi başlatıldı. Asla kontrol altına alınamayan “Türk” kimliğini yok edip toplumu “ümmetleştirmek” istiyorlar. Artık sağır sultan da biliyor ki Fenerbahçe Atatürk, Türk ve Cumhuriyet sözcüklerini temsil eder.
Ümmet kültürünün hakim kılınmaya çalışıldığı bir ortamda Fenerbahçe’nin hedefte olması doğaldır.
Ne Çanakkale Savaşı’nın yıl dönümünde ümmetçi mesajlar veren pankartlar ne de rakiplerine avantaj sağlamak için uğradığı kumpaslar tesadüftür, amaç ümmet kültürü için toplumsal sempati yaratmaktır.
Yaşanan günlerde ülkenin “Türk” olarak tanımlanabilecek ve Türk kültürünü ayakta tutmak için mücadele eden hatta savaşan tek organizasyonu Fenerbahçe’dir.
Hal böyle iken kendini “milliyetçi” olarak tanımlayanların Fenerbahçe’yi yalnız bırakması ne kadar milliyetçi oldukları sorusunu sormayı zorunlu kılmaktadır. Fenerbahçe’nin yalnızlığı ülkedeki milliyetçiliğinin seçmenin asil duygularını istismar eden seçim ve oy milliyetçiliği olduğu endişesine neden olmaktadır.
Gördüğümüz şey ne futboldur ne de sahada gördüğümüz Fenerbahçe’nin gerçek rakipleridir.
Bu ülke için beka sorunudur.
Fotoğraf: fenerbahce.org