Uluslararası enerji uzmanı Mehmet Doğan Twitter hesabından yaptığı paylaşımda, Rusya ile Ukrayna arasında yaşanan krizi enerji boyutu açısından şöyle değerlendirdi:
Dış siyaset ve politikadan anlamasam da 4 sene Ukrayna’da, bir o kadar da Rusya Federasyonu’nda zaman geçirmiş biri olarak, yaşanan krizi enerji denklemi açısından yorumlamak istiyorum.
Aydın Sezer’in Mavi Düş kitabının 128. sayfasında detaylandırdığı gibi, Türkiye ve Rusya güzergâh çeşitlendirmesi adına Batı Hattı’na ilave olarak daha doğudan direk bir bağlantı üzerinde daha 1990’larda görüşmeye başlamışlar.
Mavi Akım projesi, temelde arz güvenliği için güzergâh çeşitlendirmesi amacıyla planlanmış. İşte tam bu yıllarda, 1998-2002 yılları arasında ben de Batı Hattı projesinin 8 milyar metreküp kapasite artışı projesi için Ukrayna’da yapım müdürü olarak çalışıyordum. Dolayısı ile Mavi Akım Projesinin Ukrayna cephesinde yarattığı olumsuz havayı koklama şansım oldu. Her ne kadar Rusya Mavi Akım’ın Türkiye’nin güzergâh çeşitlendirilmesi ve arz güvenliği olayı olduğunu anlatsa da, Ukrayna tarafı Rus gazının kendisi hariç bir güzergahtan pazara ulaştırılmasını kalesinde açılmış bir delik olarak görüyordu. Yine de o yıllarda iki ülkenin arası o kadar iyiydi ki, bana sorsalar, dünyada birbirleri ile savaşma noktasına gelecek en son 2 ülke derdim.
Çalıştığım proje Rusya, Ukrayna ve Türkiye ortak projesiydi. Projeyi bitirdikten sonra doğal gaz ölçümünde ve ülkeler arasındaki gaz balansında o kadar büyük sorunlar çıktı ki, günde 4 tane Xanax kullanmaya başlamıştım.
Ukraynalılar zaman içerisinde tezlerinde haklı çıktılar. Rusya Mavi Akım’la kalmadı, kendi gazını aracısız direk pazara ulaştırabilmek için, Mavi Akım’dan sonra Türk Akımı ve Kuzey Akım hatlarını yaptı.
Bana göre Ruslar da haklıydı. Direkt bir pazara ulaşma şansın varsa, neden başka bir ülkenin riskini almak isteyesin? Ben olsam ben de aynı şeyi yapardım.
Rusya’nın hayata geçirmiş olduğu direkt boru hatları bağlantıları ile transit gelirini büyük ölçüde kaybeden Ukrayna da, Batı’yı da arkasına alarak (Ne kadar arkasında ondan da emin değilim) basında sürekli yazmaya çizmeye ve Rusya’yı suçlamaya başladı.
Aslında direkt hatlardan gelir kaybına uğrayan tek ülke Ukrayna değil, Polonya ve Slovakya da var.
Avrupa’nın kömürden çıkış programı hayata geçer geçmez, doğal gaz talebi ister istemez daha da artacak. Hali hazırda Rusya Ukrayna’dan 110 mcm boru hattı kapasitesi almış durumda ve bu kapasitenin 2024’e kadar sözleşmesi var.
Bununla beraber Gazprom Avrupa’ya yaptığı satışlarda sözleşme yükümlülüklerini yerine getiriyor. Hatta mevcutta Ukrayna üzerinden 40-50 mcm doğal gaz Avrupa’ya gönderiyor.
Polonya’da almış olduğu kapasite ise 30 mcm, o da bu sene sonu sona eriyor. Tahminim Kuzey Akım-2’nin 2 hattından bir tanesi bir şekilde Eylül gibi açılır ve Polonya sözleşmesi uzatılmaz.
Diğer taraftan Ukrayna’nın gelir kaybı da, Ukrayna halkı açısından ciddi sorun. İşte tam bu noktada Avrupa’nın kömürü doğal gaz ile yer değiştireceğini açıklaması aslında, bütün taraflar için bir çözüm olabilir.
Artan talep sonucunda Rusya ve Ukrayna 2024’den sonra transit anlaşmasının uzatılması konusunda anlaşabilirler. Tabii Gazprom Ukrayna’daki hatların modernizasyonunu istiyor. Bu istediğinde de haklı çünkü benim bildiğim 2002 yılında benim yapım müdürü olduğum istasyondan bu zamana Ukrayna’da doğru dürüst hiçbir yatırım yapılmadı.
Sonuç, enerji denkleminden bakarsak, evet ortada bir sorun var ama savaşa neden olacak bir durum bana göre yok.
Diğer taraftan Ukrayna’nın NATO’ya girmesi daha sıkıntılı konular doğurabilir. Böyle bir olay henüz ortada yokken, Rusya’nın durup dururken Ukrayna’ya saldırma yolunu seçeceğini zannetmiyorum. Çünkü bunun hiçbir rasyoneli yok.