Katledilmesinin 31. yılında usta gazeteci Uğur Mumcu’yu saygıyla ve özlemle anıyoruz…
24 Ocak 1993’de Ankara’da düzenlenen saldırıda hayatı kaybeden meslek büyüğümüz Mumcu, gerçek gazetecilere yol göstermeye devam ediyor…
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC), gazeteci cinayetlerinin soruşturulması için Meclis’te komisyon kurulması çağrısında bulundu. Başkan Vahap Munyar, “Her dönem gazetecilerin haber yapmalarının engellendiğini, hedef alındığını ve öldürüldüğünü görüyoruz. TGC’nin Basın Müzesi’nde bugüne kadar öldürülmüş her siyasi görüşten 67 gazetecinin fotoğrafı yer alıyor. Bu cinayetlerde genellikle tetikçiler bulunsa da tetiği çektiren karanlık ellere ulaşılamadığını biliyoruz” dedi.
Basın Konseyi’nin Mumcu’nun öldürülmesinin yıl dönümü nedeniyle yaptığı açıklama:
“Basınımıza araştırmacı gazeteciliğin önemini örnekleriyle yerleştiren Uğur Mumcu, yaşamı boyunca Cumhuriyet ve aydınlanma karşıtı karanlık odaklarla mücadele etti. Yolsuzlukların, haksızlıkların üzerine cesaretle giderken yayınladığı araştırma dosyaları, köşe yazıları ve kitaplarıyla, halka hep gerçekleri ulaştırdı. Ülkenin ve halkın çıkarları uğruna, güç odakları ve her türlü tehdit karşısında canı pahasına asla geri adım atmadı.
Başarılı bir gazeteci, cesur kalem olarak Uğur Mumcu, 24 Ocak 1993 günü Ankara’da evinin önünde, karanlık ellerin otomobiline yerleştirdiği bombanın infilak etmesiyle katledildi. Aradan geçen bunca yılda, cinayetin üzerindeki sis perdesi ise aralanamadı. Uğur Mumcu suikastının azmettirici, planlayıcı ve tetikçilerinin ortaya çıkarılamamasının utancını, ülke olarak ne yazık ki yaşamaya devam ediyoruz.”
Tarihe geçen 10 sözü:
“Ben Atatürkçüyüm… Ben, cumhuriyetçiyim… Ben lâikim… Ben antiemperyalistim… Ben tam bağımsız Türkiye’den yanayım… Ben insan hakları savunucuyum… Ben, terörün karşısındayım… Ben, yobazların, hırsızların, vurguncuların, çıkarcıların düşmanıyım. Dün sabaha değin, araştırarak yazdığım hiçbir konuyu yalanlayamadınız. Öyleyse vurun, parçalayın, her parçamdan benim gibiler beni aşacaklar doğacaktır.”
“İmam-hatip liselerini bitirenler neden ilahiyat fakülteleri ve İslam enstitülerine gitmiyorlar da ille de kaymakam, vali, savcı, yargıç ve subay olmak istiyorlar? Bu uzun vadeli eğitim ve bürokratik yerleşim projesini kimler planlıyor? “
“Cemaatlere, tarikatlara giren çocuklar 30 sene sonra general olacaklar cumhuriyete karşı ayaklanacaklar.”
“Gerçekte vicdan özgürlüğü, gerçekte demokrasi laik toplumda meydana gelir.”
Çünkü anti-laik toplumda dince kutsal sayılan kavramlar, siyasal amaçlar için her gün sömürülür. ya da Türkiye’de olduğu gibi Arap sermayesi tarafından Türkiye’de kurulan banka sistemlerinde olduğu gibi mali çıkarlar açısından sömürülür. Bu bir sömürüdür. Mustafa Kemal de dinin gerçek yerine oturtulması, Allah ile kul arasında bir kutsal duygu olarak korunması amacıyla laikliği getirmiştir. İngiliz emperyalizminin, Arap kapitülasyonunun aracı olmaması ve siyasi sömürü aracı olmaması için. ”
“Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunamaz.”
“Milliyetçilik, ‘vatan, millet, Sakarya, kan, ırk, bayrak’ edebiyatı mıdır, yoksa ulusun çıkarlarını, onurunu herkese karşı savunmak; yani tam bağımsızlık mıdır? Ülkenin onuru ayaklar altında çiğnenirken, ‘vatan, millet, bayrak’ edebiyatını yani milliyetçiliği sadece kitleleri uyutmak, kandırmak için kullanıp aslında bütün bu değerleri salt kendi siyasal ya da bireysel-sınıfsal çıkarları için kullanmak milliyetçilikse, bunun karşıtı nedir?”
“Biz siyaset bakımından karşıtlarımıza özgürlük tanımazsak birer gizli faşistiz demektir.”
“Bir kişiye yapılan haksızlık tüm topluma karşı işlenmiş bir suçtur. Susanlar da bu insanlık suçlarına katılmış olur.”
“Bu masum insanlar Yahudi de olur, Arap da, Hristiyan da. Ölenlerde ırk, din ayrımı yapılmaz. Ölen insandır.”
“Bir gün mezarlarımızda güller açacak ey halkım unutma bizi… Bir gün sesimiz hepinizin kulaklarında yankılanacak ey halkım unutma bizi…”
“Anneler ve babalar, çocuklarını sokak ortalarında eşkıya çetelerince öldürülsünler diye yetiştirmediler. Bir gün bunların hesabı sorulacaktır. Devlet koltuklarına dayanarak kabadayılık yapanları, sanık sandalyesinde göreceğiz bir gün.”