Nedendir bilinmez, ben dahil gazetecilerin büyük bölümü kitap yazmaya çok meraklı.
Elbette herkesin kendine göre bir gerekçesi vardır ama sanıyorum en önemli neden kitap yazmanın prestijli kabul edilmesi ve insanın adının önüne gelecek “gazeteci-yazar” ünvanının sağlayacağı manevi haz, tatmin ve gurur duygusu. Gerçi, kitap yazmayı edebiyatla özdeşleştirdiğim için gazetecilerin kendilerini “yazar” olarak görmesi bana garip gelir ama tabii başkaları farklı düşünebilir.
Bu girizgâhın nedeni, NTV’nin işten çıkarılan Washington muhabiri Hüseyin Günay’ın kitap yazma kararı aldığını açıklaması.
Türk basın tarihine geçen “Beyaz Saray vakası” henüz taze sayılır ama kısaca hatırlatalım…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 25 Eylül’de ABD Başkanı Donald Trump’la Beyaz Saray’da yaptığı görüşmeden dört gün sonrası. Trump bu kez İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile görüşüyor. Günay ve Anadolu Ajansı (AA) kameramanı Yasin Öztürk dört gün önceki görüşmeyle ilgili olarak aralarında sohbet ediyor. Günay meslektaşına Türk heyetinin ziyaretinin açıklamaların tersine hiç de başarılı geçmediğini küfürlü ifadeler de kullanarak söylüyor, iktidar içindeki farklı klikleri anlatıyor.
Bu sırada olmayacak bir şey oluyor ve Beyaz Saray’ın bahçesindeki gözlerden uzak sanılan özel sohbeti Amerikan AP kamerası kaydediyor. Ardından, Günay’la Öztürk arasındaki konuşma kamuoyunda duyuluyor ve ortalık karışınca NTV muhabirini işten çıkarıyor, bazı haberlere göre Öztürk’ün de AA ile ilişkisi kesiliyor.
Skandalın patladığı gün Günay X’teki hesabını kapatmadan önce, sonuna gülücük eklediği şöyle bir paylaşım yapıyor ve ortadan kayboluyor:
“Bugün gündemdeki talihsiz yerim başka ama sizinle paylaşmaya can attığım bir haber vardı. Bugüne denk geldi, tamamen tesadüf. Mutluluğumu sizinle paylaşmak ve bu sevincimize ortak olmanızı isterim. Baba oldum, artık Hüso baba diyeceksiniz.”
Günay, bir aylık aradan sonra 29 Ekim’de yine X’te bu kez şu paylaşımla ortaya çıkıyor:
“Selamlar, herkese kolay gelsin. Tebrik mesajlarınız için çok teşekkür ederim, oğlumuz Atlas’la aşk yaşıyoruz:) İsteyen herkesin evlat sevgisini tatmasını dilerim. Ayrıca, destek mesajlarınız için minnettarım. Güç verdiler. Malum olayın kitabını yazıp perde arkasını anlatmak için Türk/yabancı yayınevleri ile görüşüyorum. Söyleyecek, anlatacak çok şey var!!! Gazetecilik yapmaya doğru bildiğimi anlatmaya devam edeceğim. Yaşasın Cumhuriyet, nice 102’lere.”
Atlas’a uzun ömürler…
Günay’ın işten çıkarılması üzücü.
Peki, bu arkadaş yıllarca NTV’nin muhabirliğini yaptı mı?
Yaptı.
NTV’de doğru bildiklerini anlatabildi mi?
Anlatamadı.
Beyaz Saray’daki Trump-Erdoğan görüşmesinin ardından NTV’de gerçekte yaşananları, yani meslektaşıyla özel sohbetinde söylediklerini izleyenlere söyleyebildi mi?
Söyleyemedi.
Bildiklerini kamuoyundan gizledi mi?
Gizledi.
Hayat seçimlerden ibarettir ve herkes meşrebine göre seçimler yapar.
Ailesini geçindirmek için NTV’de çalışmayı kabul etmiş olabilir, onu bağlar.
O kanalda çalıştığına göre, söylemesi gerekenleri değil, duyulması istenenleri söylemeyi baştan kabullenmiş demektir.
Ama şimdi çıkıp da “Söyleyecek, anlatacak çok şey var” derseniz “Daha önce niye anlatmadın” diye sormazlar mı?
Bunun adı “doğru bildiğini anlatmak” değil, olsa olsa “ucuz kahramanlık” olur.
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları:
