“Ekselansları sizi dünyanın yeni dinine, bilime davet ediyorum.”
II. Mahmut’a Avrupa’dan yazılan mektup (1830)
Bu çalışma, “Türklerden neden filozof çıkmıyor?” başlığı altında filozof ve felsefenin doğasını, bu kavramların tarihsel ve modern tanımlarını karşılaştırmalı bir yaklaşımla ele almaktadır.
Çalışma, filozofun yalnızca bilgiye ulaşan değil, aynı zamanda yaşamın anlamını arayan ve bu anlam doğrultusunda yaşam biçimini şekillendiren bir birey olduğunu vurgulamaktadır.
Felsefenin amacı, sadece teorik bilgi üretmekle sınırlı kalmayıp, bireyin ahlaki gelişimini ve erdemli bir yaşam sürmesini sağlayacak pratik bilgiler sunmayı da içermektedir; bu da eski bilgelik anlayışıyla örtüşmektedir. Platoncu perspektiften hareketle filozof, evrensel gerçeklikleri kavrayabilen ve bu bilgiyi insanlığın aydınlanması için kullanan kişi olarak tanımlanır.
Bu süreçte filozofun, gerçeklik ile yanılsama arasındaki ayrımı yapma ve “kozmik ışığı” kavrama zorluklarına değinilir. Makale, modern anlamda “filozof” ile “felsefeci” arasında önemli bir ayrım yapar: Filozof, felsefi düşünce üreten özgün bir zihin iken, felsefeci felsefe tarihi ve çeşitli doktrinler üzerine çalışan bir araştırmacıyı ifade eder.
Bu ayrım, felsefi etkinliğin farklı boyutlarını ve rollerini netleştirerek, felsefi düşüncenin sadece geçmişle değil, aynı zamanda güncel yaşamla olan bağlantısını da vurgular. Bu bağlamda felsefenin sadece bir bilgi dalı olmaktan öte, insan varoluşunun temel sorularına yanıt arayan ve bireyin yaşam pratiğini yönlendiren bir disiplin olarak önemini yeniden teyit etmektedir.
Çalışma, Osmanlı toplumunda kelâm ve dinsel düşüncenin felsefenin yerine geçmiş olması dolayısıyla felsefenin tehlikeli ve kaçınılması gereken bir çaba olarak görülmesinin sonuçlarına dikkat çekmeyi amaçlamaktadır.
(Prof. Dr. Sait Yılmaz, tasam.org)
Makalenin devamını okumak için tıklayın
İlgili yazı:
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları: