Hasan Erçakıca
Türkiye ile KKTC arasında, 2022 yılında yapılması öngörülen yardımları da kapsayan İktisadi ve Mali İşbirliği Anlaşması imzalandı. İmzalandı ama anlaşma kimseyi tatmin etmedi. Ortada ne bütünlüklü bir iktisadi yaklaşım var; ne de KKTC’nin ihtiyaçlarına yetecek bir mali yardım!
Faiz Sucuoğlu’nun Türkiye tarafından aforoz edilmesi nedeniyle başbakanlığı devralan Ünal Üstel, Pazartesi (bugün) günü yapacağı Ankara ziyaretinde anlaşmanın değerlendirileceğini söyleyerek eleştirileri soğutma çalışıyor olsa bile, Cumhurbaşkanı Tatar anlaşmanın eleştirilmesinden hoşlanmıyor ve tepki gösterenleri, “Türkiye’yi eleştiremezsiniz” diye susturmaya kalkışıyor.
Benzer bir tavrı, yeni hükümetin kurulması ile ilgili olarak da takındı. Yeni hükümetin Türkiye yetkililerinin gayretleri ile kurulduğu çok açık… Kabinede Türk hükümetinin temsilcisi gibi oturan Dışişleri Bakanı Ertuğruloğlu’nun UBP Meclis Grubu toplantısında Sucuoğlu’na “Türkiye tarafından istenmediğini” tebliğ ettiği farklı şekillerde kamuoyuna yansımış ve yalanlanmamıştır. Zaten başka kanıtları da var ki Sucuoğlu’nun başbakan olması Türkiye yetkilileri tarafından engellendi ve yerine Üstel getirildi.
Tatar, bu konuların konuşulmasından da hoşlanmıyor; sert ama garip tepkiler gösteriyor.
Her şey Türkiye’den ama eleştirmek yasak!
Cumhurbaşkanı Tatar’ın Kıbrıs sorunu ile ilgili söylemini eleştirmeye kalkışırsanız da “Biz bu politikayı Türkiye ile birlikte belirledik” diyerek “eleştirilmezlik ayrıcalığı” elde etmeye çalışacağını ve sizi “Rum sevici” olmakla suçlayacağını bilmeniz gerekiyor.
Geçtiğimiz günlerde mevsimin ilk büyük yangını yaşadık. Bin dönüme yakın orman arazisi küle döndü. Cumhurbaşkanı, Türkiye’den gelen yangın helikopterini arkasına alarak fotoğraf çektirdi, sosyal medya mesajı yayınladı ve Türkiye’ye teşekkür etti. Yangın, Türkiye’ye şükran duyguları iletmek için vesile oldu. Yangının nasıl çıktığı, neden daha kısa sürede müdahale edilmediği tartışılmadı bile…
Kamu maliyesi pek çok konuda yetersiz kalıyor. Maaşlar ödenemiyor; yollar asfaltlanamıyor; okullar tamir edilemiyor. Bütün bu hizmetlerin yapılabilmesi için Türkiye ile anlaşma yapılması ve elbette Türkiye’ye teşekkür mesajları yayınlanması gerekiyor.
Son zamanlarda, “biz beceremedik” söylemi de yayınlaştı. Biz beceremedik, her işi Türkiye’ye havale ettik; teşekkürler Türkiye!
Ortada bir Ankara havası var… KKTC Cumhurbaşkanlığı veya hükümete yönelecek her eleştiri, “Ankara öyle istiyor”; “Türkiye’yi eleştiremezsiniz” ve “Türkiye olmasaydı biz de olmazdık” diye karşılanıyor.
Sorumlular Ankara’daysa eleştiriler de Ankara’ya olacaktır!
Başta Cumhurbaşkanı Tatar olmak üzere iktidar mensupları, bu teşekkür kervanına muhalefetin de katılması gerektiğini ileri sürüyorlar aslında. Böylece siyaset, Türkiye’ye kimin daha iyi teşekkür edeceği bir eyleme dönüştürülmek isteniyor sanırım… Bunun kendilerini “rakipsiz” hale getireceğini düşünüyor olmalılar!
KKTC Meclisi’ne sevk edilen bazı yasa tasarıları ile düşünce ve ifade özgürlüğüne sınırlama getirme çabaları da var üstelik… Marjinalleşmeyi göze alarak eleştirilerini Ankara’ya yöneltmeye kalkışacak olanlar, para ve hapis cezaları ile tehdit ediliyorlar.
Oysa, düşünmeyi temel insani eylemlerden biri olarak kabul edenlere başka hiçbir seçenek bırakılmamıştır: Toplumsal olayları veya gelişmeleri eleştirel bir dille değerlendirmek istiyorsanız, eleştirilerinizi Ankara’ya yöneltmek zorundasınız. KKTC’deki yetkilileri, kendilerini “Ankara’nın dediklerinden başka şey yapmayanlar” durumuna düşürmüşlerdir. Onlara yöneltebileceğiniz tek eleştiri, “Ankara’nın iş birlikçisi” olmaktır. Başka hiçbir şeyden sorumlu değillerdir.
Şimdilerde KKTC’de durum budur… Ayrı bir devlet olduğumuzu ileri sürüyor ve Kıbrıs sorununu “iki ayrı devlet” temelinde çözmek istiyorken, toplumsal sorunlarından sorumlu olmadığımızı ve bunları ancak Ankara’nın çözebileceğini öğrenmek biraz garip kaçıyor ama yapacak bir şey de yok!
Yangını Ankara söndürecek… Okulları Ankara yapacak… Yoksullara bakarsa Ankara bakacak… Kıbrıs sorununa nasıl bir çözüm arayacağımıza Ankara karar verecek… Vergileri o düzenleyecek, kamu giderlerinin açığını da o kapatacak…
Eleştirme cesareti olanlar da, elbette Ankara’yı eleştirecek! Eleştiriye değer başka bir merci ortalıkta görünmüyor…