İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya üyelik başvurusunda bulunmasıyla dikkatler, Türkiye’nin bu başvuruları kabul etmeyeceğini açıklayan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a çevrildi. NATO müttefikleri ise Türkiye’nin güvenlik kaygılarının dikkate alınması gerektiğini vurgulamakla birlikte en kısa zamanda iki aday ülkenin ittifaka üye olarak kabul edileceklerini söylüyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ise şimdilik geri adım atmıyor. AKP’nin TBMM Grup Toplantısı’ndaki konuşmasında Erdoğan, her iki aday ülkeye “teröre destek” suçlamasını yineledi, Türkiye’nin üyelik başvurularına “evet” diyemeyeceğini söyledi. Türkiye’nin ittifakın faaliyetlerine en çok desteği veren ülkelerin başında yer aldığını savunan Erdoğan, “Ama bu her teklife sorgusuz, sualsiz ‘evet’ denileceği anlamına da gelmiyor” dedi.
Alman haber ajansı dpa’nın haberine göre de Ankara ilk hamlesini bugün yaptı. İttifak kaynaklarına dayandırılan habere göre Türkiye, Kuzey Atlantik Konseyi oturumunda güvenlik kaygılarına dikkat çekerek bu aşamada üyelik sürecinin başlatılmasına onay vermeyeceğini iletti.
Erdoğan’ın “veto tehdidi” olarak nitelendirilen itirazları, NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’i zorlu bir sınavla karşı karşıya getirdi.
Stoltenberg, geçtiğimiz haftalarda tüm ittifak adına “İsveç ve Finlandiya tam üyelik başvurusunda bulunurlarsa, NATO onları kollarını açıp karşılayacaktır” açıklamasını yapmıştı. Ancak mevcut tablo, İsveç ve Finlandiya’ya vaat edilen bu kucaklaşma ve karşılamayı yansıtmıyor.
Stoltenberg, belki de son yıllardaki en ağır diplomasi sınavını, Erdoğan’ı ikna etmeye ve diplomatik bir çözüm bulmaya çalışarak verecek. NATO Genel Sekreteri, “hızlı ve seri bir üyelik süreci” sözü verdiği iki İskandinav ülkesi ile “önemli bir NATO müttefiki” olarak nitelendirdiği Türkiye arasında uzlaşı sağlanması için çetin görüşmeler yürütecek.
Ankara, yeni üyelerin kabulünü, NATO’nun kuzeye genişlemesini pek çok farklı aşamada engelleyebilir geciktirebilir. Her iki aday ülkenin üyeliğe kabulü için tamamlanması gereken üyelik süreçleri, Türkiye’ye farklı aşamalarda süreci geciktirme, hatta engelleme imkanı tanıyor.
Türkiye, ilk engelleme girişimini, İsveç ve Finlandiya’nın üyelik başvurularına ilişkin ilk değerlendirmenin yapılacağı Kuzey Atlantik Konseyi toplantısında yapma imkanına sahip. Ve Alman haber ajansı dpa’nın haberine göre de bu adımı bugün attı. Ama bu sürecin burada durduğu, bittiği anlamına gelmiyor. Türkiye ile yürütülecek müzakereler sonucunda süreç yeniden ele alınabilir.
Bu aşamalarda Türk tarafı itirazlarını ve sürecin başlatılmasına ilişkin ön koşullarını gündeme taşıyabileceği gibi konunun gündeme alınmasını engellemeye de girişebilir. Farklı gerekçeler ortaya koyarak bu konuda nihai bir değerlendirme yapılmasının ertelenmesini de talep etmesi mümkün.
Türk tarafı, diğer müttefikleri ile birlikte bu aşamaya yeşil ışık yakıp paralel olarak itirazlarının giderilmesi için İsveç ve Finlandiya ile müzakereler de yürütebilir.
Türkiye’nin de onayı ile Konsey’in yeşil ışık yakması durumunda NATO iki aday ülke ile üyelik müzakerelerini başlatacak. Her iki ülkenin üyelik kriterlerini karşıladığı, yıllardır NATO’nun yakın partnerleri olduklarına dikkat çekilerek bu müzakerelerin bir gün gibi çok kısa bir sürede tamamlanabileceği belirtiliyor.
Protokolleri engelleyebilir
Bir sonraki aşamada Stoltenberg ve ekibi, müzakere sonuçları ve aday ülkelerin taahhütleri konusunda müttefikleri bilgilendiriyor. Eşzamanlı olarak aday ülkeler de bağlı kalmayı taahhüt ettikleri sorumluluk ve yükümlülüklere yer verdikleri mektupların altına imza atıyor.
Hem NATO genel sekreterliğinin raporu hem aday ülke mektupları, Kuzey Atlantik Konseyi’nin değerlendirmesine sunuluyor. Bu aşamada da Konsey, üyelik başvurularını gözden geçirerek üyelik protokollerinin imzalanmasına yeşil ışık yakılıp yakılmayacağını karara bağlıyor.
Türkiye yine bu aşamada, paralel olarak yürüttüğü görüşmelerden istediği sonucu almadığı gerekçesiyle itiraz edebilir.
İtiraz olmaması durumunda ise aday ülkelerle katılım protokolleri imzalanıyor. Hatta, bir imza töreni de düzenlenebiliyor.
Bu süreçte Türkiye’nin Finlandiya’nın üyelik protokolünü imzalayabileceği, üyeliğine sert eleştiriler yönelttiği İsveç’in protokolünü imzalamayabileceği de ortaya atılan iddialar arasında.
Ancak Türkiye, her iki adaya yeşil ışık yaksa da bir sonraki aşamada üyelikleri engelleyecek yeni adımlar atabilir.
Onay aşaması olarak nitelendirilen bu aşama, ülkeden ülkeye fark ediyor. Kimi üye ülkelerde, protokollerin parlamentolarda onaylanması gerekiyor.
İşte bu da Türkiye’nin, İsveç ve Finlandiya’nın üyeliklerini geciktirebileceği bir aşama teşkil ediyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin onayına sunulacak üyelik protokolleri yeterli oyu almazsa, onay süreci tamamlanmadığı için İsveç ve Finlandiya üye olamaz. Türkiye’nin başvurabileceği bir diğer yöntem de onaya sunmayı geciktirmek olabilir. Bu da NATO genişlemesini geciktirebilir.
Müttefikler, İsveç ve Finlandiya’nın ittifaka üyeliğini “tarihi” bir adım olarak nitelendiriyor. NATO’nun caydırıcılık planlamalarının, Rusya’nın Ukrayna saldırısıyla değişen jeostratejik koşullara uyumlaştırılması için bu genişlemeye büyük önem ve öncelik atfediliyor. ABD, Kanada, Almanya gibi ittifak üyeleri, güçlü bir hava savunma kabiliyetine sahip iki güçlü liberal demokrasinin NATO üyeliğinin hızlı bir şekilde gerçekleştirilmesi için onay sürecini hızla tamamlama sözü verdi.
Türkiye’nin uzlaşı amaçlı görüşmelere rağmen süreci engellemesi veya geciktirmesi halinde, bunun bir kez daha ittifak içinde “izole edilmesine” yol açabileceği endişesi dile getiriliyor.
Erdoğan’ın Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile yakınlaştığı, müttefiklerinin uyarılarına rağmen Rus yapımı S-400’leri satın aldığı süreçte oluşan “güven bunalımı” nedeniyle ittifak üyeleri Ankara’ya mesafe almış, farklı formatlarda düzenlenmeye başlanan kimi stratejik toplantılara Türkiye davet edilmemişti.
Rusya’nın Ukrayna savaşı sonrasında Türkiye’nin Batılı müttefikleri ile yeniden yakınlaşma sürecine girdiğine dikkat çekilirken sorunun diplomasi yoluyla aşılabileceğine duyulan güvene vurgu yapılıyor.
Türkiye’nin bu süreçte güvenlik hassasiyetlerini ve beklentilerini diplomatik yollardan müttefik ve partnerlerine iletmesinin çok doğal olduğu, ancak Erdoğan’ın ittifak için büyük öneme sahip bu konuyu iç siyaset malzemesi olarak kullanmasından büyük rahatsızlık duyulduğu belirtiliyor.
Erdoğan’ın “itirazında inat etmesi halinde”, buna en çok Rusya’nın sevineceği tahmin ediliyor. Bunun aynı zamanda müttefik olarak güvenirliğini de gölgeleyeceği, hatta Ankara’nın müttefiklerinin kimi karar alma süreçlerinin de dışında kalabileceği belirtiliyor.
Kriz senaryosu
Rusya ile ilgili tehdit algısı nedeniyle Finlandiya ve İsveç, üyelik süreçleri tamamlanana kadar NATO’nun kollektif savunmayı düzenleyen 5’inci maddesinden yararlanamayacakları için ittifak üyelerinden güvenlik garantisi talep etmişti.
Müttefiklerin büyük çoğunluğu ise her iki ülkenin endişelerini anlamakla birlikte, üyeliklerin hızlı bir şekilde gerçekleşeceği güvencesini vermiş, gerektiği takdirde güvenlik garantileri verileceğini duyurmuşlardı.
Dolayısıyla Erdoğan’ın, İsveç ve Finlandiya’nın üyeliklerini engelleme ya da geciktirmesi halinde, ABD, İngiltere, Almanya gibi pek çok ittifak üyesinin iki aday ülkeye verecekleri güvenlik garantileri daha büyük önem kazanacak.
Türkiye dışında ittifakın neredeyse tüm üyelerinin bu güvenlik garantilerini vermesi halindeyse Ankara için son derece sıkıntılı bir resim ortaya çıkacak.
(DW Türkçe)