Seçimler gösteriyor ki, ülkemiz yarı yarıya kutuplaşmış durumda. Muhalifler yandaşlardan, yandaşlar muhaliflerden habersiz ayrı dünyalarda yaşıyoruz.
Peki bu kutuplaşmayı politik psikolojik olarak nasıl tarif edebiliriz? Politik psikolojide otoriteryen kişilik diye bir kavram var. Bu kavram, Nazilerin iktidara nasıl geldiğini açıklamak için kullanıldı. Bunun özel bir biçimi ise, sağ kanat otoriteryenlik olarak geçiyor.
Örneğin, bir kesim aşağıdaki ifadelere olumlu yanıt veriyor (maddeleri basitleştirerek ve Türkiye siyasetine uyarlayarak veriyoruz):
– Yetkililer genelde haklı çıkıyorlar, oysa radikaller ve protestocular ancak konuşurlar.
– Kadınlar, evlendiklerinde kocalarına itaat edeceklerine söz vermeliler.
– Ülkemizin bizi bitiren radikal yeni şeyler ve ‘azmışlık’ı ortadan kaldırmak için ne gerekirse yapacak güçlü bir lidere umutsuzcasına ihtiyacı var.
– İnsanların aklında kuşku uyandırmaya çalışan gürültücü tipleri dinlemektense devlet ve din yetkililerinin yargılarına güvenmek her zaman daha iyidir.
– Ülkemizin krizden çıkmasının en iyi yolu, geleneksel değerlere geri dönmemiz, masaya yumruğunu vuran bir lideri başa getirmemiz ve kötü fikirler yayan sorun yaratıcıları susturmaktır.
– Ülkemiz, ahlaki dokumuzu ve geleneksel inançlarımızı kemiren sapkınlıkları ezip geçmezse, bu gidişle yıkılır gider.
– Eski kafa davranışlar ve eski kafa değerler, hâlâ en iyi yolu gösteriyor.
– Ülkemizin gerçekten ihtiyacı olan şey, kötülüğü ezip geçecek ve bizi doğru yola döndürecek sert bir lider.
– Kürtaj, pornografi ve evlilik konusunda dinin yasaları, çok geç olmadan kesin olarak uygulanmalıdır ve bu yasaları çiğneyenler sert bir biçimde cezalandırılmalıdır.
– Ülkemizde bugün kendi dinsiz amaçlarıyla yıkıcılık yapan birçok radikal, ahlaksız insan var, ki yetkililer bunlara bir dur demeli.
– Ülkemiz, ecdadımızın yaptığı işleri onurlandırırsak, yetkililerin bize dediklerini yaparsak ve herşeyi batıran ‘çürük elma’lardan kurtulursak daha iyi bir yer olacak.
– Bu ülke, kimi sorun çıkarıcı gruplar çenelerini kapatırsa ve toplumdaki geleneksel yerlerini kabul ederlerse, daha güzel olacak.
Bu ifadeler, herhalde, Cumhur İttifakı’nı tarif ediyor. Bu da onları sağ kanat otoriteryen yapıyor. Neden sağ kanat? Sol kanat da mı var? Kuramcılara göre, solcular otoriteryen olabiliyor ama başka biçimlerde. Bu, çok tartışmalı bir konu. Çin’de ve Sovyetler Birliği’nde sol kanat otoriteryenlik olduğu ileri sürülüyor. Fakat başka kuramcıların kafası karışık: Onlar, iktidara gelene kadar Nazilerin de sol kanat otoriter olduğunu ileri sürüyor ki bu, bariz bir biçimde hatalı.
Şimdi gelelim diğer kampa. Aşağıdakiler de, bir istisna dışında-ki bu istisnaya daha sonra gireceğiz-tümüyle olmasa da belli bir oranda Millet İttifakı’nı niteliyor:
– Resmi dine karşı çıkan ateistler ve diğerleri, kuşkusuz, sürekli camiye gidenler kadar iyi ve erdemlidir.
– Ülkemizin, geleneksel davranışlara meydan okuma cesaretine sahip fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür düşünürlere ihtiyacı var. Bu, kimilerini rahatsız etse de böyle.
– Herkes, bu, kendilerini başkalarından farklı kılsa da, kendi yaşam biçimlerine, dinsel inanışlara ve cinsel tercihlere sahip olmalıdır.
– Yasalara ve çoğunluğun düşüncesine karşı olanlara, kadınların kürtaj hakkı, hayvan hakları ve zorunlu dinsel duaların kaldırılması için protesto yaparak hayranlık duymalısınız.
– Ülkemizin kimi en iyi insanları, hükümete meydan okuyan, dini eleştiren, hep olagelen olağan durumları önemsemeyen kişilerdir.
– Kadının yeri, nereyi isterse orasıdır. Kadınların kocalarına ve toplumsal geleneklere bağlı olduğu o günler çoktan geride kaldı.
– Hayatını yaşamak için tek bir yol yoktur; herkes kendi yolunu yapmalıdır.
Bu ifadelere katılmayacak Millet İttifakı üyeleri olacaktır. Sonuçta bu ölçek maddeleri, Küresel Batı için geliştirilmiş, tam da bizi yansıtmıyor. Bir de eşcinsellik konusu var ki, bu, Millet İttifakı’nı da bölen bir konu:
“- Eşcinseller ve feministler, geleneksel aile değerlerine meydan okuyacak cesarette oldukları için övgüyü hak ediyorlar.
– LGBTİ’ler, herhangi bir insan kadar sağlıklı ve ahlaklıdır.”
Bir de şu:
“- Çıplaklık kamplarıyla ilgili yanlış olan bir şey yoktur.”
Dolayısıyla, özetleyeceksek, sağ kanat otoriteryenliğin yüksek olması, Cumhur İttifakı’nı tarif ediyor ama düşük olması, Millet İttifakı’nı tariflemiyor. Zaten Millet İttifakı, birbirine benzemezlerden oluşuyor. Onları tek bir değişken potasında eritmek olanaksız. Gelelim değişik ülkelerdeki bulgulara:
Yüksek sağ kanat otoriteryenliğin en yaygın olduğu yer, %25.6’yla ABD. Bizde, bunun yaklaşık %50 olduğu düşünülürse, aradaki zihniyet farkı ortaya çıkar. Diğer ülkelerse (İngiltere, Almanya, Fransa, İspanya, İtalya, Avustralya ve Kanada), %6.7-13.4 bandında. Bu, bir toplumun faşizme yatkınlığının ölçüsü olarak değerlendirilebilir. En düşük yüzde, Almanya’da. Elbette Çin ve Rusya gibi ülkelere de bakılmalı.
Sağ kanat otoriteryen olmanın şu değişkenlerle ilişkisi bulunmuş: Kanıtları değerlendirmede zorluk, dogmatizm, çelişkili düşünce, bilgisizlik, özbilinç eksikliği vb. Bu özellikler tanıdık geldi mi?
Konunun özeti şu: Türkiye’de başka ülkelerde olmayacak ölçüde yüksek oranda sağ kanat otoriteryenlikle karşı karşıyayız. Muhalefet ise, bir araya gelse de, dinamikleri açısından bin parça. Tek bir kategoriye sığamıyorlar. Bu da, Cumhur İttifakı’nın başarılı olmasının nedenlerinden biri. Grup tutkalı ne kadar sağlamsa, hedefe o kadar kolay yürünüyor.
Peki çözüm ne? Toplumda çok radikal değişikliklerin olması. Bu radikal değişiklikleri gerçekleştirebilecek olan, muhalefet. Muhalefetin iktidara gelmesiyle, sağ kanat otoriteryenizmin dış çeperi dağılacak…
ulasbasar@gmail.com
Görsel: indyturk.com