Rus ekonomist Tatyana Kulikova, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın faiz oranlarını artırmasını, “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın son derece yüksek enflasyon ortamında faiz oranlarını düşürmeye yönelik iddialı deneyi sona erdi” diye yorumladı.
Rusya Komünist Partisi’nin resmi internet sitesinde yayınlanan “Türk para deneyinin sonu” başlıklı makalesinde Kulikova, Türk ekonomisinde yaşanan son gelişmeleri şöyle değerlendirdi:
“Enflasyonla mücadelenin ana reçetesi olarak genel kabul gören ekonomi bilimi politika faizinde artış öngörür. Bu nedenle, gelişmekte olan ülkelerde 2020’nin sonunda, merkez bankaları faiz oranlarını artırma döngülerine başladı. İlk başta, Türkiye de geleneksel yaklaşıma bağlı kaldı.
Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan, faiz oranları ile enflasyon arasındaki bağlantı konusunda alışılmamış bir bakış açısına sahip olduğu için bu politikalara katılmadı.
Erdoğan’ın seçim öncesinde devlet kasasından halka ücretsiz doğal gaz sağlama vaadi, enflasyona gözle görülür bir olumsuz katkı yaptı. Sonuç olarak, tüketici fiyat endeksi hesaplamasında gaz fiyatı sıfırlandı ve bu keskin düşüş, genel endekse gözle görülür bir olumsuz katkı yaptı.
Ancak Türk bütçesi için halkı döviz riskinden korumak, er ya da geç işe yarayacak bir saatli bombaya dönüştü. Çünkü liranın zayıflamasına katkıda bulunan ana faktör -negatif faiz oranları – hiçbir yere gitmemişti.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce Türk yetkililer devalüasyonu ne pahasına olursa olsun durdurmak için döviz müdahaleler yaptı. Bu müdahaleler sayesinde Ekim 2022’den Mart 2023’e kadar lira dolar karşısında yaklaşık 18 lira seviyesinde tutuldu, ardından devam eden müdahalelere rağmen dolar lira karşısında yeniden yükselişe geçti. Erdoğan yine de Mayıs’taki cumhurbaşkanlığı seçimlerine keskin bir devalüasyon olmadan girmeyi başardı. Ancak bunun sonucunda 2002 yılından bu yana ilk kez Türk altın rezervlerinin tamamına yakını tükendi, hatta net altın rezervleri negatife döndü. Yani devletin kısa vadeli döviz yükümlülükleri döviz varlıklarını geçti.
Böylece, negatif faiz oranlarının daha fazla sürdürülmesi imkansız hale geldi. Lira kuru keskin bir zirveye çıkabilir, bu da enflasyonun hızlanmasına ve devalüasyon korumalı mevduatları telafi etmek için büyük bütçe kayıplarına yol açabilir.
Bugün Türkiye para deneyinin sonuçları ile zorlu bir mücadele dönemine girdi. Ülke enflasyonu düşüremezse, büyük olasılıkla ciddi bir durgunluğa ve ekonominin ve finans sektörünün istikrarsızlaşmasına katlanmak zorunda kalacak.
Yani Türk para deneyi açıkça şunu ortaya koydu: Faiz oranlarını yapay olarak son derece negatif bir alana indirerek ekonomik büyümeyi canlandırmak, döviz müdahaleleri için yeterli altın rezervi olduğu sürece yalnızca çok kısa vadede işe yarayabilir.
Fakat sermayenin sınır ötesi hareketine ciddi kısıtlamalar getiren bir ülke söz konusu olduğunda bile böyle bir politika uzun süremez. Çünkü negatif reel faiz oranları nedeniyle tasarruflarının satın alma gücünü koruyamayan insanlar, herhangi bir yerde, gayrimenkulde, mallarda, kripto para biriminde, ulusal para biriminden “kaçmaya” çalışacakları için, her şeyin fiyatının yükselmesine katkıda bulunacaklardır. Ancak bu, düşük faiz oranlarının yardımıyla kritik projelere ve sektörlere destek verilmemesi gerektiği anlamına gelmez. Böyle bir destek olmalı ama ekonomideki ortalama faiz oranının fiyat istikrarını sağlayacak kadar yüksek olması hedeflenmeli.”
Fuad Safarov, Moskova
Makalenin Rusça orijinali için tıklayın