Değerli okurlarım, sevgili takipçilerim, öncelikle hepinize tekrar merhaba demenin mutluluğunu yaşadığımı belirtmek isterim. Yurt dışında bir eğitim sürecinde olduğumdan sizlerden uzak kaldım ama elimden geldiği kadar gündemi takip ederek notlarım arasına aldım.
Biliyorsunuzdur, ben bu yola adım atarken saha içi analizler ile sizleri futbolun taktiksel kısmı ile meşgul etmeyi seven yazarlardanım. Futbolun doğru tarafı, rakip analizi taktiksel değişimler ve niceleri ile bir süredir format değiştirerek “Topun Olmadığı Yer” başlığı altında bu sezon pek eşi benzeri görülmeyen bu yarışı daha heyecanlı hale getirmek adına her iki takımı da analiz ediyordum.
Son haftalarda yaşanan sorunlardan ötürü, kendimi izole etmenin daha doğru olduğunu düşündüm. Bizler saha içerisinde kalmaya çalıştıkça, yaşanılan olaylar sporun birleştirici gücünü unutturuyor. Bu sebeptendir ki, değinilmesi gereken konunun saha içi değil de Türk futbolunda değişimin nasıl olacağını anlatmamız gereken nokta olduğunu düşünüyorum. Yıllardır ülkemizde şampiyonluk yarışının büyük oranda Fenerbahçe–Galatasaray arasında geçtiği konusunda hemfikiriz.
Zaman zaman bu yarışa Beşiktaş, Trabzonspor gibi kulüplerimiz dahil olsa da Türkiye’de “derbi’” denildiği zaman akla gelen iki takımdan birisi Galatasaray, diğeri ise Fenerbahçe… Her sene ayrı hakem olayları, tartışmalı pozisyonlar verilen kartlar verilmeyen penaltılardan başka bir şey konuşmayı maalesef beceremiyoruz.
Bu sorunu çözebilmek adına sporu yöneten, ülke futboluna yön veren insanların kulüp başkanları dahil olmak üzere, kendilerini sorgulamaları gerekiyor. Bu işe başladığımdan beri yurt dışında olup biten ne varsa takip ediyorum. İngiltere, Fransa, Almanya gibi ülkelerde bir gün olsun hakem dövüldüğünü, sahaya taraftar girdiğini, yöneticilerin birbirine deyim yerindeyse racon keser gibi konuştuğunu ne gördüm ne de duydum. Kazanan takım tebrik edilir, kaybeden takım ise işin doğru tarafı yani taktiksel kısmındaki eksiklerini herkese anlatarak bir sonraki haftaya hazırlanır.
Başta Türkiye Futbol Federasyonu olmak üzere, Merkez Hakem Kurulu atamalarının yönetilerek yapıldığını düşünmekteyim. Sporun ya da futbolun bu olduğunu düşünüyorsanız çok yanılıyorsunuz. Bu tip davranışlara verilmeyen cezalar devam ettiği sürece, bırakın bir adım öteye gitmeyi, elli sene geriden devam ederiz. Bir kuruluş düşünün ki, Süper Kupa finalini kendi ülkesinden alıyor, bambaşka bir yerde organize ediyor. Kulüp yöneticileri ile anlaşma yapmak adına zemin hazırlıyor. Aynı kuruluş, orada maçı oynamayı reddediyor ve maç erteleniyor. Soruyorum, burada mağdur olan kulüpler mi, yoksa o maça beş ay öncesinden konaklama dahil rezervasyon yapan seyirciler mi? 2011 yılından beri Trabzonspor ve Fenerbahçe arasında gerilim devam ediyor. Bir ülke düşünün ki, tamamen zevk ve hobi için yapılması gereken bu sporu 13 yıl geriden takip ediyor.
Nasıl gelişeceğiz? Bir kulüp yöneticisi çıkıyor, kendi başarısızlığını örtmek için stadyumuna binlerce üyeyi toplayıp verdiği karardan dönerek topun ağzına 19 yaşındaki çocukları atıyor. Ben bir spor psikoloğuyum. Fenerbahçe U19 takımı normal sezonu şampiyon bitirerek play offlara gidecek. Bu çocuklar, o turnuvayı hangi psikoloji ile oynayacak? Hocaları nasıl takımını turnuvaya adapte edecek? Türk futbolu, tepeden tırnağa kurulundan yöneticisine kadar değişmek zorunda.
Temel sebebinin ise yönetenlerin asıl işinin futbol olmamasından kaynaklandığını düşünüyorum. İşi bilmemelerinin cezasını insanları gruplaştırarak, nefretle besleyerek bizlere ödetiyorlar. 2000 yılında Galatasaray UEFA kupasını kazandığı zaman Fenerbahçe forması giyen bir vatandaş Galatasaray taraftarıyla omuz omuza meşale yakabiliyordu.
Şimdi size soruyorum. Fenerbahçe bugün Konferans liginde çeyrek finalde. Tüm ülkenin Fenerbahçe’ye gönülden destek olduğunu söyleyebilir miyiz…. Bu sorunun cevabı herkesin malumu… Peki ama sorumlusu kim? Kendilerini suçlu görüyorlar mı? Barışa, sevgiye ve dostluğa muhtaç hale geldik. Hesabını kim verecek? Benim gözümde Türkiye Futbol Federasyonu geçerliliğini yitirmiştir. Bırakın, bu işi de bilenler yapsın…
Haftaya “Topun Olmadığı Yer’’ analizimizde görüşmek dileğiyle. Esen kalın….