Gazeteci Tuğçe Tatari, Sezgin Baran Korkmaz’ın rüşvet listesinde adının geçmesi üzerine açıklama yapan gazeteci ve TİP Milletvekili Ahmet Şık’a sekiz soru yöneltti.
Tatari’nin soruları şöyle:
1- Kara para aklayan bir adamın yalısına hangi tarihte ve ne sıfatla gittin?
2- SBK 5 Aralık 2020 tarihinde Türkiye’yi terk etti. Senin ‘ziyaret ettim ve yazdım’ diye bahsettiğin yazı 10 Ocak 2021’de yayınlandı. Bu zaman dilimini nasıl açıklıyorsun?
3-Bu yazıyı yazmak için SBK’nin yurt dışına çıkışını özel olarak mı bekledin?
4-Bahsettiğin yazıda başsavcı vekili Hasan Yılmaz’ın SBK’nin mal varlığından tedbir kararını kaldırdıktan 1 hafta sonra Adalet Bakanı yapılmasını-Yılmaz’ı kollayan bir şekilde- ‘bu bir terfi değil rutin işlemdir’ değerlendirmesini hangi hukuki argümana göre yaptın?
5- Haber görüşmesi için gittiğini söylediğin o yalı görüşmesinde kara para aklayıcısı SBK’ye neden ve nasıl ‘fakirlere yardım’ yapması konusunda öneride bulundun?
6-Bahsettiğin ‘market yardımı’ miktarı 100 bin lira mıydı?
7-SBK’nın parasıyla yapılacak yardımı çeşitli kuruluşlara önerip reddedildin mi?
8- Bu ‘yardım aracılığı’ işine vekil olarak mı gazeteci olarak mı soyundun?
Konuyu şahsileştirmek istiyorsun farkındayım.
Veyis veya SBK hakkında ağızına almadığın hakaret ve ithamları sırf seni eleştirdiğim için çekinmeden sıralıyorsun. Karanlık diyorsun, ahlaksız diyorsun. Karnından konuşma Ahmet, ne demek istiyorsan açıktan söyle. Hodri meydan!”
Şık’ın açıklaması
Şık’ın Çarşamba günü yayınladığı açıklaması şöyleydi:
“Memlekette çoğunluk, sosyal medya çukurundan yayılan zehirle, kendi inanmak istediğine inanıyor ve duymak/okumak istediklerini söyleyen/yazanların peşinden gitmekte tereddüt etmiyor. O yüzden sözüm “karşı taraf”a değil, sadece bizim tarafa.
Müsterih olun, 30 Haziran 2021’de, şimdikine benzer suçlamaları yönelten birine yazdığım yanıtta olduğu gibi Sezgin Baran Korkmaz’la temasım sadece gazetecilik nedeniyledir ki bunun ürününü 11 Ocak 2021’de yayınladım.
Meraklısı yazıyı tekrar okuyabilir ve bu listenin tamamını o bilgiler ışığında yorumlayabilir.
Listedeki kişiler Korkmaz’la ilişkilerini yazabilirler, bilgi notu olarak yazılanları yanıtlamak isteyebilirler ya da hiçbir ilişkileri olmadığını açıklayabilirler. Bunu göreceğiz. Benim yönümden, listede adımın niçin olduğunu, o listeye adımın hangi niyetle konduğunu bilmeme şu anda imkan yok. Ama Korkmaz’la olan “ilişkimi” tekrar açıklamayı kamusal bir zorunluluk olarak görüyorum. “Tekrar” dememin nedeni bu konuda daha önce yöneltilen ve benzer ithamları içeren bir suçlama yazısına yanıt vermem nedeniyledir.
Linkini eklediğim yazıda da dediğim gibi Korkmaz’la yalısında bir kez yüz yüze, kendisiyle ilgili yazıyı kaleme aldığım sırada ve hakkında soruşturma başlatıldığı dönemde ve yurt dışına kaçtıktan sonra telefonla iletişimimiz oldu.
Kendisiyle görüşmemizde, çevremde ihtiyacı olan öğrenci varsa burs verebileceğini söylemesi üzerine, “Ben ve arkadaşlarım bildiğimiz öğrencilere zaten burs veriyoruz. İlla yardım etmek niyetinde isen yoksullukla mücadele eden, iktidar yanlısı olmayan bir takım kuruluşlara market alışveriş çeki alıp hibe edebilirsin” karşılığını verdim.
Yani Korkmaz ile temaslarımın hiçbiri gazetecilik faaliyetini aşmadı. Aksi de olamaz. Şimdi, birlerinin aklanmasını sağlarken kirli ilişkilere bulaşmamışlar için itibar suikastına dönüşecek bu listede adımın geçmesinden yola çıkarak “haklı çıkmanın zafer hissini” yaşama telaşına düşenlere ve kendi ahlaksızlıklarını bir başkasının haysiyeti üzerinden aklamaya çalışıp pusuda bekleyen çakallara diyeceğim o ki buradan bana çamur bulaşmaz size de ekmek çıkmaz.”
İlgili haber: https://medyagunlugu.com/haber/camura-bulanan-muhaliflerimiz-52014