Netflix’te kısa süre önce yayına giren The Crown dizisinin beşinci sezonunda gazetecilik açısından ilginç, önemli ve tartışmalı bir bölüm yer alıyor.
Şu anda platformda en çok izlenen dizilerin başında gelen The Crown’da 1940’lardan başlayarak Kraliçe II. Elizabeth, İngiliz kraliyet ailesi ve toplumla ilişkisi anlatılıyor.
Gerçek olaylara dayanan tarihi dramanın yeni bölümlerinden birinin tamamı, o dönemde eşi Galler Prensi Charles’tan ayrı yaşayan Prenses Diana’nın BBC ile yaptığı sansasyonel söyleşiye ve perde arkasına ayrılmış. Kanalın hırslı genç muhabirlerinden Martrin Bashir (Beşir) kamuoyunda büyük yankı yaratacağını ve kendisine ün getireceğini bildiği için Prenses Diana ile röportaj yapmak ister. Prenses’e doğrudan ulaşamayan Bashir, erkek kardeşi Earl Spencer’la temasa geçer. Spencer, Pakistanlı bir ailenin çocuğu olarak İngiltere’de doğan genç gazeteciyi Prenses Diana ile tanıştırır. Yapılan birkaç görüşmeden sonra önceleri tereddütleri olan Prenses Diana, büyük Amerikan kanallarından gelen ısrarlı taleplere rağmen BBC’nin Panorama programına katılarak Bashir’in sorularını yanıtlamayı kabul eder.
Kanalın 1995 yılı sonlarında yayınladığı söyleşi kamuoyunda belki de tahmin edilenden de büyük ses getirir ve resmen ortalığı karıştırır ama aynı zamanda Prenses Diana ile Buckhingham Sarayı arasındaki son bağların kopmasına yol açar.
Galler Prensesi söyleşide, başta II. Elizabeth olmak üzere kraliyet ailesinin kendisine soğuk davrandığını, dışladığını ve hareketlerini kısıtladığını, hayatının işkenceye döndüğünü, “bulimia” olarak bilinen yemek bozukluğu yaşadığını, intiharı düşündüğünü ve ayrı yaşadığı eşi Prens Charles’ın krallık yapabilecek nitelikler taşımadığını söyler. Ancak 20 milyon kişi tarafından izlenen söyleşinin en çok gürültü koparan bölümü, bir ilişkisinin olduğunu itiraf etmesi ve Prens (Kral) Charles’ın şu andaki eşi, o dönemdeki sevgilisi Camilla Parker Bowles’la ilişkisini anlatırken, “Evliliğimiz boyunca üç kişiydik yani biraz kalabalıktık!” demesidir.
Buckhingham Sarayı’nı çok zor duruma düşüren yayının ardından, o ana dek Prens Charles’la Prenses Diana’nın boşanmasına kraliyet gelenekleri ve dini nedenlerle şiddetle karşı çıkan II. Elizabeth ikisine mektup yazarak derhal boşanmalarını talep eder. (Aslında Diana Panorama’nın yayınlanmasından kısa süre önce Kraliçe’ye bilgi vermiştir. II. Elizabeth’in o görüşmede samimi davranması ve kraliyet ailesiyle ilgili şikayetlerinin yanlış anlamalardan kaynaklandığını söylemesi Prenses’in aklını karıştırmıştır ama yayını durdurmak için artık çok geçtir.)
Dizide de anlatıldığı gibi, ortalığı karıştıran söyleşinin perde arkasında gerçekten çok ilginç olaylar yaşanmıştır. Panorama’nın reytingini artırmaya çalışan BBC muhabiri Bashir, kardeşi Spencer aracılığıyla Prenses Diana’yı yayına çıkmayı kabul ettirebilmek için yalanlar söylemiştir. Muhabir, Spencer ve Prenses’in yakın çevresindeki kimi görevlilerin İngiliz gizli servisine çalıştığını, kimilerinin de Prens Charles’la Saray’a bilgi aktardığını ileri sürer ve bu kişilerin verdikleri bilgiler karşılığında para aldıklarını kanıtlamak için BBC’de çalışan bir grafikere hazırlattığı sahte banka dekontlarını gösterir. Zaten takip edildiğinden ve telefon konuşmalarının dinlendiğinden kuşkulanan Galler Prensesi Diana, hem başına bir şey gelmesinden ürktüğü hem de eşi Charles başta Saray’dan intikam almak için Panorama programına çıkmayı kabul eder. Aslında Spencer Bashir’in yalan söylediğini kısa süre sonra anlamış ve son dakikada ablasını uyarmıştır ama hırslı gazeteci Prenses’i ikna etmeyi başarmıştır.
Dizide değinilmeyen (belki 6. sezonda yer verilebilir) ise gerçek hayatta bundan sonra yaşananlardır.
Söyleşi sayesinde 1996 yılında Bafta’da “En İyi Talk Şov” ödülünü kazanan Bashir’in Diana’yı nasıl ikna edebildiği konusunda başlayan polemik sonucu BBC iç soruşturma açmak zorunda kalır. Bashir banka dekontlarının sahte olduğunu kabul eder, aptalca bir hata yaptığını ve pişmanlık duyduğunu söyler ama bunları Spencer’a hiç göstermediğini, dolayısıyla Prenses Diana’nın yayına katılma kararını etkilemediğini ileri sürer. BBC soruşturması gerçeği ortaya çıkarmasına rağmen o dönemde örtbas edilir.
Fakat kamuoyundaki soruların bir türlü yanıt bulamaması ve Spencer’ın konuyu sürekli gündemde tutması üzerine kanal 2020 yılında yeni bir soruşturma açmak zorunda kalır.
Soruşturmayı yürüten Lord Dyson, BBC’nin ilk soruşturmasının son derece etkisiz olduğunu, Bashir’in Prenses’e ulaşmak için BBC’nin ilkelerini çiğneyerek sahte dekontlar hazırladığını açıklar ve kanalın gerçekleri örtmek ve haklı çıkmak için Diana tarafından yazılan ve söyleşiden pişmanlık duymadığını belirten mektubu yayınlamasını eleştirir.
14 Mayıs 2021 tarihinde kamuoyuna açıklanan 127 sayfalık raporun sonuç bölümünde BBC’nin alametifarikası (ayırıcı niteliği) sayılan gazetecilikte yüksek standartları ve şeffaflık ilkesini çiğnediği vurgulanır.
Bunun ardından BBC, söyleşiden iki yıl yıl sonra trafik kazasında ölen Prenses’in oğulları William ve Harry’nin yanı sıra babaları Prens Charles ve dayıları Spencer’a özür mektupları yazar ve Panorama programının söyleşi nedeniyle aldığı ödülleri iade edeceğini duyurur.
Bashir de özür dileyenler arasındadır ama o hâlâ sahte dekontların Prenses’in yayına çıkma kararını etkilemediğini iddia etmekte ve “Yaptığım gazetecilikle gurur duyuyorum” demektedir.
2003 yılında Michael Jackson’la ses getiren bir söyleşiye daha imza atan, bir dönem Amerikan kanallarında boy gösteren, 2016 yılında BBC’nin dini yayınlar bölümünde çalışmaya başlayan Bashir (59) raporun yayınlanmasından hemen sonra sağlık sorunlarını gerekçe göstererek istifasını verir.
Uluslararası alanda gazeteciliğin standartlarını belirlemekle övünen kurumların başında gelen BBC Bashir olayında kendi kurallarını çiğneyerek kanalın tarihine kara bir leke sürülmesini bile bile engellememiştir ama en azından 25 yıl sonra bile olsa doğrusunu yapmıştır.
“Gerçeklerin bir gün ortaya çıkma huyu vardır” sözünün doğruluğu yine kanıtlanmıştır.