Daha önce de yazdım ve yazmaya devam edeceğim: Artık bu bir futbol sorunu değil, ülke için var olma savaşı.
Karşılaşma öncesinde maçı manipüle edeceği hemen hemen herkes tarafından söylenen bir hakemin milyonlarca insanın gözü önünde penaltıyı vermemesi, kırmızı kart uydurması ve sonrasında bu rezaletin hiçbir şey olmamış gibi kabullenilmesi, toplumun tepkisiz, duyarsız ve umarsız olduğunu gösteriyor.
Geçen hafta olanlardan sonra bu hafta göz göre göre, çekinmeden, endişe etmeden yapılan şey sportif bir mücadele değil bir şampiyon atamasıdır ve buna sessiz kalınması, toplumsal çöküşün en büyük göstergesidir.
Böyle toplumlar bir süre sonra kendi varlıklarına da değer atfetmekten vazgeçer ve köle bir ulus olursunuz.
Bildiğiniz gibi futbol “kitlelere en çabuk ulaşan ve toplumda en çok kabul gören” olgu. O kadar ki yıldızlar kahraman ve rol model oluyor. Hakan Şükür ve Arif Erdem gibi teröristlerin futbol üzerinden parlatılıp katil bir örgütün popüler yapılmasını ve ülkemizin canına kast etmesini unutmuş olamayız.
Asıl sorun toplum hızla benliğini kaybederken “milliyetçi” yani Türk kültürü üzerinden siyaset yapan, değer yargısı oluşturan insanların bu konudaki sessizliği ki bu beni binlerce yıllık kültürümüzün artık işlemiyor olabileceği konusunda endişeye düşürüyor.
MHP, İYİP, Sinan Oğan, Ümit Özdağ neredesiniz?
Gerekirse canınız uğruna savunacağınızı söylediğiniz Türk kültürü, ümmetçi bir misyoner kültürü tarafından kemirilip yok ediliyor.
Ülkenin değerlerini, varlığını Fenerbahçe kadar savunamıyorsanız neyin milliyetçiliği, hangi milliyetçilik bu?
Fenerbahçe bir kez daha “son kale” olduğunu kanıtlıyor ve ülkeyi yok etmeye yönelik yeni bir Fetö projesinin önünde duruyor.
Ancak toplumun bunu fark etmeyecek kadar tepkisiz, apolitik ve kimliksiz hale dönüşmeye başlaması asıl sorun.
Sorun futbol sorunu, şike veya başka bir spor kavramı değil, artık geleceğimiz çalınıyor.