Londra’da yaşayan Ukraynalı gazeteci Ayman Eckford’un Moscow Times gazetesinde yayımlanan “Ramazan Kadirov Çeçenistan’ın gerçek lideri değil; onu hiç kimse istemiyor” başlıklı yazısının çevirisi:
“Batı medyasının bir bölümü farkında olmadan Moskova’nın propagandasına katkıda bulunuyor; örneğin, Çeçenistan’daki Rus yönetiminin başındaki Ramazan Kadirov’dan, sanki bağımsız bir ülkenin meşru lideriymiş gibi söz ediyor. Oysa hiçbir medya organı, işgal altındaki Kırım ya da Donetsk ve Luhansk halk cumhuriyetlerinin liderlerinden böyle söz etmiyor.
“Çeçen lider” dedikleri kişi, aslında meşruiyeti ve Çeçenler arasında desteği olmayan bir Rus bürokrattan başka bir şey değil. 2007 yılında, İkinci Rus-Çeçen Savaşı sırasında, Çeçenistan fiilen işgal altındayken Moskova’nın bölgedeki yöneticisi olarak göreve getirildi.
Kremlin, bu koltuğu önce Ramazan Kadirov’un babası Hacı Ahmet Kadirov’a “Rusya Federasyonu’na bağlı Çeçen Cumhuriyeti Başkanı” ünvanını vererek oluşturdu. Amaç, bağımsız İçkerya Cumhuriyeti’nin Başkanı Aslan Mashadov’dan kontrolü alarak anlatı üstünlüğünü yeniden kazanmak ve meşruiyet iddiası oluşturmaktı.
Kadirov’a diğer bölgelerdeki yöneticiler gibi “valilik” ünvanı verilmemesi, Kremlin’in Çeçenistan’daki kontrolünü daha meşru gösterme çabasının bir parçasıydı. Bu adım, İkinci Çeçen Savaşı sırasında başlatılan ve Çeçenlerin kendi halklarına karşı kullanılmasına dayanan “Çeçenleştirme” politikasıyla eş zamanlı hayata geçirildi. Kadirov ailesi, bu operasyonu yürütmek üzere seçildi.
Ramazan Kadirov o dönemde yalnızca babasının adıyla değil, karizmasının olmayışı ve sıradan Çeçenlere karşı mafyavari yöntemleriyle de biliniyordu. 2006 yılında, henüz Çeçenistan’ın başına getirilmeden önce, suikast sonucu öldürülen insan hakları savunucusu ünlü Rus gazeteci Anna Politkovskaya, “Kadirov’un kişisel kontrolü, sadece insanlara zor kullanma, tehdit ve ödemeye zorlama şeklinde tezahür etti çünkü bu inşaat federal bütçeden finanse edilmiyordu. Kadirov’un bütçesinin asıl gelir kaynağı, soyulabilecek herkesten haraç alınmasıydı” demişti.
Ali Bakaev, 2014’ten beri Ukrayna tarafında Rus ordusuna karşı savaşan Çeçen Şeyh Mansur Taburu’nun resmi sözcüsü. Onunla, Çeçenistan’ın Rusya’ya katılması için düzenlenen referanduma dair anılarını konuştum; bu referandum, Ahmet Kadirov’u iktidara taşımıştı:
“Savaşlar sırasında ailemi Ruslar öldürdü” dedi bana. “Anneannem küçük kardeşlerimi ve beni zor kurtardı. Sadece çocuktuk. Ama Rus militanlar anneannemi tehdit etti. Rusya’ya katılmak için oy vermeye zorladılar. Aksi halde bizi öldüreceklerini söylediler. Ramazan Kadirov ve babası halkımız tarafından seçilmedi. İnsanları makineli tüfekle tehdit ederek referanduma katılamaya zorlayamazsınız ama onlar bunu yaptı.”
Kremlin destekli seçimler Çeçenistan’da bu şekilde yapıldı. Savaş döneminde hem Ahmet hem de Ramazan Kadirov’a oy verilmeye zorlanan Çeçen halkı, isyan göstergesi olabilecek her davranışta alenen teşhir edildi. Sokaklardan siviller toplanarak “isyancı” ilan ediliyor, Rus işgaline karşı her türlü direnişin temizlendiği mesajı veriliyordu.
Uzmanlar, bu seçim sonuçlarına Kremlin ve Çeçenistan’daki yandaşları dışında kimsenin inanmadığını uzun süredir dile getiriyor. O yıllarda Çeçenler, Rus askerlerine yanlış bir bakış atmaktan ya da dikkatsiz bir söz söylemekten dolayı bile cezalandırılıyordu.
Bu durum bugün de değişmedi. Rus kontrolündeki Çeçenistan’da tüm medya devletin denetiminde olsa da, bağımsız Çeçen siyasi kanalları, örneğin NIYSO, 1Adat ve Tumso Abdurahmanov’un YouTube kanalı hâlâ insan kaçırmalar, yargısız infazlar, işkenceler ve Ukrayna cephesine yasa dışı gönderilen Çeçenlerle ilgili haberler yayımlıyor. Bu insanlar bazen hiçbir gerekçe olmaksızın, bazen de Avrupa’da Çeçen hükümetine karşı konuşan akrabalarına “ceza vermek” amacıyla hedef alınıyor. Tüm bunlar, Çeçen halkının iradesini kırmak için yürütülen bir kitlesel terör kampanyasının parçası.
Benim deneyimim ve Çeçen temaslarımın anlattıkları şunu açıkça ortaya koyuyor: Ramazan Kadirov, Çeçen toplumunun tüm kesimlerinde derin bir nefretle anılıyor. Selefi, Sufi, ateist Çeçenlerle, geleneksel ev kadınlarıyla, feministlerle, eski IŞİD destekçileriyle, eş cinsel bir Çeçen aktivistle ve köylerden başkent Grozni’ye kadar her yaştan insanla konuştum. Ortak paydaları, Kadirov’dan nefret etmeleri.
“Kadirov, Çeçen halkı için hiç kimse” diyor Çeçen tarihçi ve Çeçen Kurtuluş Hareketi United Force’un lideri Djambulat Süleymanov:
“Eğitimsiz ve itibarsız. Kadirov bir iş birlikçi. Ama insanlar bunu dile getiremiyor, sadece kendi hayatları için değil, ailelerinin hayatta kalması için de korkuyorlar. Kadirov’un Çeçen toplumuna getirdiği fikirler, davranışları, köle zihniyeti ve otoriterlik bizim kültürümüze tamamen yabancı. Çeçenler yüzyıllardır efendiler tarafından yönetilmemiştir. Özgürlüğümüzle gurur duyarız. Ama Kadirov farklı düşünen herkesi susturmaya çalışıyor. Biz Çeçenler yaşlılara saygı duyar, zayıfları koruruz. Ama Kadirov önce onlara saldırdı. Suçluları toplumdan dışlama ve kan davası gibi gelenekleri bile kendi siyasi çıkarları için çarpıttı. Bu, Sovyet baskılarından bile daha zararlı çünkü Sovyetler en azından dışarıdan gelen bir güç olarak görülüyordu. Kadirov ise dışarıdan biri olarak görülmüyor ama Çeçen gençliği üzerinde kötü bir etki yaratıyor. Gücünü Rus ordusuna ve Kremlin’in desteğine borçlu. Çeçen halkıyla bire bir karşı karşıya gelse, ayakta kalamaz.”
Avrupa ve ABD’deki Çeçen mülteciler de, ülkedekiler gibi Kadirov’a karşı konuşmaktan çekiniyor. En büyük korkuları, ailelerinin ve sevdiklerinin hayatı. Bu nedenle diaspora medyadan büyük oranda uzak duruyor ve bölgedeki gerçek duruma dair bilgi sızması zorlaşıyor.
Bu sırada, Batı medyası ise garip bir şekilde onun hakkında Çeçen halkının asla kullanmayacağı şekilde konuşuyor. Kremlin’in Kadirov’a verdiği unvana dayanarak onu sıklıkla “güçlü adam”, “savaş lordu” ya da “Çeçenya lideri” olarak anıyor. Bu da Kremlin’in istediği şey: İşgal rejimini meşru göstermek ve Çeçen halkının baskı altında olmadığını, kendi liderlerini seçebildiğini iddia etmek.
Aynı medya kuruluşları, Rusya’nın diğer bölgelerinin valileri veya işgal altındaki Kırım ve Donbas’taki yöneticiler için böyle bir dil kullanmıyor. Kadirov’un, diğer Rus valilerinden farklı olarak böylece daha üst konuma çıkarılması, onun etkisini artırıyor. Dünya onu bağımsız bir aktör olarak gördükçe, hem konumu hem de öz güveni güçleniyor; iradesi, Çeçen halkının iradesi gibi sunuluyor, gerçek halk görüşü siliniyor.
Kelimeler önemlidir. Pek çok araştırma, aynı duruma yönelik farklı terimlerin kullanılmasının, doktorların hastaları nasıl tedavi edeceğini bile etkilediğini, hem kullanıcılarda hem de muhataplarında ön yargıları pekiştirdiğini ortaya koyuyor.
Bu yüzden, Rus propagandasına karşı mücadelede Kadirov rejimini meşrulaştırmayı bırakmak kritik önemdedir. Batı’nın, Çeçen sivillere yönelik kitlesel terör kampanyasını durdurmak için atabileceği ilk adım, Çeçenistan’daki durumu doğru tarihsel bağlamına oturtmaktır.”
Fotoğraf: rbc.ru
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları: