Geçen hafta Cuma günü (10 Mart 2023) Suudi Arabistan ve İran arasında yeni bir anlaşma imzalandı. Buna yeni bir “Kutsal Cuma“ anlaşması denebilir mi?
İki ülke arasındaki en büyük fayın mezhep farkının siyasileştirilmesinden kaynaklandığı düşünülür ve mezhep anlaşmazlığının arkasına gizlenen bölgesel güç rekabetinin 2016 yılından bu yana yarattığı yüksek gerilim, Çin’in yardımı ile kotarılan bu anlaşma sonrası gevşeyecekse, elbette. Ama normalleşmesi beklenen ilişkilerin kalıcı olup olmayacağını söylemek için zaman henüz erken.
Aslında Suudi Arabistan ve İran arasındaki ikili görüşmelerin yıllardır devam ettiği bir sır değildi. Normal koşullar altında dini farkların arkasına sığınan rekabetin sonlandırılması ve böylece 2001 yılında imzalanan Suudi-İran Güvenlik anlaşması koşullarına geri dönülmesi Orta Doğu için önemli. Suudi-İran “Kutsal Cuma“ Anlaşması ile iki ülke birbirlerinin iç işlerine karışmayacaklarını ve birbirlerinin egemenlik haklarına saygı göstereceklerini kabul ettiler.
İran Dışişleri Bakanı Abdullahyan, ilişkilerin tekrar normalleşmesiyle ortaya büyük bir bölgesel kapasite çıkacağını ve bunun “yeni bir komşuluk politikasına“ dönüşmesini beklediğini açıkladı. Ama tabii yenilenen ittifak kadar bu ortak politika vurgusuna bağlılığın ne kadar devam edeceğini zaman gösterecek. Suudi Arabistan’ın Filistin hassasiyetinde fazla bir değişme beklememekle birlikte Suudi Şefaatli İran etkisinin Gazze’de daha fazla hissedilmesi mümkündür. Bu Hamas için umut, El Fetih ve Filistin uzlaşması için umutsuzluk, İsrail için ise büyük bir tehdit olarak algılanacaktır.
Bölgesel barış her zaman bir kazanç. Bunun önemini reddetmek mümkün değil. Ancak kaprisli bir coğrafyada, bu yeni yakınlaşmanın ne kadar süreceği belirsiz. Ama geçici bile olsa esmeye başlayan dostluk rüzgârı önce Çin’in yelkenlerini şişirmeye başlayacaktır. Ama İran’a daha fazla nüfuz edecek olan Çin, İran’ın Batı’ya karşı elini güçlendirip, müdanasını azalttığı oranda dünya ve Orta Doğu yeni bir nükleer tehlike ile karşı karşıya kalabilir.
(Prof. Dr. Sema Kalaycıoğlu, tasam.org)
Makalenin tamamını okumak için tıklayın