Gazeteci Steven Sahiounie’nin mideastdiscourse.com sitesinde yayınlanan yazısının çevirisi:
Doğu Akdeniz artık yalnızca jeopolitik bir gerilim noktası değil, küresel bir enerji savaş alanı.
Libya’nın tartışmalı sularından İsrail’in altyapı yarışına ve Suriye’nin henüz kullanılmamış rezervlerine kadar bölge, doğal gazın geleceği için karmaşık bir hâkimiyet mücadelesine sahne oluyor.
Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın düşüşünden bu yana sekiz ay geçti, ancak ülkede büyük bir yeniden inşa süreci hâlâ başlamış değil. Yabancı yatırımcılar, Suriye’nin çökmüş ekonomisini kurtaracak en olası aktörler olarak gösteriliyor. Ancak Suriye, Akdeniz’in en modern ülkelerinden birine dönüşümünü finanse edecek kaynaklara zaten sahip: yer altındaki ve açık denizlerdeki petrol ve doğal gaz rezervleri, 14 yıllık iç savaşın ardından ülke genelinde “sıfır noktasından” yeniden inşa için kullanılabilir.
ABD Jeoloji Araştırmaları Kurumu’na göre, Doğu Akdeniz bölgesinde tahmini olarak yaklaşık 3.45 trilyon metreküp doğal gaz rezervi bulunuyor. Sadece Suriye’nin ise 807 milyar metreküp gaz rezervine sahip olabileceği tahmin ediliyor. Bu da Suriye’yi Rusya ve İran’dan sonra dünyanın en büyük üçüncü doğal gaz ihracatçısı hâline getirebilir.
Yakın zamanda, Suriye’nin Banias kentindeki en büyük petrol rafinerisi, Esad rejiminin çöküşünden bu yana ilk kez yakıt sevkiyatına başladı. Bazı yorumcular bu gelişmeyi “Suriye’nin toparlanmasının başlangıcı” olarak nitelendiriyor.
2011’deki iç savaş öncesinde Suriye, kanıtlanmış 2.5 milyar varil rezervden günde yaklaşık 400.000 varil ham petrol üretiyordu. En yüksek üretim oranı 600.000 varile yaklaşmıştı. Ancak ana sahalardaki teknik yetersizlikler nedeniyle bu miktar zamanla düşmeye başladı. Suriye’nin doğal gaz sektörü de önemliydi: kanıtlanmış 240 milyar metreküp rezerv ve yılda yaklaşık 9 milyar metreküp üretim kapasitesine sahipti.
1965 öncesinde Sovyet uzmanlarla çalışan Suriye Devlet Petrol Şirketi, Sweidiyeh, Rumeylan ve Karachok sahalarından Tartus’un kuzeyindeki yeni bir terminale boru hattı inşa etti. Terminal, 1.5 milyon varil üretim kapasitesine sahip Homs Rafinerisi’ne yakındı ve aynı zamanda Kerkük’ten Banias kıyısına Irak petrolünü taşıyan boru hattına da entegreydi.
1974’ten sonra Devlet Başkanı Hafız Esad, aralarında Mobil Oil’in de bulunduğu şirketlerle, eniştesi Muhammed Mahluf gibi aracı kişiler üzerinden anlaşmalar yaptı.
Deyrizor’daki Ömer ve Taym sahalarında yapılan büyük keşifler, Kuzey Denizi Brent petrolünden daha kaliteli hafif ham petrol rezervlerinin varlığını ortaya koydu. Esad’ın yabancı şirketlerle yaptığı anlaşmalar, çıkarılan petrolün yüzde 12.5’ini bu firmalara bırakıyordu.
Hasake bölgesi ve yabancı kontratlar kapsamındaki alanlardan yapılan üretim, günde 700.000 varilin üzerine çıkmıştı. 1970’lerde küresel petrol fiyatları zirveye ulaşarak varil başına 45 doları görmüştü. Bu yeraltı zenginliği Suriye’yi “ikinci Dubai” yapabilirdi.
Ancak ABD’nin uyguladığı yaptırımlar Amerikalı firmaların ülkeden çekilmesine neden oldu. 2011’deki savaş başladığında üretim 380.000 varile düşmüştü. Savaş sırasında petrol altyapısı tahrip edildi veya yağmalandı. Sonunda ABD destekli Kürt ayrılıkçı milis gücü SDG, kuzeydoğudaki kuyuları kontrolü altına aldı ve bunları kendi gelir kaynağına dönüştürdü.
Şam’daki merkezi hükümet, SDG ile enerji sahalarında iş birliği ve olası askeri birleşme üzerine anlaşmalar imzaladı. Şu anda Suriye günde 80.000 varil petrol üretiyor; yeni arama çalışmalarıyla bu kapasitenin 200.000 varile çıkarılması ve eski sahaların yeniden devreye alınması hedefleniyor.
Uzmanlara göre Suriye’nin petrol ve doğal gaz açısından hâlâ çok umut vadeden alanları var. Hasake, Deyrizor, Şeddadi ve diğer eski sahalardaki üretim, önümüzdeki 12 ay içinde günde 400.000 varile çıkarılabilir. Henüz kullanılmamış açık deniz doğal gaz sahalarının, dünyanın en zenginleri arasında olduğu belirtiliyor. Deir Atiyah, Kara, Nabek ve Kalamun bölgeleri de büyük potansiyele sahip.
Suriye’nin dünyanın en büyük üreticilerinden biri olabilmesi için, ciddi altyapı yatırımlarına ihtiyaç var: Yeni boru hatlarının döşenmesi, limanların süper tankerlerin yanaşabileceği derinliklere kazılması ve Rakka’da günde 300.000 varil kapasiteli üçüncü bir rafineri inşa edilmesi bu yatırımlar arasında.
Homs ve Banias rafinerileri de acil rehabilitasyona ihtiyaç duyuyor.
Hasake, Deyrizor, Şeddadi ve Conoco sahalarının geliştirilmesi için gereken yatırım miktarı birkaç milyar doları bulabilir. Bu noktada yabancı yatırım şart hâline geliyor. Enerji ve Petrol Bakanlığı, hem Suriye’yi hem de yabancı firmaları koruyan ihalelere çağrıda bulunuyor.
Uzmanlara göre Rus, Çinli, Avrupalı ve Amerikalı şirketlerin Suriye’ye geri dönmesi, özellikle de modern yatay sondaj tekniklerinin Tanf, Habari ve Akdeniz sahalarında uygulanması gerekiyor. Bu gelişmelerle birlikte Suriye, gelecekte petrol ihraç eden ülkeler arasına girebilir.
Fotoğraf: Enerji Bakanlığı X hesabı
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları: