Radikal İslamcı Heyet Tahrir Şam (HTŞ) öncülüğündeki silahlı grupların Beşar Esad’ı devirmesinin ardından ülkede geçici bir hükümet kurulması için çalışmalar başladı, geçici hükümetin başbakanı Muhammed el Beşir oldu.
HTŞ, Beşar Esad’ın ülkeden kaçmasıyla sonuçlanan taarruzu başlatmadan önceki son beş yılda, ülkenin kuzeybatısındaki İdlib vilayetinin yönetimini elinde bulunduruyordu. Günler içerisinde Şam’ı ele geçirmeyi başaran HTŞ, şimdi iktidarını başkentte de konsolide etmek için çaba sarf ediyor. HTŞ’nin tüm ülkeyi yönetmekte ne kadar başarılı olacağı birçok Suriyeli ve gözlemci için henüz belirsiz. Ülkede iktidarı üstlenmeye veya paylaşmaya istekli olan Esad karşıtı birçok silahlı grubun bulunduğunu da unutmamak gerekiyor.
El Kaide bağlantılı HTŞ, aralarında ABD ve Türkiye’nin de bulunduğu birçok ülke tarafından terör örgütü olarak tanımlanıyor. Ancak örgütün lideri Muhammed el Colani, geçen hafta katıldığı CNN yayınında, kendisi ve örgütün önde gelen diğer isimlerinin dünya görüşleri ve İslam anlayışlarının zaman içinde evrildiğini söyleyerek, gençlik yıllarında savundukları radikal İslamcı fikirlerin zamanla ılımlı hâle geldiğini öne sürdü.
HTŞ ve IŞİD’in hedeflerinin benzeşmediğine dikkat çeken analistler, HTŞ’nin yalnızca Suriye’yi kontrol etme amacı güttüğünü ve IŞİD’in aksine küresel bir halifelik kurma gibi bir hedefi olmadığına vurgu yapıyor.
AP haber ajansı ise, Colani’nin kişisel özgürlüklere müdahale etme veya giyim kuşama karışma gibi bir planı olmadığını bildirdi. Örgütün son yıllarda hakimiyeti altındaki bölgelerde yaşayan Hristiyanlar veya Dürziler gibi dini azınlıklara hoşgörü politikası uyguladığı biliniyor.
Uzmanlar, Suriye’de iktidarı devralacak yeni liderlerin, eğer Türkiye, Avrupa Birliği (AB) ve ABD tarafından tanınmak istiyorlarsa, siyasi istikrar hedefine yoğunlaşması gerektiğine vurgu yapıyor.
Avustralya’daki Charles Stuart Üniversitesi’nde İslam çalışmaları profesörü olan Mehmet Özalp, The Conversation yayın organına verdiği mülakatta, “Tüm bu aktörlerin yeni HTŞ hükümetini ılımlı bir yönetim kurması, Kürt YPG ile çatışmaktan kaçınması ve Hizbullah veya Hamas’ı desteklememesi şartıyla tanıması muhtemel. Esad’ı bu kadar hızlı bir biçimde devirdikleri düşünüldüğünde, muhalefetin bu şartları mali yardım ve tanınma şartları karşısında kabul etmesi olası” değerlendirmesini yaptı.
Çalışmalarını Londra merkezli Kraliyet Birleşik Hizmetler Enstitüsü’nde (RUSI) sürdüren Orta Doğu güvenliği uzmanı Burcu Özçelik ise DW’ye yaptığı açıklamada, “Suriye’nin demokratik kurumlarla ilgili deneyimi çok kısıtlı ve ülke büyük kargaşa ve hatta toprak bölünmesi riskleriyle karşı karşıya” değerlendirmesinde bulundu.
Bunun karşısında Özçelik, bugün gelinen noktanın “siyasi bir çözümün başlangıcı” olma potansiyelini bünyesinde barındırdığını da sözlerine ekledi. Özçelik, zaman içerisinde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin Suriye’de özgür ve demokratik seçimlerin yapılması çağrısında bulunan 2254 sayılı kararının hayata geçirilmesinin de ihtimaller dahilinde olduğuna dikkati çekti. Uzman, “Yerli bir Suriye yol haritasını desteklemek açısından, sürecin tüm aktörleri içerici bir nitelik tanışması ve mümkün olduğunca dış etkilerden arınmış olması hayati önem taşıyor” diye konuştu.
“Sadece Katar destekler”
Yıllar boyunca Esad’ın en önemli müttefikleri Rusya, İran ve İran destekli Hizbullah milisleri oldu. 22 ülkeden oluşan Arap Birliği ise 2011’de patlak veren iç savaşta sivillere karşı izlediği sert politika nedeniyle ilişkiyi kestiği Esad ile 12 yıl aradan sonra Mayıs 2023’te yeniden temas kurdu.
Peki, Esad’ın devrilmesi sonrasında Suriye’nin Arap dünyası ile ilişkilerinin nasıl olması bekleniyor? Washington merkezli Atlantic Council bünyesinde Orta Doğu konusunda çalışmalar yürüten Richard LeBaron, Esad rejiminin düşmesinin ardından kaleme aldığı bir analizde “Suriye’nin istikrarının sarsılması, Arap liderlerin hoşuna gitmez” değerlendirmesine yer verdi.
LeBaron, savaş yorgunu Suriye’nin Arap komşuları arasında, ülkenin yeniden inşası için aktif bir rol üstlenmeye hazır tek ülkenin ise yıllarca Esad rejimine karşı çıkmış olan Katar olduğunu ifade etti.
Suriye üzerindeki uluslararası yaptırımların kaldırılması için çaba sarf edecek olan yeni siyasi liderleri, Katar dışında Orta Doğu’da hangi ülkelerin destekleyeceği henüz belirsiz.
Suriye’nin komşuları olan Lübnan, Ürdün, Irak ve İsrail’in tamamı, Esad’ın devrilmesinin ardından sınır güvenliklerini artırdı.
Uluslararası Kriz Grubu’nda Suriye analisti olarak görev yapan Nanar Hawach, DW için yaptığı değerlendirmede, “Esad’ın devrilmesinin bölgede nelere yol açacağını tam anlamıyla kestirebilmek için henüz çok erken. Ancak komşu devletlerinin ilk tepkilerinin ortak paydasının güvenlik endişeleri olduğunu söyleyebiliriz” diyor.
İsrail’in, ezeli düşmanları İran ve Hizbullah’ın müttefiki Esad’ın devrilmesini memnuniyetle karşıladığına dikkati çeken Hawach, şu değerlendirmelerde bulunuyor:
“İsrail buna rağmen güvenlik konusunda büyük adımlar attı. Kuneytire ve Hermon Dağı’na giren İsrail askeri, alınan güvenlik önlemleri bağlamında Suriye ile olan sınırında bir tampon bölge yarattı. İsrail aynı zamanda Esad rejiminin halefini zayıflatma fırsatını kullanarak, hava savunmaları ve Şam El Mazze Havalimanı dahil olmak üzere çeşitli askeri hedefleri bombaladı.”
Suriye İnsan Hakları Gözlemevi (SOHR), silahlı muhaliflerin Şam’da yönetimi ele geçirmesinin ardından İsrail’in Suriye’ye 310 aşkın hava saldırısı düzenlediğini ve ülkenin askeri kapasitesini imha ettiğini bildirdi. İsrail’in saldırılarında Suriye’nin “en önemli askeri tesislerini” hedef aldığı ve Esad rejiminin askeri kapasitesini “yok ettiğine” vurgu yapıldı. İsrail askerlerine Golan Tepeleri’ndeki tampon bölgeyi kontrol altına alma talimatı veren İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, ülke sınırlarına “düşman güçlerin” yerleşmesine izin vermeyeceklerini söyledi.
Öte yandan Esad’ın devrilmesi, IŞİD’in yeniden güçlenebileceğine dair endişeleri de artırdı. ABD hava kuvvetlerinin Pazar günü IŞİD’e ait 75 hedefi vurduğu bildirildi. ABD Başkanı Joe Biden da radikal İslamcılığın Esad’dan doğan boşluğu kullanarak güçlenebileceğine dair uyarıda bulundu. Hâlihazırda Suriye’de konuşlu yaklaşık 900 Amerikan askeri bulunuyor. Resmi amacı IŞİD’in yeniden güçlenmesini engellemek olan bu askerler, ülkenin kuzeydoğusunda YPG’ye destek ve eğitim veriyor.
Görsel: aljazeera.com
***
Not: Medya Günlüğü’nün yeni açılan Bluesky hesabını takip etmek için: https://bsky.app/profile/mgunlugu.bsky.social