Esad rejimine muhalif grupların Suriye’nin en büyük ikinci kenti olan Halep’i ele geçirmelerinin yankıları sürüyor.
2016 yılından bu yana muhalif grupların rejime karşı başlattıkları en büyük saldırının Suriye iç savaşını yeniden alevlendirdiği, isyancıların Halep’ten sonra yöneldikleri Hama ve Tel Rıfat’ta çatışmaların sürdüğü, silahlı muhaliflerin bir sonraki durağının Şam olabileceği bildiriliyor.
Güvenlik uzmanları, Esad rejiminin karşı saldırı hazırlıkları yaptığına dikkat çekerek önümüzdeki günlerde çatışmaların daha da şiddetlenebileceği öngörüsünde bulunurken gelişmelerin Türkiye’nin de müdahil olduğu bölgesel bir savaşın fitilini ateşleyebileceği endişesini dile getiriyorlar.
Suriye, 13 yıldır çok farklı silahlı grupların güç mücadelesine sahne oluyor. Bunlar arasında radikal cihatçı gruplar, Batı medyasında “Erdoğan’ın müttefiki” olarak adlandırılan İslamcılar ve ayrıca ABD destekli, ana omurgasını PKK’nın Suriye uzantısı olarak görülen YPG’nin oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri (SDG) gibi oluşumlar bulunuyor.
Suriye’nin geleceğine dair tasavvurları çok farklı olsa da bu gruplar ortak bir hedefi paylaşıyor, Beşar Esad diktatörlüğünün sona ermesini istiyorlar.
Bu nedenle muhalif grupların oluşturduğu ve Heyet Tahrir Şam’ın (HTŞ) öncülük ettiği ittifakın geçen hafta başlattığı saldırılarda Halep’i ele geçirmesi, son yıllarda gücünü yeniden konsolide ettiği ve uluslararası meşruiyetini de yeniden tesis etmekte olduğu düşünülen Beşar Esad üzerinde adeta darbe etkisi yarattı.
İran ve Rusya’nın desteği sayesinde 13 yıldır Esad rejiminin yıkılmasını önleyen Suriye ordusu, muhalif grupların saldırılarına hazırlıksız yakalanmış görünüyor.
HTŞ
El Kaide kökenli HTŞ, yaklaşık 30 bin savaşçısıyla bölgedeki en etkili silahlı güç konumunda ve cihatçı bir yapı olarak Suriye topraklarındaki hakimiyetini genişletmesi endişelere yol açıyor.
İlk ismi El Nusra Cephesi olan bu yapı, El Kaide’nin Suriye kolu olarak Ebu Muhammed Colani tarafından kuruldu.
IŞİD ile kıyasıya bir rekabet içine girerek bölgede güçlenen, daha sonra Esad’a yardıma yetişen İran ve Rusya’nın bu yapıyı hedef alması sonucunda İdlib’e çekilmek zorunda kalan bu yapının lideri Ebu Muhammed Colani, 2016 yılında El Kaide ile ilişkilerini sonlandırdıklarını açıkladı, 2017 yılında da HTŞ’yi kurduğunu ilan etti.
HTŞ, Suriye’nin “son muhalif kalesi” haline gelen İdlib bölgesini kontrol ediyor. Birleşmiş Milletler’e (BM) göre bu bölge iç savaştan kaçan, yerinden edilmiş yaklaşık 4 milyon Suriyeliye ev sahipliği yapıyor.
Hem ABD hem Türkiye’nin terör örgütleri listesinde yer alan HTŞ, son yıllarda cihatçı örgüt imajını daha ılımlı bir çizgiye dönüştürme çabasında.
HTŞ, El Kaide’nin küresel cihatçı yönelimi yerine odağının Suriye olduğunu, Suriye’de İslami bir yönetim istediğini ancak diğer dinlere de saygılı olduğunu savunuyor. Hatta Halep’i ele geçirdikten sonra HTŞ, kentteki kiliseler de dahil olmak üzere kültürel ve dini mekanları koruyacaklarını, diğer dinlere mensup olan kent halkına saygılı olunacağını duyurdu.
Esad rejiminin, İran ve Rusya’nın desteğini alarak HTŞ’nin Halep hamlesine İdlib’i yoğun bir karşı saldırı ile hedef alma ihtimali, sadece Türkiye için değil AB içinde endişe oluşturuyor. Bunun bu bölgede yaşayan milyonlarca yerinden edilmiş Suriyelileri harekete geçirerek Türkiye’ye ve daha sonra da Avrupa’ya yeni bir mülteci dalgasını tetiklemesinden endişe ediliyor.
Türkiye, Rusya ve İran arasındaki Astana Süreci uyarınca aslında Ankara İdlib’i silahsızlandırma sorumluluğunu üstlenmişti. Ancak mevcut gelişmeler, HTŞ’nin son yıllarda İdlib’deki hakimiyetini muhalif güçleri Esad’a yeni bir isyana hazır hale getirmek için kullandığı izlenimini güçlendirdi.
Halep’in ele geçirilmiş olunması, HTŞ’ye Suriyeli muhalifler nezdinde “kurtarıcı” ünvanını kazandırdı. Ancak uzmanlara göre bundan sonra ilerleme kaydedip kaydetmeyeceği büyük ölçüde öncülük ettiği ittifakın muhafazasına bağlı.
SMO
Suriye Milli Ordusu (SMO), büyük ölçüde Türkiye tarafından desteklenen farkı İslami ve İslamcı milisin oluşturduğu gevşek bir koalisyon olarak nitelendiriliyor.
Birleşmiş Milletler (BM) uzmanları geçmişte SMO savaşçılarını Türkiye’nin kontrolü altındaki bölgelerde yargısız infaz, dayak, tecavüz, adam kaçırma ve yağmalama gibi ihlallerde bulunmakla suçlamıştı.
Türk hükümeti, Türkiye’nin Halep’te yaşanan çatışmalara taraf olmadığını söylese de Türk basınında Halep Kalesi’nde asılan Türk bayrağı için “Tarih tekerrür etti: Halep Kalesi’nde Türk bayrağı dalgalandı” ve “Halep Kalesi’nde 76 yıl sonra Türk bayrağı” gibi başlıkların atılması dikkat çekti.
Uluslararası basın, SMO’nun Halep operasyonuna katıldığı, hatta SMO’nun Halep’teki bir askeri havalimanını ele geçirdiği bilgisinin Türk basını tarafından duyurulduğuna dikkat çekmekle birlikte, Türkiye destekli bu yapının asıl hedefinin Şam’daki Esad rejimi değil, Suriye Demokratik Güçleri (SDG) olduğuna işaret ediyor.
SMO’nun, Halep saldırısıyla eşgüdümlü olarak SDG’nin kontrolü altındaki Tel Rıfat’ı hedef aldığı, operasyonun adının da “Özgürlük Şafağı” olduğu bildiriliyor.
Ankara’ya göre muhaliflerin Halep operasyonuyla birlikte Esad rejimi SDG’den destek istedi, kendi kontrolü altındaki belli bölgeleri bu yapıya devretmeye başladı, SMO ise “Özgürlük Şafağı operasyonuyla bu planı bozdu”, Tel Rıfat’ın ilçe merkezini kontrolü altına aldı.
SDG ise SMO’nun operasyonunun arkasında olduğunu iddia ettiği Türkiye’yi “tüm Suriye’yi işgal etmeyi hedeflemekle” suçluyor.
SDG
Kürtler, Suriye iç savaşının kazananı olarak görülüyor, PKK da Suriye uzantısı PYD ve askeri kolu YPG sayesinde Suriye’nin kuzeydoğusunu kontrolü altına almayı başaran aktör olarak nitelendiriliyor.
Aslında PKK sadece Türkiye tarafından değil, AB ve ABD tarafından da terör örgütü olarak sınıflandırılıyor. Ancak YPG’nin ana omurgasını oluşturduğu SDG, IŞİD ile mücadelede sergilediği işbirliği sayesinde ABD’nin bölgedeki en önemli müttefiki haline geldi ve bu yapı Suriye topraklarının neredeyse üçte birini kontrol ediyor.
Türkiye ise bu SDG’nin sınırlarındaki varlığını ulusal güvenliğine bir tehdit olarak algıladığını söylüyor.
SDG’nin Esad rejimi ile işbirliği yaptığı iddiaları gündemdeki yerini koruyor. Uzmanlar, HTŞ’nin ilerleyişini sürdürmesi halinde bir gün Türkiye destekli SMO ile birlikte SDG’yi hedef alma ihtimalinin dışlanamayacağına dikkat çekiyor. SDG’nin bu endişe nedeniyle Esad rejimi ile diyaloğunu koparmadığı, kazanımlarını kaybetmemeye odaklandığı belirtiliyor.
Uluslararası Kriz Grubu (ICC) kıdemli analisti Nanar Hawach, Suriye’deki son gelişmeleri değerlendirirken “tarih tekerrür edebilir” uyarısında bulundu.
Suriye’de demokrasi yanlısı güçlerin 2011 yılında mücadelelerini başlattıklarında önce ilerleme kaydettiklerini, ancak daha sonra Rusya ve İran’ın Esad güçlerine desteğini artırmasının ardından rejimin Hama’daki saldırıyı durdurmayı başardığını anımsatan Hawach, bunu izleyen yıllarda Esad’ın muhalifleri hedef aldığı sayısız hava saldırıları sonucunda rejim birliklerinin ülkenin yaklaşık yüzde 75’inde kontrolü yeniden ele geçirdiğini söyledi.
DW’ye konuşan Hawach, “Pazar günü, Hama’ya yoğun hükümet destek takviyesi ulaştı ve HTŞ’yi kuzeye doğru itmeye, bazı kasaba ve köyleri geri almaya başladılar” dedi.
ICC kıdemli uzmanına göre Esad rejimi büyük bir karşı saldırı başlatmak üzere ve önümüzdeki birkaç hafta ya da ay boyunca Suriye’de yüksek yoğunluklu bir iç savaş yeniden başlayacak.
BM kuruluşlarına danışmanlık yapan Ortadoğu analisti Lorenzo Trombetta ise “Suriye’deki Türkiye yanlısı cihatçı isyancıların İsrail ile Hizbullah arasında ateşkesin yürürlüğe girmesinin hemen ardından saldırıya geçmesi tesadüf değil” diyor.
Esad’ı destekleyenler
Bölge ülkelerinde Türkiye İslamcı muhalifleri desteklerken ABD, SDG’yi destekliyor. Esad rejiminin en büyük destekçileri ise Rusya ve İran.
Aralarında ABD ve Almanya’nın da bulunduğu birçok ülke tarafından terör örgütü olarak sınıflandırılan, Avrupa Birliği’nin (AB) ise silahlı kanadını terörist grup olarak sınıflandırdığı Hizbullah, İran tarafından finanse ediliyor, donatılıyor ve eğitiliyor. Ancak Lübnan’da İsrail ile çatışmalar nedeniyle Hizbullah zayıflamış durumda. Bu nedenle Esad’a desteği de zayıfladı.
Yine İran’ın savunması da son zamanlarda İsrail tarafından zayıflatıldı. Ayrıca İsrail Suriye içindeki İran üslerine yönelik saldırılarını arttırdı ve Lübnan ile Suriye arasındaki ikmal yollarını kesti.
Bu arada Suriye’nin diğer kilit müttefiki Rusya da Ukrayna’ya karşı yürüttüğü savaşla meşgul.
Ancak Rusya, Ukrayna savaşına rağmen Suriye’yi desteklemeye devam edeceğini duyurdu.
Kremlin Sözcüsü Dimitri Peskov bir basın toplantısında “Rusya’nın elbette Beşar Esad’ı desteklemeye devam edeceğini” söyledi, Moskova’nın “durumu istikrara kavuşturmak için neyin gerekli olduğuna dair bir pozisyon belirleyeceğini” de sözlerine ekledi.
İran da Kremlin gibi Esad’a destek açıkladı. İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan telefonda görüştüğü Esad’a isyanı bastırmak için gerekti desteği verme güvencesini verdi.