Suriye krizi ile ilgili olarak hazırladığım bu yazıda yer alan görüşlerim tamamen 25 yıllık profesyonel hayatımdaki izlenimlere ve çalıştığım farklı coğrafyalara dayanıyor. Görüşlerimin arkasında herhangi siyasi ve/veya politik bir görüş yok. Görüşlerim 25 yıl boyunca topladığım yüzlerce ufak taştan ilgili bölgenin jeolojik yapısı hakkında yorum yapmak gibi.. Yeteri kadar taş topladığımı düşündüğüm için bu yazıyı yazmaya karar verdim.
Bir parça geçmişe gidecek, Sovyetler Birliği’nin dağılma sürecini hatırlayacağız..
Sovyetler Birliği her ne kadar kâğıt üzerinde dağıldı gibi gözükse de, aslında yönetim anlamında dağıldı diyemeyiz. Sovyetler Birliği’ni yöneten güç,en az Sovyetler Birliği zamanında olduğu kadar güçlü ve etkin.
Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra, birliğin amiral gemisi Rusya serbest piyasa ekonomisine geçti. Devletin elinde bulunan bazı atıl sanayiler özel sektörün eline geçti ve halkın Sovyet malları hariç diğer mallarla tanışmasına imkân verildi. Bu durum daha çok bireylerin ekonomik durumu ile ilgili olduğundan gerçekte Rusya’yı zayıflatan bir etki yaratmadı.
Aksine Rusya üzerinden büyük bir yük attı. Bununla beraber Rusya devletin elinde bulunan ve ana gelir kalemi olan petrol, gaz ve benzeri ürünlerle ilgili ticaret ve ihracat konularını her zaman devlet şirketlerinin elinde tutmaya devam etti. Kendi ülkesinden geçebilecek hiçbir boru hattına transit olarak geçiş izni vermediği gibi, Rusya etrafındaki kaynakları satmak isteyenlerin elinde bulunan gaz ve petrol rezervlerini kendi satın alarak, bu emtiaları ilgili pazarlara kendi sattı.
Bu durum büyük ölçüde petrol fiyatlarını kontrol etmesine neden oldu. Yüksek petrol fiyatları da Rusya devletinin gelirlerini eskisinden çok daha fazla arttırdı. Eskiden bu kazandığı parayı büyük ölçüde atıl ve verimsiz sanayilere ve halkın ihtiyaçlarına harcamak zorunda kalan Rusya, yeni düzende kazandığı parayla devleti yöneten aklı daha da güçlendirdi.
Yani Sovyetler Birliğinin dağılması, Rusya’yı yönetenleri zayıflatacağına daha da güçlendirdi. Bu sırada halk da kendi başının çaresine bakmak durumunda kaldı. Çoğunluğu yüksek derecede eğitim sahibi olan Rus halkı da, başının çaresine baktı ve bakabildi.
Batı ve Amerika ise bu durumdan son derece rahatsızlık duymaktaydı. Onlar devleti küçültme ve özel sektörü güçlendirme hamleleri üzerine kurdukları düzenlerinde mevcut devlet güçleri Rusya’yı yönetenlerin gelir kaynakları karşısında zayıf kalmaya başladılar.
Rusya kâğıt üzerinde serbest pazar ekonomisine geçmiş olarak gözükse de, ana gelir kaynaklarını her zaman devletin elinde tuttu. Avrupa’da devlet küçültme furyası sonucunda ortada kalan devlet yapıları Rus devletinin gelirleri düşünüldüğünde son derece küçük kaldı.
Rusya’nın bölgede kurduğu şemsiyede ilk delik, Gürcistan’ın arkasına Batı’yı alarak Rusya’ya kafa tutması ile başladı. Aslında amaç Gürcistan’ın Rusya ile olan ilişkilerin bozulmasıyla, Hazar’ın batısında yer alan doğal kaynakların Batı’ya akışının önünü açmaktı. Nitekim de öyle oldu, Gürcistan-Rusya ilişkileri bozulunca, arkasına Batı desteğini alan Gürcistan, Hazar’ın batısındaki petrol kaynaklarının Bakü-Ceyhan hattıyla Akdeniz’e ulaşmasına olanak sağladı. Bu hattın hemen arkasından Şahdeniz-1 gazı Türkiye pazarına geldi, 2019 yılına kadar da TANAP vasıtasıyla Şahdeniz-2 gazı hem Türkiye hem de Avrupa pazarları ile buluşmuş olacak.
İlk delik
Bu olay sonrasında Rusya’nın şemsiyesinde bir delik açıldı ve Rus devletini yönetenlerin kafasına ilk defa su damladı. Her ne kadar Ruslar bu olaydan dolayı son derece rahatsız olsalar da, taşınacak miktarları ve üretim maliyetlerini göz önüne aldıklarında bu olayı çok da önemsemediler fakat unutmamak üzere not aldılar.
Bu sırada bir gelişme daha yaşandı, Amerika’da çevresel faktörlere rağmen hayata geçirilen kaya gazı, birdenbire Amerika’daki doğal gaz fiyatlarını 5 kata kadar düşürdü. Kaya gazının yanında kaya petrolünün de hayat geçirilerek petrol fiyatlarının düşürülmesi mümkün olabilirdi.
Dediğim gibi detaylar çok önemli, seyredenler bilir, Gasland isimli gerçeklere dayalı filminde Amerikan senatosunda yapılan konuşmaların tamamı, petrol fiyatları düşürülürse, petrol gelirleriyle büyüyen ülkelerin güçlerinin yok olacağı üzerineydi. Senato üyeleri bu ülkelerin güçlenmelerinin çevreye verilecek zararla karşılaştırılamayacak kadar tehlikeli olduğunu iddia ediyorlardı.
2012 yılında Londra’da katıldığım konferansta, eline mikrofonu alan bir Amerikalı, kaya petrolü dünya pazarlarına sürüldüğünde, petrol fiyatlarının düşürüleceğini ve bu sayede Rusya’yı yöneten güçlere büyük darbe vurulacağını bağıra bağıra söylüyordu.
Rusya kaya gazına önceleri balon dedi çünkü petrol fiyatlarının sürdürülebilir düzeyde düşük tutulabileceğine inanmıyorlardı. Petrol fiyatlarının sürdürülebilir düzeyde düşük kalması için, petrol talebinin düşmesi de tek başına yeterli olmuyordu, bunun için mutlak suretle üretim maliyeti düşük petrolün denizlere açılması gerekliydi ki o ana kadar böyle rezerveler sadece Irak’ta mevcuttu.
Musul ve Kerkük petrollerinin Akdeniz’e taşınmasının önündeki engel ise, her zaman Rusya denetiminde bulunan Suriye’ydi. Daha önceleri hayata geçirilen Irak-Türkiye petrol boru hattı ise, Türkiye’nin güneydoğusunda artan terör olayları yüzünden ki, PKK’nın başlangıçta Rusya ve Suriye tarafından desteklenmesinin sebebi tamamen budur, düzenli olarak sevkiyat yapılabilecek bir durumda çalışamıyordu.
Saddam’ın petrol fiyatlarını yükseltmek istemesi, Amerika’nın da, Irak’ta petrol kaynaklarının üretimini pazara açma isteği, Amerika’nın Irak’a müdahale etmesine neden oldu. Bu durumda haliyle Amerika Türkiye’ye çok güvenmekteydi. Amerika Türkiye’nin kara gücünü de yanına alarak, Musul ve Kerkük petrollerinin dünya piyasalarına açacak ve petrol fiyatlarını düşürerek Rusya ve ekonomisi petrole bağlı ülkelerin yönetimlerini zayıflatabilecekti.
Fakat Türkiye Amerika’ya istediği desteği vermedi ve Amerika Kuzey Irak’ta Kürtlerle işbirliği yaptı. Irak üçe bölündü. Irak bölününce ortaya tuhaf bir tablo çıktı, Kuzey Irak Kürtlerin kontrolüne geçti, Güney ise Şiilerin, Irak’ın ortasında ise Sünniler kaldı.
Irak’ın ortasında kalan Sünnilerin elinde bulunan bölgeye cihatçı ve radikal Müslümanların yerleşmesi çok kolay oldu çünkü o bölgede bu durumun önüne geçebilecek herhangi bir başka güç bulunmuyordu.
Amerika Güney Irak’ı kontrol etse de, Güney Irak Şii’ydi ve mezhep olarak İran’a yakındı. Hatırlanacağı gibi, Sünnilerin Bağdat’a yürüyüşü Iran Devrim muhafızları tarafından durduruldu. Amerika Irak’ı üçe resmi olarak bölerse, güney Irak’ın İran’la birleşmesinden endişe etti. Böyle bir ihtimal, Amerika’nın ucuz petrol hamlesini boşa çıkararak, petrol fiyatlarının kontrolünü iyice Iran ve Rusya’nın eline geçirecekti.
Ucuz petrol fiyatlarının sürdürülebilmesi için bir şekilde Kuzey Irak petrollerinin Akdeniz ile buluşturulması gerekliydi. Türkiye güzergâhı PKK yüzünden güvenli değildi. Üstelik güney Irak Kuzey Irak eğer petrol ve gaz ihraç edecekse benim payımı verecek diyordu. Bu da petrolün ucuzlamasını engelliyordu.
Türkiye Irak konusunda Amerika’ya istediği desteği vermeyince, Rusya-Türkiye İlişkileri inanılmaz bir dostluk dönemine girdi. Rusya Türkiye’den böyle bir hamle beklemiyordu.
Bütün bunlar olurken, kuzeyde Batı ve Amerika, Ukrayna’yı Rusya’ya karşı kışkırtarak, Rusya’nın Avrupa’ya doğal gaz satışını engellemek çabası içerisine girdi. Bu durum Avrupa’nın işine geliyordu, çünkü Avrupa’nın doğal gaz talebi yenilenebilir enerjiye verdikleri teşviklerden dolayı 535 milyar m3’ten 400 milyar m3’e düşmüştü.
Sıkışan Rusya Ukrayna’yı bypass ederek Karadeniz altından yeni bir boru hattı projesi geliştirdi. Güney Akım Projesi adı verilen bu proje Avrupa’nın Ukrayna yüzünden Rusya’ya uyguladığı ambargo nedeniyle, hayata geçirilemedi. Aslında Rusya Bulgaristan ve diğer eski Sovyet ülkelerinin bu boru hattı konusunda kendisine yardımcı olacaklarını düşünse bile bu ülkeler Avrupa Birliği üyeleri olmaları dolayısı ile Rusya’ya yardımcı olamadılar.
Geriye Türkiye kalıyordu. Rusya Güney Akım Projesine Türk Akımı ismini verdi, Türkiye’ye doğal gaz fiyatlarında indirim vererek projeyi hayata geçirmek istedi. Rusya’nın Türkiye’den talep ettiği aslında kendi yapmadığı bir şeydi. Türk Akımı‘nın Türkiye’den transit olarak geçmesini istiyordu Türkiye ise bu gazı Rusya’dan satın almak ve Avrupa’ya kendi satmak istediğini söylüyordu.
Transit boru hatlarının geçişine izin veren Türkiye, Rusya’ya farklı muamele yapmaya karar vermiş gibi gözüküyordu. Bu durumun iktidar boşluğundan olayı ve seçimler sonrasında her şeyin normalleşeceği düşünülüyordu.
Bu arada Suriye karıştı..Karışacağı çok belliydi çünkü Amerika Kuzey Irak petrollerini Akdeniz’e çıkarmak istiyordu. Yalnız Suriye’nin kuzeyinde oluşturulması gereken koridorun Kürtler tarafından tek başına oluşturulması imkânsızdı. Esad kuvvetleri ile savaşabilmek için cihatçıların da kara gücüne ihtiyaç vardı. Hali hazırda Irak’ın ortasında yerleşik olan cihatçı güçler Suriye’ye kaydırıldı ve Esad kuvvetleri ile savaşmaya başladılar.
Fakat bu radikal güçlerin Suriye’nin yeniden tasarlanma sürecinde terörist faaliyetlerinden dolayı masada taraf olmayacakları da çok netti. Irak’ın ve Suriye’nin ortasında sıkışmış ve Esad’a karşı savaşırken lojistik desteğe ihtiyacı bulunan radikal İslamcılar, Esad’a karşı savaşmak için gerekli desteği kimilerine göre Türkiye’den alıyorlardı.
Türkiye Irak’ta daha önce Amerika’ya vermediği desteği şimdi Suriye’de Amerika’ya vermeye başlamıştı. Esad güçlerinin mevzii kaybetmesi ve Kuzey Irak Kürtlerinin kuzeyden ilerleyerek Akdeniz’e çıkabilecekleri endişesi, Rusları harekete geçirdi. Rusların amacı, Türkiye sınırından beslenen radikal Müslümanların Türkiye bağlantısını kopartmaktı. Ancak bu bölgeyi korumak için Türkiye 5 km’lik angajman kurallarını devreye sokmuştu. Bu sebepten Rus uçakları istedikleri gibi bu tampon bölgeyi bombalayamıyorlardı. Tam olarak bombalayabilmeleri için zaman zaman angajman sınırlarını geçmek zorunda kalmaları gerekiyordu.
Üç kez angajman kurallarını ihlal eden Rus uçakları son seferinde Türkiye uçakları tarafından düşürüldü.
Bütün bu anlattıklarımızı kısaca ülkeler ne istiyor ve ne yapıyor, bir daha özetlemeye çalışalım.
Amerika: Dünya petrol fiyatlarını ucuzlatarak, ekonomisi petrole bağlı ülkelerin yönetimlerini zayıflatmak istiyor. Bu Amerika’nın ana amacı. Bunu son 2 yıldır başardı. Ancak sürekli kılabilmek için, ucuz petrolü Akdeniz pazarına ulaştırması lazım. Bunun olabilmesi için, Suriye’nin kuzeyinde Kürtlere bir koridor açması gerekiyor. Bunun olabilmesi için Esad kuvvetleri ile çarpışan radikal İslamcılara göz yumuyor. Diğer Batılı ülkelere, merak etmeyin radikal İslamcıları geçici olarak destekliyorum. Zaten yeni şekillenecek Suriye’de bu örgütleri terörist ilan edeceğimiz için masaya oturtmayacağız” mesajı veriyor.
Rusya: Rusya’nın derdi, petrol fiyatlarının düşmemesi, bunun için ucuz Kuzey Irak petrollerinin Akdeniz’e ulaşmaması gerekiyor. Rusya’nın radikal İslamcılardan rahatsız olması iki sebepten; öncelikli sebep bu güçlerin Esad kuvvetlerine karşı savaşması, ikinci sebep ise kendi ülkesindeki radikal İslamcıların güçlenmesi
İran: Iran tamamen Rusya’nın yanında hareket ediyor. Petrol fiyatlarının düşmesi işine gelmiyor. Kürtlerin güçlenmesinden kendi ülkesi için tehdit oluşturuyor.
Türkiye: Hükümet Amerika’nın yanında yer alıyor. Ama kimilerinin iddiasına göre, ideolojik hayaller kurarak Amerika’nın Kuzey Suriye’nin Kürtlerin eline geçme isteğine karşılık radikal İslamcıları ve Türkmenleri oraya yerleştirerek Kürt petrollerinin Akdeniz’e geçmesine engel olmak istiyor çünkü o zaman petrol ticaretinden kendi nemalanamayacak. Fakat bunun olmayacağının da farkında, o zaman istemeyerek de olsa, Kürtlerin Akdeniz’e ulaşmasına yardım ediyor. Etmezse bu sefer Kürt petrollerinin Akdeniz’e Güneydoğu’dan Akdeniz’e uzanmış Kürt devleti üzerinden çıkartılmaya çalışacağının farkında.
Peki ne olur?
-Rusya Suriye’de kazanır ve Kuzey Irak petrollerinin Akdeniz’e ulaşmasına izin vermez.
-Yeni kurulan Suriye’de Akdeniz kenarı Rusların denetiminde kalır. Kürtler ise güneyde mevki kazanırlar ve Türkiye’ye komşu olan sınırlarını büyütürler.
-Suriye’de savaşan radikal İslamcılar kaybeder, Türkiye’ye geçerler ve ülke karışır. Kürt petrolü Türkiye’nin sınırına Suriye savaşında yerleşmiş kuvvetlerinin de yardımıyla Akdeniz’e açılır.
Bu uçak olayından sonra o gün geldiğinde Türkiye yanında Rusya’yı bulabilecek mi?
Bekleyelim görelim.
Mehmet Doğan, enerji uzmanı