Türkiye’de yaşamak zordur. Türkiye’nin jeopolitik konumunun ülke içine yaydığı gerginlik ve sorunlar ile bir arada yaşamayı öğrenmek zordur.
Türkiye’de yatırımcı olmak da zordur. Türkiye’de yatırımcıların Batılı rakipleri karşısında çok önemli dezavantajları vardır.
Türkiye’de yaşamak zordur çünkü hem jeolojik anlamda hem de jeopolitik çerçevede riskli bir ülkedir. Bu iki alandaki riskler, insanlarda strese ve güvensizliğe neden olmaktadır.
Türkiye’de yatırımcı olmak da zordur çünkü bizim yatırımcılarımızın, küresel rakipler karşısında önemli dezavantajları vardır. Gerek jeopolitik ve gerekse sosyal riskler, yatırımcının ufkunu sınırlar.
Uzun vadeli düşünme ve strateji oluşturma noktasında zorlanırlar.
Rakipler, önlerindeki 30 yılı bile minik yanılma payları ile analiz edebilir ve buna göre gelecek planları yapabilirler. Tutarlı öngörülerde bulunabilirler.
Global oyuncuların üzerinde kur, rekolte sapması, politik belirsizlik, iklim gibi baskılar yoktur. Böylesine steril bir ortamda tutarlı gelecek tahminleri yapabilirler.
Türkiye’de turizm yatırımcısı olmak da zordur.
Ekonomik parametreler arasındaki makas genellikle turizmciyi zorlar.
Bölgesel ya da küresel krizlere karşı en kırılgan sektör turizmdir. Bir kargaşa patladığında, önce turizmin kalbi teklemeye başlar.
Ekonomik belirsizlikler, terör, savaş, salgın hastalıklar, iklim dengesizlikleri, biyolojik terör, ülke içi istikrarsızlık tatilcileri sarsar. İlk adım tatili iptal etmek olur.
Bu “Gamlı Baykuş” girişinden sonra, politika oluşturan, karar alan, yatırım yapan meslektaşlarımızı bir bilge savaşçı ile tanıştırmak isterim.
Çinli bilge General Sun Tzu
2500 yıl öncesinin savaş ve strateji dehası.
Bir eseri var: Savaş Sanatı.
İlk bakışta sadece ordular arasındaki savaşlara dair gibi görünse de, mana ve rehberlik anlamında, hayatın her alanına hitap eden tavsiyeler var.
Eğer, bu zor koşullarda, Türkiye’de turizmcilik bir savaşsa…
Türkiye’de turizm hem bölgesel hem de küresel rakiplerle tavizsiz bir kavgayı gerektiren bir rekabet ortamında sürüyorsa.
Buyurun Sun Tzu’yu okuyalım. Anlayalım. Günümüze uyarlayalım.
“Belirli bir teşebbüs ruhu geliştirmeden savaşlarını kazanmaya ve saldırılarında başarılı olmaya çalışan kişinin kaderi kötüdür.
Sonuç zaman kaybı ve genel durgunluktur. Savaşlarında ve saldırılarında başarıyı garantilemek isteyenler uygun anlar geldiğinde görüp değerlendirebilmeli ve kahramanca eylemlerden ürkmemelidirler. Yani ateşle, su ile ve benzeri araçlarla saldırı yöntemlerine başvurmalıdırlar. Yapmamaları gereken şey ki bunun kendileri için zararlı olacağını göreceklerdir, sessizce bekleyip sadece sahip oldukları avantajlara güvenmektir.”
Bu dersi, turizmciler açısından 21. yüzyıla uyarlayalım.
Bir girişim ruhu olmadan, genel yatırım rüzgarı öyle esiyor diye bir yatırıma girişen sermayedar başarısız olmaya mahkumdur.
Kazmayı vurduğu andan itibaren bir strateji belirlemeden, kısa ve orta vadede sektörün başına gelebilecek kazaları öngörmeden ve bu öngörülere göre hazırlıklar yapmadan yapılan bir girişim ilk darbede yara alacaktır.
Yatırım düşüncelerinde ve rekabet dünyasında başarıyı garantilemek isteyenler uygun zaman ve şartlar geldiğinde bunu değerlendirebilmeli ve cesur kararlar alabilmelidir.
Yani, kaliteyi daha da arttırarak, agresif tanıtım ve satış programlarını hayata geçirerek rakiplerine saldırmalıdırlar. Fırsat zamanları geldiğinde, avantaj gibi görünen konumlarına güvenerek, edilgen bir bekleyişi tercih etmek rekabette geride kalmak anlamına gelecektir.
“Düşmanın durumunu öğrenmelisiniz”
Yani:
Rakiplerinizin hücrelerine kadar girip DNA’larına kadar öğrenmelisiniz.
Rakipler, genellemesi ile turizmde Bölgesel rakiplerinizi, sektörün devlerini ve bu devlerin arkasına Devlet iradesini koyan hükümetleri kastediyorum.
Böylesi bir ekonomik/politik istihbarat çalışması ise turizm şirketlerinin arkasında bütünü ile bir Devlet iradesini de gerektirir.
“Askerlerinin durumunu bilmelisin”
Yani:
Rakiplerinin saldırıya hazırlıksız olduğunu biliyorken, yetişmiş kadrolarınızın, personelinizin saldırıya geçecek durumda olmadığından haberiniz yok ise, başarıya giden yolun yarısındasınız. Ülke ya da bölge ölçeğinde geliştireceğiniz bir dizi hamleye başlamadan önce bu hamlelerde kilit rol oynayacak kadrolarının moral, fiziksel, ekonomik şartlarını bilmiyorsan, başarı zorlaşır.
“Savaşacağın arazinin şartlarını incelemelisin”
Yani:
Yatırım ya da tanıtım/pazarlama atağı başlatacağın pazarların demografik, ekonomik, kültürel, politik koşullarını biliyor olman gerekir. Çölde kum işletmesi, kutuplarda buz fabrikası üretmenin trajikomik neticesi ile karşılaşman mümkündür.
Pazarın beklentileri ile örtüşmeyen ürünler ve bu ürünlerin tanıtımı ters teper.
Bir sağlık turizmi arz merkezi olan Hindistan’a, tedavi merkezlerin üzerine bina edilmiş bir satış/ pazarlama programı ile gidersen, başarısızlık kaçınılmaz olur.
Çin’de, spa işletmelerindeki uzak doğu terapileri üzerine bir senaryo ile hareket edersen, nezaketleri gereği gülmezler, ama gülmekten beter ederler.
“Şartlar oluştuğunda hiç durma, ilerle”
Bu nedenle deneyimli yatırımcı, uzman, girişimci bir kez harekete geçtiği zaman asla şaşırmaz; bir kez kampını bozduğu zaman asla kayba uğramaz.
Kampını bozmak kavramını ekonomiye uyarlarsak, atıl pozisyondan atak pozisyona geçmek, duran kaynaklarını devreye sokmak, yatırım hamlesine girişmek diyebiliriz.
Rakiplerinizi ve kendinizi tanırsanız başarınız kesinleşir. Ortamı, sosyal manzarayı, politik havayı doğru tanımlarsanız, zafere yolculuğunuzu kimse ve hiçbir şey engelleyemez.
Adil Gürkan
Not: Siyah font ile yazılı cümleler Bilge Savaşçı Sun Tzu’nun 2500 yıl önce kaleme aldığı Savaş Sanatı kitabından alıntılanmıştır.
Fotoğraf: vocal.media