Türkiye’de futbol kulüplerinin kadrolarına yeni oyuncular kattığı yaz transfer dönemi sona erdi. Bu dönemde özellikle Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş ve Trabzonspor olarak bilinen dört büyük kulüp yine gelirlerine oranla daha yüksek harcamalarda bulunarak birçok transfer yaptı.
Türkiye’de Nisan 2022’de büyük tartışmalar eşliğinde yürürlüğe giren spor yasasının kulüpleri borç batağından çıkarmayı hedefleyen maddeleriyse kâğıt üstünde kaldı. Zira iktidarın o dönem “sporda devrim”, muhalefetinse “darbe” olarak nitelendirdiği Spor Kulüpleri ve Spor Federasyonları Kanunu yürürlüğe girdikten sonra gündemden düştü.
Oysa uzun yıllar beklenen ve hem kulüplerin hem de federasyonların yapılarını düzenlemesi öngörülen bu yasanın özellikle futbol kulüplerinin giderek artan borç sorununa çözüm olması hedefleniyordu. Fakat kulüpleri borca sokan yöneticilere hapis cezalarına varabilecek düzeyde ağır müeyyideler dahi getiren spor kanunun birçok hükmü şu ana kadar uygulamada karşılık bulmadı.
Kanun teklifi hazırlanırken görüşüne de başvurulan Uluslararası Spor Tahkim Mahkemesi (CAS) yargıcı Emin Özkurt, DW Türkçe’ye yaptığı değerlendirmede, yasal düzenlemelere rağmen spor kulüplerinin transfer harcamalarının artarak devam ettiğini ve borçlanma süreçlerinin derinleştiğini, uygulamadaki eksiklikler ve denetim yetersizlikleri nedeniyle yasanın sadece “kâğıt üzerinde kaldığı” yönünde bir algı oluştuğunu söyledi.
Yasanın tam anlamıyla uygulanması için sadece yasal düzenlemelerin yeterli olmayacağını, aynı zamanda etkin ve bağımsız bir denetim mekanizması kurulması gerektiğini ifade eden spor hukukçusu Özkurt, “Aksi takdirde Kanun’un uygulanabilirliği sınırlı kalacak ve kulüpler mali disipline uymaktan kaçınabilecektir” dedi.
Özellikle futbol taraftarlarının kısa vadeli sportif başarı beklentisiyle kulüpleri sürekli olarak daha fazla harcama yapmaya teşvik ettiğini, yönetimlerinse bu baskıya karşı koyamayarak finansal sürdürülebilirliği ikinci plana attığına dikkat çeken Özkurt, sponsorluk gelirleri, bilet satışları ve UEFA gelirleri gibi kaynakların futbol, kulüplerinin devasa borç yüklerini karşılamakta yetersiz kaldığını ve buna rağmen transfer dönemlerinde “ekonomik gerçekliklere aykırı hamleler” yapıldığını söyledi.
“Kanunun sadece adı çıktı”
DW Türkçe’ye konuşan spor hukukçusu Osman Buldan ise “Kanunun sadece adı çıktı. Ama yasa uygulanır pozisyonda olamadı. Şu ana kadar getirdiği yeni tek şey kulüplerin İçişleri Bakanlığından Gençlik ve Spor Bakanlığına geçmesi oldu” eleştirisinde bulundu.
Yasanın futbol kulüplerinin borçlanmasını engellemeye yönelik hükümlerinin uygulanma şansının “sıfır” olduğunu iddia eden Buldan, “Bu yasanın temel düşüncesi, bir spor kulübünün kendi yönetim döneminde gelir-gider dengesini sağlaması ve başka yıla borç sarkıtmaması. Ama uygulamada bunu ha deyince yapabileceğini zannetmiyoruz” dedi. Buldan, “Zaten kulüplerdeki yönetim anlayışı da tek adam rejimiyle gidiyor. Tribünlere oynanıyor. Kulüpler taraftarlara iyi gözükmek, şampiyonluğa oynamak için her şeyin mübah olduğu bir anlayışla borca batmış hâle getirilmiş” diye ekledi.
Muhalefet eleştirmişti
AKP İzmir Milletvekili Alpay Özalan ile MHP Kocaeli Milletvekili Saffet Sancaklı’nın ilk imza sahibi olduğu kanun teklifinin Cumhur İttifakı’ndan vekillerin oylarıyla kabul edilmesiyle TBMM’den geçen tasarıya muhalefet, “spora darbe” içeren düzenlemeler getirdiği gerekçesiyle karşı çıkmıştı.
Ana muhalefet partisi CHP özellikle Gençlik ve Spor Bakanı’na verilen yetkiler nedeniyle tepkiliydi. CAS hâkimi Özkurt da o dönem DW Türkçe’ye yaptığı değerlendirmede, federasyon yönetimlerinin “geniş yetkiler verilen” Bakanlık tarafından denetime tabi tutulmasının bağımsızlıklarını etkilediğini ve kabiliyet alanlarını kısıtladığını savunmuştu. Bir diğer spor hukukçusu Mert Yaşar da Bakanlığa spor kulüpleri, spor anonim şirketleri, federasyon ve konfederasyonların kuruluşu ve denetimiyle ilgili verilen yetkilerin “aşırı” olduğunu belirterek “Bakanlık özel hukuk tüzel kişilerine bu ölçüde müdahale edememeli” demişti.
Görsel: DHA