Bu topraklar doğal ve doğal olmayan çok felaket gördü, çok cinayete tanık oldu, çok acılı günler yaşadı…
Ağladık, isyan ettik, “Unutmayacağız…” diye haykırdık, “Suçluların yakasına yapışacağız” diye söz verdik. Bir yandan öfke duyduk, suçluların bulunmasını, devletin hesap sormasını istiyoruz ama diğer yandan hep unutuyoruz. İsyan etmekte haklı mıyız? Haklıyız. Ama haklı olmak yetmiyor. Çünkü yapanın yanına kâr kaldığı, insan hayatının ne yazık ki ucuz olduğu bir ülkede yaşıyoruz. İster bir ihmale kurban gitsin isterse bir suikasta, ölen hep öldüğüyle kalıyor, sorumlular ve katiller de hep serbest.
Gölcük depreminin yaralarını gerçek anlamda sarabildik mi?
Deprem konusundaki “ev ödevimizi” yıllardır tamamlayabildik mi? Abdi İpekçi’ye, Çetin Emeç’e, Bahriye Üçok’a Uğur Mumcu’ya, Ahmet Taner Kışlalı’ya, Metin Göktepe’ye, “affedersiniz Ermeni” Hrant Dink’e gerçek anlamda sahip çıkabildik mi, hesap sorabildik mi
Sahi, Soma’da bir “tekmeci” vardı, ne oldu? Dürüst olalım… “Unutmayacağız..” sloganını bırakalım. Biz hep unuturuz. Sadece vicdanımızı rahatlatmak, günah çıkarmak için “unutmayacağız” deriz.
Peki suçlu kim?
Bizler mi yoksa umutlarımızı hep yarı yolda bırakan devlet mi?