Bugünlerde herkes Bluesky heyecanı içerisinde. Platformda hesap açanlar artık adı bile değişmiş olan Twitter’a ilk adım attıkları günlerin nostaljisini yaşıyor (Birçoğumuz için Gezi günleri).
Platformu sarmış olan sosyal medya tacizinden bıkanlar, akıntıya karşı kürek çekme hissi veren algoritmik akıştan ve platformun her geçen gün daha fazla paralı hale gelmesinden rahatsız olanlar, medeni tartışma şartlarının ortadan kalktığını görenler, bot hesaplardan yolunu bulmaya çalışanlar, platformun sahte ve bağlamdan kopuk bilgi çöplüğüne dönüştüğünü görenler soluğu Bluesky’da alıyor.
Bu göç sadece sosyal medya penetrasyonu çok yüksek olan Türkiye’de değil tüm dünyada yaşanıyor. Twitter’ın sahibi Elon Musk’ın, başkanlık seçiminde Trump’ı desteklemesi üzerine Guardian ve NPR gibi global haber devlerinin yanı sıra birçok Hollywood ünlüsü de Twitter’ı bırakarak Bluesky’a göç ettiğini duyurdu. Son rakamlar Bluesky’ın üye sayısının 26 milyona yaklaştığını gösteriyor.
Geçen günlerde katıldığı bir yayında Can Ertuna Türk medyasının son 20 yıldaki hal-i pür melalini çok doğru karakterize eden bir kavram kullandı: “Balkanizasyon“ (Medyaya dair en sağlıklı analizleri medyanın içinden gelenlerin yapması bir tesadüf olmasa gerek). Balkanizasyon (Balkanlaşma) terimi uluslararası ilişkiler disiplininde sıkça kullanılan bir terim. Kökeni, Osmanlı’nın toprak kaybetmesi üzerine 1. Dünya Savaşı sonrası Balkanlar’ın içine düştüğü duruma dayanıyor: Büyük bir egemen devletin çözülmesi, birbirine düşman birçok parçaya bölünmesi.
Medyanın Balkanize olması izlerkitlenin de Balkanize olması, birbiriyle etkileşimi azalmış ya da sıfırlanmış gruplara bölünmesi demek. Yani bütünsel bir kamudan küçük, atomize olmuş kamucuklara geçiş.
Türk medyasının son 20 yılda geçirdiği dönüşüm birbirine uzaktan bakan, ama iletişimi sınırlı, birbirini yorumlamaktan çok yargılamaya eğilimli kamucuklar yarattı. Medya bugün hükümete yakın gruplarının elindeki medya ve muhalif medya ayrılığının yanı sıra irili ufaklı birçok ideolojik kampa ayrılmış durumda. Hatta benzer ideolojik görüşte olup da farklı sermaye gruplarının elinde olan basın yayın kurumları dahi düşük tiraj ya da reytinglerle yayınlarını sürdürüyor. Halk TV izleyenler A Haber izleyenlerin gündeminden habersiz, Evrensel okuyanlar da Yeni Şafak okuyanların. Toplumun tamamına ulaşan kamusal bir bilgi sirkülasyonu yok, birbirinin görüşlerini pekiştirmekten öteye gitmeyen insanların oluşturduğu adacıklar var.
Sosyal ağların bu kopukluğu giderecek teknoloji olduğu yanılsaması da uzun sürmedi. Akademik çalışmalar bu ağlardaki algoritmik içerik akışının, ortak gündem oluşturmak bir yana, insanları kendi hoşuna giden haberlerle “karşılaştıran“, beğendikleri kişileri takip etmeye iten yankı odalarına hapsettiğini gösteriyor. Yani sosyal medyayla birlikte haber kaynaklarımız çeşitlenmedi, aksine tek tipleşti. Böylece çokluğun illaki çeşitlilik anlamına gelmediğini de görmüş olduk.
Peki zaten algoritmalar yoluyla oluşmuş yankı odaları şimdi de platform ayrılıklarıyla mı oluşacak? Farklı görüşlerdeki insanlar farklı platformlarda yer alırsa, ortak bir tartışma kültürü nasıl oluşacak? Twitter’ın eski medeni tartışma ahlakını özleyen insanlar Bluesky’da kiminle tartışacak; zaten hemfikir oldukları insanlarla mı?
Bluesky’ın 26 milyon üyesine karşılık X’in 600 milyona yakın kullanıcısı olduğu tahmin ediliyor. Elon Musk’ın platformu satın almasından bu yana kullanıcı sayısı düşmeye başlasa da, hatta İspanya, Fransa gibi ülkelerde bu düşüşler milyonlar gibi ciddi rakamlara ulaşsa da X’in sayı olarak sarsılmaz bir üstünlüğü var.
(Can Türe, tasam.org)
Yazının devamını okumak için tıklayın
Görsel: oneindia.com
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları: