Bir bayram tatili daha başladı. Birleştirilmiş ve uzatılmış bayram tatili demek daha doğru olur. Son yıllarda bayram tatillerini hafta sonları ile birleştirerek uzatmak, neredeyse gelenek haline geliyor. Özellikle esnafın/turizmcilerin bastırması ve piyasaları canlandırma isteği bu konuda etkin oluyor.
Neyse, konumuz bu değil. Çalışanlar ve yaz tatili içinde olanlar bayramı da fırsat bilerek büyük kentleri adeta boşalttılar ve turizm beldelerine, deniz kenarlarına tam anlamıyla akın ettiler. Bir kısım tatilciler de yurt dışı turları ile ülke dışını tercih etti.
Elbette tatile gidenler gittikleri yerleri, neler yaptıklarını, yiyip içtiklerini, nasıl eğlendiklerini dosta düşmana göstermeli ve cümle aleme kanıtlamalıydı. Yoksa tatilin hiç bir anlam ve önemi kalmazdı. Son yıllarda Türk insanına göre, “belgelendirilmemiş tatil, asla tatil değildir!”
Günümüzde bunun da en kolay yolu etkin sosyal medya kullanımından geçiyor. Artık sosyal medya paylaşımları sayesinde herkes kendi yaşamını anında gözler önüne serebiliyor hatta isterse naklen yayınlarla canlı paylaşımlarda bile bulunabiliyor.
Hani bir zamanlar ünlülerin neler yaptıklarını anlatan gazetelerin magazin ekleri veya TV’lerin popüler magazin programları olurdu ya, şimdi herkes kendi dünyasının magazin görüntülerini yaratıyor.
Bu bayram tatilinde de başta Facebook, Twitter ve Instagram olmak üzere tüm sosyal medya araçları tatilcilerin yedikleri içtikleri ve kişisel tatil görüntüleri ile doldu taştı. Zaman zaman hepimiz bu sanal alemin esiri oluyoruz. Bir çoğumuz ara sıra benzer paylaşımlarda bulunsak da bazıları bu işi gerçekten çok abartıyor.
Buralarda paylaşılan görüntülere bakılırsa dünyanın en mutlu, en zengin, en sorunsuz, en iyi yaşayan, en çok gezen, en iyi yiyip içen, en fazla eğlenen insanları Türkler… Tam bir sanal gerçeklik dünyası.
O yüzden başta hükümet olmak üzere bizi yöneten tüm yetkililere teşekkür etmek gerekir. Halkımızın zenginlik ve refah düzeyi gerçekten çok iyi durumda. Bunu sağladıkları için tabii ki hükümetimiz de ayrı bir teşekkürü hak ediyor. Milletin cebi para dolu, turizmciler başta olmak üzere tüm esnafın yüzü gülüyor. Kimsenin kredi kartı borcu yok, herkesin işi gücü var, herkes gereken tasarrufları yapmış ve fazla parayı harcayacak yer arıyor. En güzel ve en ucuz tatil mekanları en iyi servisleriyle halkımıza hizmet yarışında.
Bakıyorum Çeşme-Alaçatı-Bodrum-Antalya-Marmaris gibi birinci sınıf tatil yörelerinin en güzel otellerinden paylaşılan havuz başı özçekimleri, en kaliteli restoranlarında kurulan içki masaları, yurt dışı eğlencelerinde coşan, eğlenen insanlar, yani bizim insanlarımız.
Tamam kardeşim inandık, sen çok iyi yaşıyorsun, en iyi tatili sen yapıyorsun, en güzel sen içiyorsun, en çok sen para harcıyorsun, her şeyin tadını çok en sen çıkarıyorsun tamam inandırdın hepimizi, tatilin de eğlencenin de nirvanasındasın, pes yahu yeter… Yaptıklarının, yediklerinin bir kısmını da kendine saklasan diyorum.
Bir an olanakları olmadığı için bunları yapamayan insanları da bir düşünebilsen. Hani senin yiyip içtiklerini ayda yılda bir yiyebilen, gezdiğin yerleri ancak filmlerde görebilen insanlar olduğunu aklına bir getirebilsen. Her şeyden de önemlisi çocuklarına bunları yaşatamayan ve bu yüzden onlara karşı mahcup olan anneler-babalar olduğunu bir görebilsen. Senin o tatil yörelerinde bir öğün yemek/içmek için harcadığın parayla birkaç ay geçinen insanlar olduğunu bilsen.
Öncelikle hiç kimse kusura bakmasın ve üzerine alınmasın ama her dakika “şurdayız burdayız” diyerek hava atarcasına yer bildiriminde bulunmak, yediği içtiği her şeyi durmadan milletin gözüne sokar gibi paylaşmak bence çok büyük görgüsüzlük, en azından sosyal medya görgüsüzlüğü. Tam anlamıyla bir sanal dünya hödüklüğü…
Kişisel düşüncem bunları abartarak aşırı şekilde yapanlar hiç de sempatik olmuyorlar. Zaten her şeyi abartmakta üstümüze yoktur bilirsiniz. Hadi hepsini geçtim, “yediğin içtiğin senin olsun bana gezip gördüğün yeri anlat” diye bir söz vardır. Hiç olmazsa yiyecek içecek fotoları yerine gezip gördüğün yerlerin tarihi, dikkat çekici ve ilginç fotolarını paylaşsan “neyse” diyeceğim.
Sosyal medyadan önce de görgüsüz insanlar vardı elbette. Ancak onların şansı/şanssızlığı sosyal medya araçlarının olmayışı ve görgüsüzlüklerinin kendi eş dost arkadaş akraba çevresi ile sınırlı kalmasıydı. Yani herkes sadece kendi çevresindeki görgüsüzleri görebiliyordu.
Sosyal medya çıktı mertlik bozuldu. Şimdi tanıdık tanımadık kim ne yapmış, her şeyi anında görüyor, her şeyi en ince ayrıntısına kadar öğreniyoruz. Meğerse insanlarımız ne kadar meraklıymış her şeylerini herkese göstermeye…
Gerçekten görgüsüz ve ne oldum budalası mıyız, yoksa bu sosyal medyanın sanal büyüsü mü bizi böyle yaptı?