Engin Solakoğlu’nun soL Haber’de yayımlanan “Sömürgecilik zor zenaat!” başlıklı yazısı:
“Bu haftaki yazı “bize ne el alemin derdinden!” demeyenler, başını yarın dönüm bostanından ya da plazadaki enayi masasından kaldırıp “Büyük insanlığın” peşinde mücadele verenler için yazılma iddiasını taşıyor. Yeni Kaledonya’da neler olduğunu çeşitli boyutlarıyla anlatmaya çalışacağım. Her zamankinden uzun olacak. Coğrafya ve tarihten başlayalım.
Türkiye’ye yaklaşık 15 bin kilometre uzakta, Avustralya’nın 1500 kilometre doğusunda, Yeni Zelanda’nın 2000 kilometre kuzeyinde bulunan bir adadan söz ediyoruz. Daha belirgin şekilde tanımlamak gerekirse 1 büyük, birkaç da küçük adadan oluşan bir takımada da diyebiliriz. Toplam yüzölçümü, yakınlardan örnek verecek olursak Kıbrıs adasının iki katına denk geliyor.
Bizim bildiğimiz ismi elbette Avrupalı sömürgecilerin bir adlandırması. İskoçya’nın dağlık kuzey yörelerine (Highlands) benziyor diye oranın tarihsel ismi olan Kaledonya’yı uygun görmüş başına bir de “yeni” eklemişler. Adanın yerli halkı, “Kanaky” diyor. Batılıların deyimiyle Kanaklar ya da orijinal isimleriyle “Kanake”lerin ülkesi anlamında. Kanakeler Polinezya-Melanezya grubuna ait bir halk. Bilim insanlarının tahminlerine göre en az 3500 yıldır orada yaşıyorlar.
Sömürgecilerin Avustralya ve Yeni Zelanda’yı “keşfi” ve sömürgeleştirmesiyle birlikte bölgede üçüncü büyük toprak olan Kanaky de emperyalizmin hedefi haline geliyor. Becerikli emperyalist Britanya İmparatorluğu ilk ikisine el koyunca, Fransa’ya da bir anlamda teselli ikramiyesi olarak bırakılıyor. Yıl 1853. Fransa’nın III. Napolyon hakimiyetinde “empire” yani imparatorluk olarak adlandırıldığı, emperyalizm liginde şampiyonluk mücadelesi verdiği dönemdeyiz.
Başta değerli bir kereste sayılan sandal ağacı ticaretine odaklanılan adada zengin nikel ve demir cevheri kaynakları da bulununca Kanaky’nin sömürgeleştirmesinin ekonomi politik bağlamında önemi artmış. Yerli halk nikel madenlerinde karın tokluğuna çalışmaya pek de gönüllü olmadığı için, birçok başka sömürgede olduğu gibi, buraya da mücavir adalardan çoğu da çocuk olmak üzere köle işgücü taşınmış. Bu işgücüne 17 bin kilometre uzaktan getirilen Fransız mahkumlar da dahil edilmiş zaman içinde. Sömürgeci yerleşimi bugün başkent Noumea’nın bulunduğu güneyde yoğunlaşmış. Kanakeler “Avrupa medeniyetinden uzağa”, Kuzey’e çekilmişler. ABD yerlileri misali, sömürgeci yönetimin kendilerine uygun gördüğü “rezervlerde” yaşamaya başlamışlar.
Adanın tarihinde sömürgecilik karşıtı birçok ayaklanma var. Hepsi şiddet kullanılarak bastırılmış. II. Dünya Savaşı’nı izleyen “dekolonizasyon” dönemi her nedense Kanaky’yi es geçmiş. Fransa Pasifik bölgesindeki jeopolitik konumu ve yeraltı zenginliği sebebiyle buradan vazgeçmemiş. Ada yerlilerinin toplam nüfus içinde mutlak çoğunluğu kaybetmeleri ise nikelin uluslararası piyasalarda tavan yaptığı 1969-72 yıllarına rastlıyor ne hikmetse. Kanakeler bugün hâlâ toplam nüfusun yaklaşık yüzde 40’ını oluşturuyorlar.
Sömürge karşıtı mücadelenin belirli bir ideolojik bilinç katkısıyla yoğunlaştığı dönem ise 1976-88 arası. Geçmişten farklı olarak bu kez hem ideoloji hem de örgüt var karşımızda: Kanak Sosyalist Ulusal Kurtuluş Cephesi (FLNKS). Örgüt şiddeti ve silahlı mücadeleyi de kapsayan siyasal bir mücadele sonunda Fransa’da o dönem iktidar olan Sosyalist Parti’den birtakım tavizler elde etmiş. Bunların en önemlisi yerlilere egemenlik hakkı, Avrupa kökenli yerleşimcilere yani sömürgecilere ise hukuki güvence sağlayan bir plan. Birkaç sebeple yürümemiş. Adanın kaymağını yiyen Avrupalı burjuvazi Fransız devleti içindeki gücünü de kullanarak şiddet olaylarını körüklemiş. Sonuç OHAL ilanı, Kanakelerin kazanımların Fransız sağcı hükümetleri tarafından aşındırılması ve zamanla ortadan kaldırılması olmuş. Sosyalist Parti iktidarı tarafından Kanakelere bırakılan araziler geri alınıp yeniden Avrupa kökenli nüfusun kontrolüne verilmiş. Yerli halka şiddete başvurmaktan başka çare bırakılmamış. Şiddetin zirve noktası ise 1987 yılının sonunda meydana gelen, 6 Fransız jandarması ve 22 Kanake Özgürlük Savaşçısının öldüğü çatışma.
Siyasi tarihten sıkılanlar için bir ara verip, Kanakelere dair bir anekdot aktaralım. Futbol meraklılarının anımsayacağı bir isim: Christian Karembeu (fotoğrafta). Fransa Milli Takımının 1998 yılında Dünya Kupasını, 2000 yılında Avrupa Futbol Şampiyonası’nı kazanan kadrosundan. Şimdi Olimpiyakos takımının teknik kadrosunda yer alıyor. Karembeu bir Kanake. Milli takım kariyeri sırasında Fransa Ulusal Marşı’nı söylemediği için eleştirilmiş. Karembeu eleştiriler karşısında sabrı tükenince tarihten bir hatırlatmayla yanıt vermiş. Büyük dedesi 1931 yılında Paris’te düzenlenen Paris Sömürgecilik Sergisi’ne getirilen 100 Kanake yerlisinden biriymiş. Diğerleri gibi bir kafese konmuş, “yamyam” etiketiyle “medeni Avrupalılar”a sergilenmiş. Hikâye burada bitmiyor. Siyasi tavır bakımından öne çıkan takım arkadaşı Lilian Thuram’ın aktardığına bakılırsa, Dede Karembeu sergiden sonra diğer yerlilerle birlikte bir miktar “timsah’ karşılığında Almanya’ya gönderilmiş. Fransa ve Almanya “egzotik” ürün değişimi yapmışlar bir anlamda.”
Yazının devamını okumak için tıklayın
Fotoğraf: transfermarkt.com