Çarşamba, 21 May 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
ManşetSerbest Kürsü

Sokak röportajlarını nasıl buluyorsunuz?

Gürsel Demirok
Son güncelleme: 20 Mayıs 2025 22:09
Gürsel Demirok
Paylaş
Paylaş

“Sokak röportajları -önceden senaryosu yazılmamış ise- halkın tepkilerini ve düşüncelerini yansıtmak bakımından yararlı. Basın özgürlüğü kapsamına girer.”

“Sokak röportajları eğer bir tarikata hizmet ediyorsa, çok sinirlendiriyor beni… Halkımızın cehaletini gösteren röportajlar ise doğal olarak beni üzüyor, umutsuzluğa sevk ediyor… Tabii  arada gülümseten röportajlar da oluyor.”

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, geçenlerde sokak röportajlarına ilişkin sert açıklamalarda bulundu. Eline bir mikrofon ve bir kamera alan herkesin kendisini “gazeteci” ilan ettiğini söyleyen Erdoğan, bu kişilerin “sokaklarda terör estirdiğini” savundu.

Erdoğan’ın bu konuşmasının ardından sosyal medya üzerinden dostlarıma “Sokak röportajlarını nasıl buluyorsunuz?” sorusunu yönelttim. Pek çoğu üniversite diplomalı. Siyasete meraklı ama siyasetçi değiller. Dikkat çekici yanıtlar aldım. Yukarıda bu yanıtlardan ikisi var.

Erdoğan, 10. Anadolu Medya Ödülleri programında sokak röportajları konusuna da değinmişti. Sokak röportajlarını hedef göstererek, “Eline bir mikrofon, bir de kamera alanın kendini gazeteci ve muhabir olarak gördüğü bir ülkede yaşıyoruz. Geçtiğimiz günlerde şahit olduğumuz üzere, bu şahıslar özellikle sokak röportajı adı altında sokaklarda adeta terör estirmektedir” diye konuşmuştu.

Sokak röportajlarında provokatif sorularla halkın galeyana getirildiğini ve tahrik edildiğini savunan Erdoğan, “Nasıl bir cübbe giyen hakim-savcı-avukat olmuyorsa, nasıl bir üniforma giyen polis-asker kabul edilmiyorsa, nasıl her stetoskop takana doktor demiyorsak; eline mikrofon ve kamera alıp sokağa çıkan herkes gazeteci değildir, basın mensubu değildir” demişti.

Erdoğan’ın konuşması sokak röportajları konusunu gündeme taşıdı. Bu röportajlara sınırlama getirilip getirilmeyeceği tartışılıyor. Bu çıkıştan iktidar kanadında sokak röportajları ile ilgili bir rahatsızlığın mevcut olduğu görülüyor. Önümüzdeki süreçte belirli düzenlemelerin getirileceği anlaşılıyor.

Sokak röportajlarına ilişkin soruma gelen diğer yanıtlar şöyle:

Hukuki konulara vakıf bir dostum konuya “soru soranlar” ve “soru sorulanlar” yönünden yaklaşmış. Diyor ki:

1-Soru sorulanlar yönünden: 

Sokak röportajları bize bu ülkede (saçmalayanlar dışında) hâlâ bazı kişilerin korkusuzca doğru bildiklerini ya da içlerinden geçenleri söyleyebildiklerini ispatlıyor, sayıları ne kadar az olursa olsun… Tabii her söyledikleri doğru değil. İçlerinde çok uç, çoğunluğun kabul edemeyeceği, benim fikirlerime tam zıt şeyleri söyleyenler de var. Atatürk düşmanlığı, şeriat özlemi gibi. Ama bence fikirden, sözden korkmamalı. Benim dediğim doğru, karşı fikir ne olursa olsun yanlış deyip, saçmalayan, daha ileri gidip tehditkâr olanlardan korkmalı. 

2-Soru soranlar yönünden:

Tabii onlar arasında da saçmalayanlar var. Bir kısmı da soruyla yönlendirmeye ya da daha ileri gidip tahrike çalışıyor. İşin ucunda, para, şöhret, arkadaki düşünceyi parlatma, tıklanma var. Ama sıra onlara geldi. Anlaşılan birisini, bir grubu fena halde rahatsız ediyorlar. O nedenle yakında bugüne kadar olandan daha ciddi üzerlerine gidilecek. Çıkarılacak yeni bir kanun zoruyla. Olur böyle vakalar. Türk polisi yakalar, yargı da gereğini yapar!”

İktidarın politikalarından hoşnut olmadığı anlaşılan bir dostumun yanıtı ise şöyle:

“Sokak röportajları, suyu kaynayanların, ateşine körükle güç kattığı için tabii ki rahatsız olacaklar. Ahali, bir nebze olan bitenin karşısında uyandı… Toplumsal uyarı ve toplumsal itiraz duygusu oluşturan röportajlar iktidarı rahatsız ediyor. Çünkü yıllardır iktidara destek olan bir çoğunluk vardı. Bu çoğunluğun da canına tak etti. İktidar günü kurtarmak ve seçimleri kurtarmak üzere ülkeyi yönetmek istiyor. Muhaliflere hakaret ve tehditler savuruyor. Böyle bir iktidarın ne sokağı ne meydanı ne de caddeleri sevmesi mümkün. İktidarın istek ve dileği, kendisine biat ve itaat edilmesidir.”

İlave TV’nin sahibi ünlü sokak röportajcısı Arif Kocabıyık “Cumhurbaşkanı’na hakaret” suçundan tutuklandı

Eğitimin önemini her vesileyle dile getiren bir dostum ise soruya şu yanıtı vermiş:

“Sokak röportajları toplumun aynası aslında. Gösterdiği yansımalar bazen üzüyor, bazen düşündürüyor, çoğunlukla güldürüyor. Bana nedense hep güldürenler denk geldi. Eline mikrofon alan gazeteci değildir elbet. Ama mikrofonu olmayanın hiç konuşmaması daha büyük sorun değil midir? Bu durum genel konseptin demokratik doğasını ortadan kaldırmaz. (Belki de sorun mikrofonda değil, mikrofonun tuttuğu gerçeklerde gizlidir.)”

Bir emekçi dostum ise, “Kimse millete gidip derdin (ekonomik) ne diye sormuyor ki, millet derdini oralarda döküyor. İnsanlar gidip dertlerini, geçinemediklerini psikiyatriste anlatıyor” diyor .

Demokrasi ve sosyal adalet sevdalısı bir dostumun değerlendirmesi de şöyle:

“Halkın nabzını tam da olması gibi ölçüyor sokak röportajları. Yazılı, sözlü medya gibi sansür yok. Konrol yok. Saatlerce konferans verilse sokaktakiler kadar durum özetlenemez.” 

 “Sosyal çürümüşlüğe” de dikkat çeken yurttaşımız şöyle yakınıyor:

“Bu röportajlarda zengin koca peşinde olan kızlarımızı görüyoruz. ‘Böbreğimi eşime hayatta vermem’ diyen eşlere, ‘asgari ücretliyle hayatta evlenmem’ diyen genç kızlara rastlıyoruz. Bilgisizlik diz boyu. Camiden çıkan bismillahın anlamını bilmeyen tipler görüyoruz. Çok basit sorulara cevap veremeyenleri görüyoruz. Ağlanacak halimiz ama bu röportajlar güldürüyor.”

Bu dostum, iktidarın sokak röportajlarına sert tutum takınmasının nedenini şöyle izah ediyor:

“İktidara oy veren mütedeyyin insanlarımız bu röportajlarda ‘elim kopsaydı da bunlara oy vermeyeydik ‘ diye yakınıyorlar. Bu yakınmalar işlerine gelmediği, rahatsız ettiği  için gözdağı veriyorlar.” 

Sokak röpartajlarından rahatsız olanların düğmeye bastıkları, yeni bir yasal düzenlemeyle konrol altına almaya çalışacakları anlaşılıyor. RTÜK’ün de sokak röportajı yapanları takip ettiği görülüyor… 

Bağımsız içerik üreticiilerin yaptığı sokak röportajları arasında mizansen, yönlendirici olanların varlığına rahatsız olanlarca bu çerçeve işaret ediliyor. Sokak röportajlarının yetkilendirilmiş kişilerin, basın kartı sahibi olanların yapması gerektiği belirtiliyor. “İfade özgürlüğünün bir sınırı vardır. Halkı kin ve düşmanlığa sevk edecek şekilde konuşursanız tabii yargı devreye girer” diyorlar. Kimi sokak röportajlarında verilmek istenen mesajın toplumu huzursuz edici, nesnellikten uzak, maksatlı, yönlendirici olduklarına ve toplumun genelinin sesiymiş gibi takdim edilmeye çalışıldıklarına işaret ediyorlar. 

Sokak röportajlarına yeni düzenleme getirilmesine karşı olan özgürlük savunucuları ise, isteyenin fikirlerini istediği şekilde açıklayabileceğini ifade ile getirebilecek yeni düzenlemelerin iktidarın otoriter eğilimlerinin yeni bir örneğini oluşturacağını belirtiyorlar.

Sokak röportajlarını zaman zaman sosyal medyada izliyorum. “Adeta terör estirenine” henüz rastlamadım. Önceden senaryosu hazırlanmış, yönlendirici sokak röportajları hemen anlaşılıyor. Rahatsız edici röportajlar da yok değil. Spontane (kendiliğinden) röportajları daha dikkatle izliyor ve kimi zaman gülüyorum, kimi zaman  üzülüyorum, düşünüyorum. Bence de beğensek de beğenmesek de bu röportajların pek çoğu toplumumuzun adeta aynası niteliğinde. Çekilen ekonomik sıkıntıların, sosyal bunalımların, bilgisizliğin vs. yansımalarını görüyoruz bu röportajlarda. Özellikle ekonomik sıkıntılara yer veren röportajların iktidarı rahatsız ettiği görülüyor. Mikrofonun sesini kısmak yerine, çekilen sıkıntılara çözüm aramak, vatandaşın vermek istediği mesajlardan dersler çıkarmak daha isabetli bir yol olarak görülüyor.

Size de sorayım: Sokak röportajlarına ilişkin görüşleriniz nedir? Sokak röportajlarını nasıl buluyorsunuz?

Fotoğraf: bianet

***

Medya Günlüğü sosyal medya hesapları:

X

Bluesky

Facebook

Instagram

Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
YazanGürsel Demirok
Takip et:
Emekli diplomat. 1945 yılında doğdu. Darüşşafaka Lisesi'ni 1964 yılında bitirdi. 1968 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nden mezun oldu. 1969'da Dışişleri Bakanlığı'na girdi. Türkiye Daimi Temsilciliğinde görevli olduğu yıllarda (1974-1977) BM Genel Kurulu 4, Komite (Decolonisation Committee) Raportörlüğüne seçildi. Kuveyt”in, Irak tarafından işgal edildiği tarihlerde, Kuveyt Büyükelçiliğimiz Müsteşarı idi. 1993-1997 yılları arasında Mainz Başkonsolosu olarak görev yaptı. Bu görevde iken girişimlerde bulunarak Mustafa Kemal Atatürk’ün 1917’de Veliaht Vahdettin ile birlikte Almanya’ya yaptığı ziyaret anısına Türk heyetinin kaldığı görev bölgesindeki Bad Kreuznach Park Hotel‘de 23 Nisan 1997 de Atatürk Salonu açılmasını ve ziyaret anısına otelin girişine bir yazıt konulmasını sağladı. Açılış görkemli bir törenle gerçekleştirildi. Otel bugün Türklerin etkinlikler düzenledikleri bir mekâna dönüştü. 1997 yılında Dışişleri Bakanlığı müşaviri olarak atandı. Bakanlık müşaviri iken, Başbakanlık İnsan Hakları Koordinatör Üst Kurulu Sekreterya Başkanı oldu. 57. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti döneminde hazırladığı ilerici insan hakları raporu AB Kopenhag Kriterlerinin karşılanmasına yönelik çalışmalarda referans belgesi olarak kullanıldı ve “Demirok Raporu “olarak anıldı. 2000-2004 yılları arasında Zürih Başkonsolosu olarak görev yaptı. Zürih Başkonsolosluğu binasında Park Hotel’deki Atatürk Salonuna benzer bir Atatürk Salonu açtı. Salonda Kurtuluş savaşı ve Cumhuriyetin kuruluş yıllarına ilişkin belge ve fotoğraflar yer almakta. Bu salonda da Türkleri buluşturan etkinlikler düzenlenmekte. Mainz ve Zürih‘te Başkonsolos iken vatandaşlarımızla birlikte olmaya, derneklerinin düzenledikleri etkinliklere katılmaya, çocuklarımızı okullarında ziyaret etmeğe, gençlerin sportif müsabakalarına katılmaya büyük önem verdi. 2004 yılında Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Yiğit Alpogan'ın başdanışmanı oldu, 2005 yılında MGK Araştırma ve Değerlendirme Dairesi Başkanı olarak atandı ve bu görevindeyken 2010 yılında yaş haddinden emekliye ayrıldı. MGK Araştırma ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı'na atanmış ilk sivil görevlidir. Atatürk’ün Almanya gezisi ve Avrupa’daki Türkler üzerine kitapları var. Emekli olduktan sonra medyada köşe yazıları kaleme almaya başladı .
Önceki Makale Dünü ve bugünü kıyaslayabilmek
Sonraki Makale Türkiye-Hindistan gerilimi…

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

*Serbest Kürsü

Türkiye-Hindistan gerilimi…

Medya Günlüğü
20 Mayıs 2025
Köşe YazılarıManşet

Dünü ve bugünü kıyaslayabilmek

Okay Deprem
20 Mayıs 2025
Köşe YazılarıManşet

Kusursuzluk ve kusurlar

Erdal Çolak
20 Mayıs 2025
GünlükManşet

Köşe yazılarından seçmeler

Medya Günlüğü
20 Mayıs 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?