Eski söyleyişle “adabımuaşeret” yani görgü kuralları bir toplumda davranışları denetlemeye yönelik yazılı olmayan kuralların bütününe verilen ad.
Öncelikle ailede öğretilen kurallar özellikle kent yaşamının önemli bir parçası. Aslında “parçasıydı” demek daha doğru çünkü bir yandan şehirlerin taşralaşması, diğer yandan hızlanan yaşam bu kuralların çoğunu pratikte yürürlükten kaldırdı.
“Görgü kuralları” başlığı altında neredeyse yüzlerle ifade edilebilecek sayıda kural var. Bunlar birisiyle tanışırken nasıl davranılması gerektiğinden başlıyor, aşağıda örnekleri verilen sofrada ne yapılması gerektiğine kadar uzanıyor. Bu kurallardan çok büyük bölümü günümüzde kaybolup gitmiş durumda. Daha da önemlisi, örneğin “günaydın” demek ya da “teşekkür etmek” gibi çok basit kurallara uymayanların bile uyanlardan daha fazla olması.
Bakalım bu kurallar neymiş…
Sofrada ne yapmalı ne yapmamalı?
Katılma sözü verilen bir ziyafete mutlaka gitmek gereklidir. Eğer gidilemeyecekse baştan söz verilmemelidir.
Ziyafetlere bildirilen saatten on dakika önce gidilir. Çok erken davranmak, ev sahibini zor durumda bırakabileceği gibi, çok gecikmek de saygısızlık olur. En çok on beş, yirmi dakika gecikilebilir. Yüksek mevki sahipleri, aile büyükleri en son gelirler.
Büyüklerin ve onur konuklarının oturmasını beklenmelidir.
Büyükler peçetesini açmadan diğerleri açmamalıdır.
Sandalyede dik, kol ve dirsekler sofraya dayanmadan oturulur. Dirsekler yandakini rahatsız etmemek için fazla açılmaz.
İki el birden masa altında olmamalı, en az bir el yukarıda olmalıdır. İki elinde yukarıda olması tercih edilir.
Sofra başında din, politika gibi ağır konular işlenmez; daha çok eğlendirici ve herkesi ilgilendirici konulardan bahsedilir.
Yemek yerken masadakilerin hızına uymak gerekir.
Masadaki yiyecekleri uzatırken, önce sağdakine verilir. Kişi kendi almadan önce başkasına uzatmalıdır.
Masadan kısa süreli ayrılmalarda peçete sandalyeye bırakılır ve sandalye biraz içeri itilir.
Kadınlar, erkeğin bulunduğu sofradan grup halinde kalkınca, erkek de kalkar.
Servis takımlarından birinin kırılmasına neden olunduğunda, ilk fırsatta aynısından alınmalı ve bir çiçekle birlikte teslim edilmelidir. Bu gerçekleştirilemiyorsa bir çiçekle özür dilenmelidir.
Çatal, kaşık veya bıçak yere düşecek olursa, ev sahibesinden yenisi rica edilir.
Kaşık sağ elle kullanılır.
Çatal tek başına kullanılıyorsa sağ elde, bıçak ile kullanılıyorsa sol elde olmalıdır.
Bıçak sağ elde sapından, işaret parmağı kesici kısmın sırtına uzatılarak tutulur.
Çatal-bıçak bir elden diğer ele sürekli aktarılmamalıdır.
Konuşurken çatal, kaşık, bıçak sallanmamalıdır.
Bıçak ağza konulmamalıdır.
Bıçak sadece yemeği kesmeye yarar, onunla tuz ve bunun gibi şeyler alınmamalıdır.
Çatal, kaşık ve bıçak peçete ile silinmemelidir.
Bıçak ekmeğe sürülerek temizlenmez.
Büyük çatal-bıçak ana yemek içindir. Yemek çatalıyla tatlı yenmemelidir.
Çatal, bıçak ya da kaşık kullanıldıktan sonra masaya bir daha asla dokunmaması gerekir. Kullanılmış çatal, bıçak ya da kaşık her zaman tabağın içinde tutulmalıdır.
Çorbayı içerken sapı kişiye dönmüş olarak tabağın içinde bırakılmalıdır.
Yemek esnasında bıçak-çatal ters V şeklinde ya da arası açık olarak paralel bırakılır. Çatal ve bıçağı bu şekilde bırakmak yemeğe devam ediliyor demektir.
Kaşığın kenarına bırakılması, çorba veya kaşıkla yenen bir yemeğin bittiği anlamına gelir.
Çatal ağzının yukarıda, bıçak ile yan yana paralel hale gelmesi de “yemek bitti” demektir.
Önce büyüklerin peçetesini açmaları beklenir. Büyükler peçetesini açmadan diğerleri açmamalıdır, toplamadan toplamamalıdır.
Peçete, tam olarak açılmaz; uzunlamasına katlı olarak diz üzerine serilir. Göğse takılmaz, yeleğe geçirilmez, tabak altına serilmez.
İkiye katlanan peçetenin açık uçları kişiye bakmalıdır.
Çatal ve bıçak asla peçete ile silinmemelidir.
Peçete ya da çatal-bıçak konuşma sırasında sallanmamalıdır.
Peçete ile ağız silinmemelidir, yalnızca dokundurarak temizlenmeli ve kurulanmalıdır. Kullandıktan sonra peçeteye bakılmamalıdır.
Yemek bittikten sonra peçete toplanıp servis tabağının sağına öylece bırakılır; buruşturulmaz ve tabağın içine atılmaz.
Masadan kısa süreli ayrılmalarda peçete sandalyeye bırakılır.
Kürdan her sofrada bulunmayabilir. Kimi çevreler bunu kullanmakta bir sakınca görmedikleri halde, diğer çevreler ayıp sayarlar.
En doğru diş temizleme yöntemi bir süre için sofrayı terk ederek dişlerini temizledikten sonra sofraya dönmektir.
Eğer sofradan kalkılamıyorsa dişlerinin arasına takılan kırıntının huzursuzluğuna tahammül etmek yerinde olur.
Çok zorunda kalındığında kürdan kullanılırken bir el veya peçeteyle gizlenmeli ve bu işlem çok kısa sürede halledilmeli.
Tadına bakmadan önce yemeğe tuz ya da biber konmaz.
Çok delikli olan tuz, tek delikli olan karabiberdir.
Eğer delikli kapların içinde değil de açıkta ise tuz, biber ve diğer baharatlar kaşığın ucuyla alınır.
Tuz hiçbir zaman parmakla alınmaz.
Uzakça bir yerde bulunan bir tuzluğa uzanılmaz. Komşulardan uzatmaları rica edilir.
Tuzluk ve diğer istenen malzemeler elden ele verilmez, diğer kişinin uzanabileceği yere bırakılır.
Yararlanılan kaynak: nezaketkurallari.com
Görsel: indyturk.com
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları:
