Birkaç yıl önce İstanbul Moda’daki Tarihçi Kitapevi’nin önünden geçerken tanıdıklara merhaba demek için içeri girdim.
Kitapevinin sahibi Necip Azakoğlu ve diğer çalışanlar yaşlı bir adamla sohbet ediyordu. Ben de bir sandalye çekip sohbete katıldım.
Sohbetin konusunu şu anda hatırlayamıyorum ama tıpkı diğerleri gibi ben de gözümü konuşan adamdan alamıyordum. Çok dinç görünse de belli ki çok yaşlıydı.
Hemen dikkatimi çeken iki şey oldu: Kurduğu her cümlenin bilgi, deneyim, sağduyu ve nezaket dolu olması ve son derece şık bir takım elbise giymesi. Herkes gözünü kırpmadan onu dinliyordu.
Karşımda, bir zamanlar “İstanbul beyefendisi” denilen artık nesli tükenmiş bir adam vardı. Siması yabancı gelmiyordu ama çıkaramamıştım, yanımda oturan kişiye fısıldayarak kim olduğunu sordum. “Cahit Kayra” cevabını aldım. (Manşetteki büyük fotoğraf)
Diğerleri gibi ben de hayranlık dolu bakışlarla Cahit Bey’i dinlerken ne kadar donanımlı, görgülü ve kibar bir insan olduğunu düşünüyordum. Sonra ister istemez günümüzdeki politikacılarla karşılaştırdım, keşke yapmasaydım!
Bülent Ecevit’in kabinesinde 1974 yılında bir süre bakanlık yapan Kayra, tanık olduğum sohbet sırasında sanıyorum 98-99 yaşındaydı. Osmanlı döneminde yani 1917 yılında doğan Kayra o günkü sohbetten birkaç yıl sonra, 30 Ocak 2021’de 104 yaşında hayatını kaybetti.
Dün X’te (eski Twitter) Ekonomist Özgür Demirtaş’la TİP Genel Başkan Yardımcısı ve eski Hatay Milletvekili Barış Atay arasındaki polemiği görünce aklıma hemen Cahit Bey geldi.
Türkiye’nin son 20 yılına damgasını vuran olguları sayacak olsak herhalde “kalitesizlik” en ön sıralarda yer alır, özellikle siyasette…
X’teki polemik Demirtaş’ın Atay hakkında “Siyaseti Bıraktığı gün Solun Oyu Artar… Sevinirim. Bana arkamdan ettiği lafları da aynen iade ederim” demesiyle başlamıştı. Demirtaş ayrıca, Atay’ın yüzde iki oy getirdiğini ama yüzde 15 de oy kaybına neden olduğunu öne sürmüştü.
Atay’ı sevebilirsiniz ya da sevmeyebilirsiniz, görüşlerine katılırsınız ya da katılmayabilirsiniz ama Demirtaş’a verdiği yanıttaki üslubu hemen dikkatinizi çekecektir. Şimdilerde neredeyse hiç görmediğimiz bir üslup. Sözü daha fazla uzatmadan bakalım Atay Demirtaş’a ne demiş, nasıl demiş:
“Özgür Bey. Beni tanımadığınızı söylemişsiniz, doğrudur. Tanısaydınız, birinin yüzüne söylemeyeceğim şeyleri arkasından hiç söylemeyeceğimi bilirdiniz. Eğer o gün siz de olsaydınız, ekonomiyle ilgili çok doğru tespitler yaptığınızı söyleyen arkadaşıma ‘önerileri emekçiden, işçi sınıfından yana değil. Neticede sermaye yanlısı, serbest piyasayı savunan, liberal bir ekonomist’ sözümü yüzünüze de söylerdim.
Açıkçası ben sermaye yanlısı bir liberal olmaktan utandığınızı ya da bunun bir hakaret olduğunu düşündüğünüzü hiç aklıma getirmedim. Öyle düşünüyorsanız; sizin siyaseti bırakmama sevineceğiniz gibi ben de buna sevinirdim fakat öyle olmadığını biliyoruz. Benim %13 oy kaybettirdiğim yorumunuz ‘gururumu okşadı’ ama bu kadar önemli olduğumu düşünmüyorum.
Yaptığınız ekonomi yorumları hakkında konuşmaya muhakkak devam edilecektir. Fikirlerinin; ancak profiline abone olunarak edinilebilecek kadar önemli olduğunu düşünen birinin, söyledikleri ve yazdıklarıyla ilgili yorumlara daha makul yaklaşması gerektiğini düşünüyorum.
Fakat tabi ki bu sizin takdiriniz. Bu arada hakkımda attığınız tweetler ve bu konudaki yorumlarınız, arkadaşlarla aramızda mutlaka hoş bir sohbet konusu olacaktır. Arkanızdan konuşulmuş gibi hissetmeyin. Haber vermiş olayım. Kolay gelsin.”