Azerbaycan-Ermenistan ilişkileri sınır hattındaki ateşkes ihlalinin ardından bir kez daha ısındı.
Azerbaycan Devlet Sınır Teşkilatı, 12 Şubat’ta ülkenin güneybatısında yer alan Zengilan rayonundaki ordu mevzilerine Ermenistan tarafının ateşkesi ihlal ederek ateş açtığını, “provokatif saldırı” sonucunda bir askerinin yaralandığını bildirdi.
Azerbaycan Dışişleri Bakanlığı da ertesi gün yaptığı açıklamada “Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki barış sürecine büyük bir darbe” olarak nitelediği gerilimle ilgili olarak “Son 4-5 aydır süren istikrar bağlamında bu tür kışkırtıcı eylemler Ermenistan’ın beyan ettiği barış mesajlarıyla açıkça çelişmektedir” dedi.
Bakanlığın açıklamasında dikkat çekici bir diğer husus ise, söz konusu saldırı ile 23 Ocak 2023’te Ermenistan’ın Azerbaycan sınırında “istikrar” ve “normalleşme” çabalarına katkı sağlama iddiasıyla faaliyetine başlayan Avrupa Birliği (AB) sivil misyonunun çalışmaları arasında bir bağ kurulması oldu. Bakanlık, Ermeni tarafının bu adımının AB sivil misyonunun amaçlarına ilişkin de soru işaretleri yarattığını vurguladı.
Peskov’dan çağrı
Bakü’den Ermeni ateşine askeri bir cevap da geldi.
13 Şubat sabahı başlatılan ve “Kısas Harekâtı” adı verilen misillemesinde Azerbaycan ordusu Ermenistan’ın güneydoğusundaki mevzileri vurdu, 4 Ermeni askeri öldü.
Gerilime ilişkin bir diğer açıklama da Kremlin’den geldi.
Kremlin Sözcüsü Dmitry Peskov “Temas hattından gelen bu rahatsız edici haberlerle ilgili olarak, her iki tarafa da itidalli davranması ve diğer tarafın ‘provokatif’ olarak görebileceği eylemlerden kaçınması çağrısında bulunuyoruz” derken, Ermenistan’ın da üyesi bulunduğu Rusya öncülüğündeki Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü’nden (KGAÖ) Batılı güçlerin Bakü ve Erivan arasındaki çözüm sürecini sınırdaki durumu aktif olarak kullanarak etkilemeye çalıştığının altını çizdi.
‘Orantısız tepki’
Moskova’nın pozisyonunu belli etmesinin ardından Azerbaycan Dışişleri Bakanlığı “Erivan’la yürütülen barış sürecine sadık oldukları” mesajını vererek duruşunu netleştirdi.
Bununla birlikte AB Yüksek Temsilcisi Josep Borrell’le katıldığı Ermenistan-AB Ortaklık Konseyi Toplantısı’ndan tam tersine “sert” demeçler verildi. Ermenistan Dışişleri Bakanı Ararat Mirzoyan, Bakü’nün sınır gerginliği için bahane aradığını öne sürerken, Borrell de Erivan’la askeri iş birliklerini artıracaklarını belirterek “Ermenistan’ın Azeri askerleri bombalaması üzücü ancak Azerbaycan’ın tepkisi de orantısızdır” dedi.
Bakü merkezli haber sitesi AZ Politika muhabiri Elçin Rüstamli ise Medya Günlüğü’ne, yaşanan sınır geriliminin görünenden daha derinlikli olduğunu, öldürülen 4 Ermeni askerin “Yerkrapa” örgütü mensubu olduğunu belirtti.
Rüstamli, “Ölenlerden en gencinin 32, en yaşlısının 60 yaş üzerinde olduğu anlaşıldı. Diğer ikisi 50 yaşındaydı. Bu örgütün Rus askeri ve siyasi çevreleriyle yakından bağlantılı olduğuna dair ciddi iddialar var” dedi ve ateşkes ihlalinin Azerbaycan’daki cumhurbaşkanlığı seçimlerinin hemen sonrasında gerçekleştiğine dikkat çekti.
‘Rus şantajı’
Moskova’nın bu ateşkes ihlalinde bir rolü olduğunu düşünen Rüstamli sözlerini şöyle sürdürdü:
“Seçimin ardından AB Konseyi Başkanı Charles Michel, Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’ı tebrik etmiş ve Bakü’nün Ermenistan’la Brüksel Süreci’nin üçlü zirvesine devam etme konusundaki kararlılığını memnuniyetle karşıladığını belirtmişti. Bundan iki gün sonra Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Mihail Galuzin’in TASS’ta bir röportajı çıktı. Galuzin burada kendilerinin katılımı olmadan Azerbaycan ve Ermenistan arasında güvenilir bir barış anlaşmasına varılmasının imkansız olduğunu söyledi, Karabağ’a dönmek isteyen Ermenilerin haklarının ve güvenliklerinin sağlanması için Rus Barış Güçleri’nin hazır olduğunu vurguladı. Bu, açıkça Bakü’ye baskı ve şantajdır.”
Rusya’nın Bakü Büyükelçisi Mihail Yevdakimov’un da Galuzin’in ardından İzvestiya gazetesine benzer şekilde “Rus Barış Güçleri’nin bölgedeki binaları ve kültürel varlıkları koruduğu” yolunda ifadeler kullandığını hatırlatan Rüstamli, “Rus diplomatlar muhtemelen bilinçli bir şekilde Azerbaycan’ın egemenlik hakkını göz ardı ediyor. Ermenilerin Karabağ’a dönmesi halinde onların güvenlikleri ve hakları zaten Azerbaycan tarafından sağlanacaktır, bunun için de yabancı bir ülkenin yardımına ihtiyaç yok. Aynısı kültürel varlıkların korunması için de geçerlidir” dedi.
Sonuç olarak…
Denilebilir ki Moskova, ABD ve son dönemde AB’nin KGAÖ müttefiki Ermenistan’la geliştirdiği ilişkilere karşılık bir “ceza mekanizması” olarak Azerbaycan’la stratejik müttefikliğe kadar evrilen bir yakınlaşma içine girmiş bulunuyor ancak bu, 90’lardan beri “topraklarında yabancı, özellikle de Rus askeri bulundurmama” hususunda son derece hassas olan Bakü’nün hâlâ Dağlık Karabağ’daki Rus Barış Güçleri’nin rolünü tartışmaya açması ihtimaline karşı elini zayıflatıyor. Çünkü Bakü cezalandırılabilecek bir müttefik değil, en azından Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan’ın Batılı güçlerle flörtü sürdüğü bir sırada.
Hâl böyleyken de Rusya, Bakü’den bu Barış Güçleri’ne dair bir adım atılmadan kendisi çeşitli adımlar atarak bir şekilde bölgedeki varlığını gerektiren “kaotik” ortamı sürdürmeye çalışıyor.
Elbette kontrollü bir şekilde.
Ne de olsa “arka bahçe”.