Küreselleşme ile birlikte klasik dünya savaşları geride kaldı. Artık sadece küresel sermayenin karar verdiği savaşlar var.
Onlar, kârları azaldığı, mevcut rant ve sömürü düzeni tehlikeye girdiği zaman siyasilere savaş kararı aldırabiliyorlar. Bunu yaparken yönetimleri, savaşın kaçınılmaz ve ulusal çıkarlar için gerekli olduğuna inandırıyorlar. Bilişim dünyasındaki ileri teknolojiler de ikna algoritmasının oluşturulması için binlerce seçenek sunuyor. Bu nedenle nerede bir savaş veya çatışma varsa arkasında küresel sermayenin izini sürmek gerekir. Yarım asırlık Soğuk Savaş nasıl sona erdirildi? Kim sona erdirdi?
Strateji çok basit aslında. Askeri yönden üstünlük sağlanamadığı durumlarda, rakipleri ekonomik olarak zayıflatmak. En yakın örnek S. Birliği’nin dağılmasındaki sermayenin rolüdür. Plan nedir? Karşı tarafın sürdüremeyeceği ve dayanamayacağı bir askeri silahlanmaya rakibi zorlamak, dayatmak. Böylece rakibin aşırı silah harcamaları ile ekonomik ve sosyal dengesini bozmak. Halkının gözünden düşürmek. İç karışıklıklara zemin hazırlamak. Sovyetler Birliği’ne yapılan uygulamaya bir bakalım…
ABD’nin liderliğindeki Batı, İkinci Dünya Savaşı’ndaki müttefiki S. Birliği ile hem ideolojik hem de ekonomik sistemlerin çatışması nedeniyle süratle rakip haline geldiler. Doğal olarak askeri açıdan karasal güç olan Rusya, Batının deniz üstünlüğü karşısında her zaman savunma durumunda kaldı. S. Birliği ile ABD’nin esas mücadelesi hep deniz ekseninde oldu.
Aslında dünya tarihi deniz güçlerinin mücadele tarihidir. Kara veya kıta devletlerinin, deniz ticareti ve onları koruyan deniz kuvveti olmadan yaşamasının mümkün olmadığı binlerce örnekle ortadır.
S. Birliği, Batı’nın deniz gücü üstünlüğü karşısında bölgesel ve dünya çapındaki meselelerde sürekli zor durumda kaldı. Bunun en belirgin örneklerini, Amerikan Donanmasının oynadığı aktif rol karşısında Sovyetlerin çaresiz kaldığı 1956 İsrail, İngiltere, Fransa-Mısır Harbi, 1958 Lübnan krizleri oluşturdu. Etkin bir deniz gücünden yoksun olan S. Birliği, denizaşırı bölgelerdeki bu olaylara seyirci kalmak durumuna düştü. Bu, onların yeni bağımsızlığını kazanmış ülkeler nezdindeki itibarını da zedeledi. Ancak en büyük çaresizlik ve kırılma noktası 1962 Küba Krizi’nde yaşandı. ABD, Küba’ya denizden abluka uygulama kararı aldı. Abluka başarılı oldu ve siyasi çözüme ulaşıldı.
S. Birliği şunu anladı ki, ABD deniz gücüne karşı dünyanın bütün denizlerinde bir denge sağlanmadıkça, S. Birliği’nin güvenliği ve bekası tam olarak sağlanamayacaktı.
***
Sovyetlerin önemli bir sorunu vardı. ABD’yi geçen bu muhteşem deniz gücünü oluşturmak ve idame etmek çok pahalıya mal olmuştu. Sovyet deniz gücü, komünist sistemi zayıflatacak büyük harcamalarla denizlerde başa baş bir denge sağlayabilmişti. Bu bağlamda sosyalist sistemin bir kısım harcamalarından fedakârlık yapılmıştı. Oysa kapitalist ABD’nin finans sistemi daha güçlüydü.
Sonunda Sovyet ekonomik sisteminin çökertilmesinden başka çare olmadığına karar verildi. Ve bu maksatla, SSCB’ye karşı dünya çapında dolaylı ve çok yönlü bir strateji ile ekonomik ve kültürel savaş başlatıldı.
Ve nihayet ekonomik yetersizlikler nedeniyle 1989’da siyasi ve askeri olarak çözülmesi sağlandı.
Daha sonra, ABD kontrolündeki dünya ekonomik örgütleri (IMF, Dünya Bankası vb.) vasıtasıyla Rusya ve dağılan peykleri Batı’ya bağımlı hale getirildi.
Yeni devletin adı Rusya Federasyonu oldu. Dağılma ile Rusya Karadeniz’deki ana üssü olan Sivastopol’ü kaybetmiş, Ukrayna’dan enerji karşılığı 25 yıl süre ile kiralamak zorunda kalmıştır.
Yukarda sıralanan önlemlerin devam eden Rusya – Ukrayna savaşı ile bir benzerliği var mı acaba? Üstüne üstlük yerle bir olan bir ülke ve yerlerde sürünen bir milleti hâlâ savaştırmaya çalışıyorlar. Silah yığıyorlar, para yığıyorlar.
(Dr. Nejat Tarakçı, Jeopolitikçi-Deniz Tarihçisi, tasam.org)
Makalenin tamamını okumak için tıklayın