Yazılarımı izleyenler bilir, benim ağırlıklı endişem Fenerbahçe’dir; bu köşede AKP’nin doğrularını, CHP’nin yanlışlarını da okuyabilirsiniz.
Yaşam anlayışım gereği “birey” olmaya özen gösteririm, kendime değer vermeye ve kendi bağımsız kararlarımı almaya çalışırım. Katı partizan tavırlar, sürü tavırları, düşünmek yerine takip etmek benim tercihim olmaz. Kısacası net bir politik tarafım yok ve bu köşede Fenerbahçe’nin iktidarın rakibi olmadığı ve Cumhurbaşkanımızın Fenerbahçeli olduğuna dair birçok yazı yayınlandı.
Doğrusunu söylemek gerekirse Fenerbahçe yönetimleri de, çoğunluk taraftarı da buna uygun davrandı, doğrusu da buydu. Belki de kendi Fenerbahçeliliğimiz gibi Sayın Cumhurbaşkanımızın da Fenerbahçeliliğinin asla solmayacağını ve bir gün hakkımızı teslim edeceğini düşündük ama olmadı.
Saha içini, hakemi, futbol yönetimini bir kenara bırakıyorum. “Bir kenara bırakıyorum” derken, onların da etki altında olduğu ve Fenerbahçe’den nefret ettikleri kesin ve en son 4 hakem olayının da artık belgeli teyitli gösterdiği gibi yaşananlar biliniyor ama mağdur Fenerbahçe olduğu için devam etmesi sağlanıyor.
Saha dışına bakalım: Galatasaray, Beşiktaş ve Trabzonspor bu dönemde devlet tarafından stat sahibi olmuş.
Galatasaray hâlâ tartışılan SPK tavırları ile borsadan ciddi kaynak elde etmiş.
Emlak Konut aracılığı ile Riva’dan milyarlar elde etmiş.
Florya’yı devlete satmış, aynı devletten devlet bankalarının verdiği kredi ile geri almış.
Şimdi Florya’daki devlet arazilerini alacaklarını her ortamda söylüyorlar; 10 milyar TL geliri olacakmış.
İktidar Trabzonspor stadında loca alma yarışına girmiş.
Bu dönemde en az şampiyon olan takım Fenerbahçe. Hadi Ali Koç işi bilmiyordu, Aziz Yıldırım defalarca şampiyon olmuş Başkan, o da olamadı veya yapmadılar.
Peki bu dönemde Fenerbahçe’nin hissesine ne düşmüş?
-Bir devlet kumpası.
-Başkan ve yöneticilerine hapis.
-Çoluk çocuk 52 bin taraftarına gaz ve dayak.
-Futbolcularına kurşun.
-Masak ve SPK baskınları.
-1 milyar dolarlık şirket değerinin sıfıra düşmesi.
-Herkese bedava verilen devlet arazilerine ödenen milyonlarca dolar.
-Zorla feragat ettirilen bir CAS davası.
-Faili meçhul kalan suçlular.
Şimdi bu resmin neresinde adalet var? Neresi tarafsız bir yaklaşımı ifade ediyor? Elbette resim çok net: Fenerbahçe’nin haksızlığa uğradığını gösteriyor.
Böyle bir durumda deprem öncesi başkanı iktidara yakın, bir Adana maçında iki penaltısı ve bir golü iptal edilmiş, Rıdvan Dilmen tarafından bazı üyelerinin kirli olduğuna dair belge olduğu söylenen bir kurumun üyeleri Fenerbahçe’yi katletmiş, rakibine “ofsaytımsı” puanlar kazandırılmış, TFF Başkanlığı Fenerbahçe’nin itirazına rağmen Fetö geçmişi olan birine emanet edilmiş. Kısacası son protesto siyasi değil sportiftir. Diğerlerini bilmem çünkü bu dönemde ne istedilerse aldılar, iktidar onlara “nankör” demekte sonuna kadar haklıdır.
Hiçbir taraftarları Fenerbahçe zulme uğrarken rahatsız olmadı, büyük bir keyifle Fenerbahçe’nin engellenmesini izlediler. Şimdi gelecek döneme hazırlanmak için organize edilen şeyler, samimi bir protestodan çok alışkanlıkları olan kapı bekleme nöbetinin yeni versiyonuna geçme çabasıdır.
Ama Fenerbahçe’nin tepkisi onlar gibi siyasi değil sportiftir.
Eminim Fenerbahçe gelecek dönemde de “öteki” olacaktır, Ekrem İmamoğlu Trabzon’a, Galatasaray Lisesi mezunu beyaz Türkler Galatasaray’a sahip çıkacak, Beşiktaş da sahte muhalif taklidi ile kendine yer bulacak, Fenerbahçe ise yine mağdur olacaktır.
Olsun, çünkü bu bir sportif konu değil veya şampiyon olup olmama konusu değil, bu ahlaki bir konu, ahlaklı, dürüst ve saygın olmakla ilgili bir konu.
İşte bunu anlamadığı, Fenerbahçe’yi tanımadığı ortaya çıkan Ali Koç, komik ve hamasi tavırları yüzünden istifa etmelidir.