ABD vatandaşlığına geçen eski Rus gazeteci Kseniya Turkova, Moscow Times gazetesinde yayımlanan yazısında eski ve yeni ülkelerindeki vatanseverlik kavramlarını karşılaştırdı:
“4 Temmuz sabahı, yani Amerika’nın Bağımsızlık Günü’nde, eşime dönüp “Biliyor musun, bu gece havai fişek izlemek istemiyorum” dedim.
Bir gece önce, ABD’nin Ukrayna’ya yaptığı askeri yardımı duraklatmasının hemen ardından, Rusya Kiev’e acımasız bir bombardıman başlatmıştı. O şehir ki, yıllarımı neşeyle geçirdiğim, sevgiyle andığım bir yer… Fotoğraflar ve videolar, dumanlar içinde yanan sokakları gösteriyordu. Böyle bir manzaranın ardından gökyüzünde kutlama patlamaları izlemek istemedim.
Bu, Amerikan vatandaşı olarak geçirdiğim ilk Bağımsızlık Günü’ydü. Pasaportumu yalnızca bir ay önce almıştım. Bir Amerikalı arkadaşım espriyle “Pek de iyi bir zamana denk gelmedin” dedi ama ben gülemedim. Bu ülkeye yeni adım atmış biri olarak, daha tam elde etmişken bir şeyi kaybediyor gibi bir hüzün vardı içimde.
Üstelik yalnız da değildim. Son dönemde yapılan anketlere göre, Amerikalıların ülkesine duyduğu gurur tarihî bir düşüş yaşıyor. Economist/YouGov anketine göre Amerikalıların yüzde 44’ü ülkenin daha az vatansever hale geldiğine inanıyor. CNN/SSRS anketi ise, hem Demokrat hem Cumhuriyetçiler arasında, günümüz Amerikan siyaseti hakkında kendilerini “gururlu” hissettiklerini söyleyenlerin oranının yüzde 10’un altında olduğunu ortaya koydu.
Sosyal medyada da benzer duygular hakimdi. Bu yıl kutlama yapacak ruh hâlinde olmadığını söyleyen çok kişi vardı. Kimileri ülkenin mevcut yönetim altında gittiği yoldan dolayı üzgün ve hayal kırıklığı içindeydi. Kimileriyse “Özgür Amerika” sloganıyla protestolara katılmayı tercih etmişti.
Sadece üç hafta önce düzenlenen “Kral Yok!” temalı ulusal protestoların ardından Donald Trump, katılımcıları “ülkemizden nefret eden insanlar” diye nitelemişti. Onlara göre vatansever bile değillerdi.
Bu bana 2011 yılını hatırlattı.
Rusya’da düzenlenen kitlesel protestolar sırasında, Putin göstericilerle dalga geçmiş, onların “birkaç kuruş için” sokaklara döküldüğünü söylemişti. Protestoların simgesi olan beyaz kurdeleleri de alaycı bir şekilde prezervatif sanmış gibi davranmıştı.
Eski bir Rus gazeteci ve dil bilimci olarak, vatanseverlik kavramının Amerika’da geçirdiği dönüşüm bana oldukça tanıdık geliyor. Rusya’da da vatanseverlik artık gerçek anlamını taşımıyor. Ama bu bir günde olmadı.
2014’te, Kremlin’in “istenmeyen” ilan ettiği ve şimdi sürgünde yayın yapan bağımsız TV kanalı Dojd, beni “Vatanını Sevmek” başlıklı bir yayın maratonuna davet etmişti. Vatanseverliğin bizler için ne ifade ettiğini ve Putin rejiminin bu kavramı nasıl yozlaştırdığını tartışmıştık.
Gazeteci Ksenia Larina o gün şunları yazmıştı:
“Bugün Dojd’de söylemeye çalıştım: İnsandaki her korkunç şeyin sorumlusu vatanseverliktir. Vatanseverlik yıkıcıdır; yalnızca gürültü, yalan ve ikiyüzlülük üretir. Özgürlükle bağdaşmaz; düşünceyi, yaratıcılığı ve kendini gerçekleştirmeyi öldürür. Dünün dini, ölülerin dini gibidir. Nefretin, korkunun, yalanın ve uzlaşmazlığın silahıdır. Tiksindiricidir. İnsanları basitleştirir, akıllarını alır.”
Bu sözleri nedeniyle devlet yanlısı troller tarafından ağır şekilde hedef alındı. Ama o aslında vatan sevgisini değil, Kremlin’in vatanseverliği güce kör bağlılık haline getirişini eleştiriyordu.
1700’lerde Samuel Johnson da “Vatanseverlik alçağın son sığınağıdır” demişti. Biyografi yazarı Boswell’a göre Johnson bu sözle sahte vatanseverliği kastediyordu; yani kişisel çıkarlarını gizlemek için vatanseverlik maskesi takanları.
Rusya’da da tam bu oldu. Yöneticiler “vatanseverlik” kelimesini bir korkuluğa çevirdi; içini kendi rejimlerine hizmet eden anlamlarla doldurdu.
Ama yine de bu kavramın Amerika’daki anlamı hâlâ farklı. Muhalif lider Aleksey Navalnı’nın ölümünden sonra yayınlanan anı kitabının adı “Vatansever”di. Bazı Ruslar başlığa tepki gösterdi çünkü onlara göre bu kelime Kremlin yanlılarını çağrıştırıyordu. Oysa pek çok Amerikalıya göre bu başlık çok yerindeydi. Navalnı ülkesinin özgürlüğü için hayatını vermişti. Bundan daha vatanseverce ne olabilir?
Yazar Kseniya Bukşa bir zamanlar Navalnı’nın mizahını “vatanseverler için süper yapıştırıcı” olarak tanımlamıştı. Espri gücü ve dik duruşu, onu küresel çapta önemli bir figür hâline getirmişti.
Şimdi Amerika’da da benzer bir kavram çarpıtma çabasının ilk izleri var. Protesto ediyorsan vatansever değilsin, hükümeti sorguluyorsan Amerikalı bile değilsin gibi fikirler sızıyor zihinlere.
Ama şimdilik sadece sızma aşamasında. Kelime hâlâ birçok kişi için gerçek anlamını koruyor. Amerikalılar henüz George Orwell’ın uyardığı gibi “gözleri kapalı vatanlarını sevmeyi” öğrenmiş değil.”
Fotoğraf: Artur Novosiltsev-Moskova Haber Ajansı
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları: