Suriye’de yıldırım hızıyla yaşanan gelişmelerin sonunda 61 yıllık Baas rejiminin yerle bir olmasının ardından kimlerin kazançlı çıktığı, kimlerin kaybettiği tartışılıyor.
Bu tür tarihi olaylarda aslında süreç tam anlamıyla noktalanmadan aceleci yorumlardan kaçınmak ve sağlıklı değerlendirmeler yapmak için bir süre beklemek gerekiyor. Yine de şu andaki verilerle -yanılma payı olsa da- en azından bir ön muhasebe yapmak mümkün.
Kazananlarla ilgili çok fazla yorum ve spekülasyon yapıldığı için biz kaybedenlere odaklanalım.
Beşar Esad’la birlikte kaybedenlerin başında İran gösteriliyor.
Ya Rusya?
Moskova’nın kaybedenler kervanında yer alıp almadığını söylemek için henüz erken ama “geri adım” attığı tespitini yapmak mümkün. Gerçi bu geri adım yakında bir ödüle dönüşebilir…
Kremlin Sözcüsü Dmitriy Peskov’a bakılırsa, Suriye’de yaşananlar tüm dünya gibi Rusya için de sürpriz oldu.
Ama bu açıklamaya temkinli yaklaşmak gerekiyor.
HTŞ’nin saldırıya geçtiği 27 Kasım tarihine kadar Suriye’deki en önemli dış aktör olan Rusya’nın hazırlıksız yakalandığını düşünmek hiç gerçekçi değil. Suriye’yi uzaktan izleyen yabancı gazetecilerin bile önceden duyduğu HTŞ saldırısından Rus istihbaratının haberdar olmadığını varsaymak fazla naif bir yaklaşım.
O zaman geriye iki olasılık kalıyor:
Moskova ya bilinçli bir tercih olarak Esad’ın devrilmesine göz yumdu ya da ne yapması gerektiği konusunda kararsız kaldı ve olaylar çok hızlı gelişmeye başlayınca engel olamayacağını anlayarak hareketsiz kalmayı seçti.
İkinci olasılığı tümüyle reddetmek mümkün değilse de birinci seçenek daha ağır basıyor.
Ruslar Esad’ın devrilmesine gerçekten de göz yummuş olabilir tabii ama o zaman da hemen ardından “neden” sorusu gündeme geliyor.
Rusya’nın 2015 yılında Suriye’ye müdahale etmesinin birinci nedeni kendini korumaktı.
“Arap Baharı”nın bölgedeki iktidarları domino taşı gibi devirdiği o günlerde perde arkasında Batı’nın bulunduğunu düşünen Ruslar -tıpkı 2022’de Ukrayna’da olduğu gibi- telaşa kapıldı. Zaten NATO sınırlarına yaklaşırken ve eski Sovyet cumhuriyetlerinde Batı destekli halk hareketleri yaşanırken Ruslar Suriye’nin de düşmesi durumunda sıranın önce İran’a, ardından da kendilerine geleceği vehmine kapıldı. (Tabii bu cümledeki “Ruslar” kelimesini “Rusya’yı yönetenler” diye okumak gerekiyor.)
En iyi savunma hücum
ABD’nin o dönemde Suriye’deki olaylar karşısında kararsız kalmasıyla bir fırsat doğduğunu düşünen Moskova, Batı’ya karşı savunma duvarını sınırlarının çok ötesinde kurmak için hemen bir hamle yaptı. Tıpkı Batı’nın kendisini kuşatma operasyonuna karşı çemberi kırmak için 2008’deki Gürcistan savaşı, 2014’teki Kırım’ın ilhakı ve 2022’deki Ukrayna’nın işgali gibi… Her ne kadar dışarıdan bakanlar Rusya’nın başarı hanesine yazsa da bütün bu hamlelerin ortak yönü önü arkası fazla düşünülmeden sırtının duvara dayanmasının yarattığı panik duygusuyla yapılmış olmasıydı.
Ama kısa dönemde Rusya’nın elde ettiği kazanç hiç de küçümsenecek gibi değildi: Yıllar sonra Orta Doğu’ya döndü, Akdeniz’e kıyısı olan stratejik bir ülkede “1 numaralı” dış aktör konumuna yükseldi ve kendisine uzanacağından korktuğu Arap halk hareketlerinin Suriye’ye ulaşmasını engellemiş oldu
Ama bütün bunlardan daha önemlisi, Suriye öncesi nükleer silah sahibi bölgesel bir güç olan statüsüsünü bir üst aşamaya taşıdı. Böylece Rusya Suriye’deki operasyonu sayesinde uluslararası alanda “itilip kakılamayacak”, ciddiye alınması gereken bir devlet olduğunu kanıtladı.
Peki, Rusya 30 Ağustos 2015’te yardımına koştuğu Esad’ın devrilmesine neden göz yumdu? Bölgedeki gelişmeleri yakından izleyen emekli bir Türk diplomata göre Moskova Esad’ın halk desteğinini kaybettiğini ve Suriye ordusunun güçsüzlüğünü gördü. Aynı anda hem Ukrayna’da hem de Suriye’de kendi ordusuyla iki savaş birden yürütemeyeceğini anladığı için pragmatik bir geri adım atmaya karar verdi. Aslında, her ne kadar Rusya Ukrayna sahasında üstün durumda olsa da bir süredir savaşı yürütmekte zorlanıyor. Belki de çok yakın bir gelecekte, gücü artık tükenen Ukrayna’nın var olan koşullarda bir ateşkesi kabul etmesi sürpriz sayılmamalı. Ateşkes anlaşması aynı zamanda Ukrayna’da işgalci güç konumunda olan Rusya’ya uzun süredir aradığı meşruiyeti de sağlayacak.
Bu koşullara Suriye operasyonunun tahminen yıllık iki milyar dolar civarındaki faturası da eklenince Rusya Esad’a daha fazla sahip çıkmaması gerektiğini anladı ve devrilmesine seyirci kaldı, bir anlamda ondan kurtuldu. Öyle ya da böyle, 27 Kasım öncesine kadar “1 numaralı” dış aktör olduğu Suriye’de attığı bu geri adım Moskova açısından mevzi kaybetmek anlamına geliyor. Aynı zamanda, iktidarda kalmasını sağladığı Esad’ın ülkeden kaçması Moskova’nın prestijine de zarar veriyor.
Ama kıvrak, esnek, fırsatlardan yararlanmasını bilen ve pragmatik dış politikasıyla ünlü Rusya büyük olasılıkla Suriye’deki üslerini koruyacak, ülkenin yeni liderleriyle mutlaka bir uzlaşma yolu bularak kayıplarını telafi etmeye çalışacak. Tabii bu arada eski Suriye ordusu ile dirsek temasını da sürdürecek.
Esad’dan vazgeçmesinin ödülünü ise büyük olasılıkla Ukrayna’daki statükoyu meşrulaştırarak alacak.
***
Not: Medya Günlüğü’nün yeni açılan Bluesky hesabını takip etmek için: https://bsky.app/profile/mgunlugu.bsky.social