21. yüzyıl jeopolitiğinin Asya-Pasifik bölgesinde şekilleneceği uzun süreden beri tartışılmaktadır.
Yükselen Asya olgusu artık yadsınamaz bir realite haline gelmiştir. ABD, bu tartışmaya Obama’nın Kasım 2011’de Avustralya’yı ziyareti sırasında parlamentoda yaptığı konuşmayla katılmıştır. Obama konuşmasında; Bölgedeki kalıcı çıkarlarımız, bölgedeki kalıcı varlığımızı gerektirmektedir. ABD bir Pasifik gücü ve biz burada kalmaya geldik” demiştir.
2022’de Rusya’nın özel operasyon olarak adlandırdığı Ukrayna’nın ve Batı’nın ise bir işgal olarak gördüğü Ukrayna savaşı çıktığı 2022’den beri bir uluslararası güvenlik sorunu olarak yerini almıştır. ABD, AB ve NATO’nun açıktan desteklediği Ukrayna’ya karşı Rusya da İran ve Kuzey Kore’nin desteğini aldı. Bu destek sadece Rusya’ya silah ve mühimmat tedarikiyle sınırlı olsa da ABD, İran ve Kuzey Kore’yi Rusya ile birlikte savaşın tarafı olarak kabul edeceğini açıklamasına neden oldu; hatta ABD, Ukrayna savaşında Rusya’nın esas ortağının Çin olduğunu birçok defa iddia etse de elinde özellikle savaş sahasından elde edilmiş bir kanıt olmadığı için iddialar havada kaldı. ABD, çifte kullanım adını verdiği ve Çin’in özellikle sivil alanlarda kullanılması için Rusya’ya ihraç ettiği ürünlerin aynı zamanda askeri alanlarda da kullanıldığı iddia etmesi bir başka deyişle elektrikli ev aletlerinin içindeki devrelerin silah sistemlerinde kullanıldığının iddia edilmesi konuyu biraz 2003 yılında masa başında üretilen dumanı tüten silahlar istihbaratına dayanarak Irak’ın işgal edilmesi meselesine benzetmektedir.
Rusya, 2014 yılında Kırım’ı ilhak etmesinin ardından Batı ile yaşadığı gerginlik sonucu yönünü Asya-Pasifik bölgesine dönmüştür. Aslında, Rusya, Asya-Pasifik bölgesine yabancı bir ülke değildir. Sovyet döneminde Asya-Pasifik bölgesinde bir çok bağlantıları ve stratejik ortaklıkları bulunmaktaydı. Bu yeni dönemde, Moskova, Çin dışındaki Asya Pasifik ülkeleriyle ilişkileri daha da geliştirme yoluna gitti. Bu bağlamda, Kuzey Kore ve Vietnam ile askeri paktlar imzalarken Kamboçya ordusu ile özel anlaşmalar imzalamış, Hindistan ile farklı bir ilişki seviyesi yakalamıştır.
Bu çalışmada, 2024 yılında Rusya Devlet Başkanı Putin’in Çin, kuzey Kore ve Vietnam ziyaretleri temel alınarak ABD’nin Pasifik’teki askeri ittifaklar ağına karşı Çin ile birlikte kendi ittifak ağlarını kurma girişimi ele almaktadır.
Günümüz uluslararası ilişkiler yaklaşımlarının en temel sorunsallarından birisi de giriş bölümünden de kısaca bahsedildiği gibi yükselen Asya olgusudur. Toprakların neredeyse % 90’nın Asya’da olduğu Rusya’nın bu yükselen Asya’nın neresinde durduğu hep merak konusu olmuştur. Tarih boyunca Rusya Batı karşısında ne zaman sıkışsa hep yönünü Asya’ya, Doğu’ya dönmüştür. Bundan 150 yıl önce Kırım savaşında da Avrupa’ya karşı kaybeden Rusya bir kez daha yönünü Asya’ya Doğu’ya dönmüştü. Ancak bütün bu dönüşler geçici olmuş batıyla Avrupa’yla ilişkilerine düzelttikten sonra Rusya yönünü Avrupa’ya dönmüş ve kendisini bir Avrupa gücü olarak değerlendirmiştir. Avrupa Güvenlik İşbirliği Teşkilatının (AGİT) temellerini atan Helsinki nihai senedinin temellerini Sovyetler Birliği atmıştır. O dönem Sovyetler Birliği Avrupa’yı “ortak evimiz“ olarak tanımlamıştır.
NATO’yla ve Batıyla sürekli ilişkilerini iyi tutmaya çalışan Putin ilk defa 2007’de Münih Uluslararası Güvenlik Konferansı’nda NATO’yu sert bir şekilde eleştirmiş, 2012’de tekrar ikinci kez göreve geldiğinde ise ABD ve NATO’yla arasına kırmızı çizgiler çekmeye başlamıştır. Ardından 2014’te Kırım’ın işgali ve ilhakı gerçekleştirilmiştir. 2014 yılı Rusya için jeopolitik anlamda bir kırılmanın yaşandığı yıldır. Artık Rusya Avrupa’yı ortak evi olarak görmemekte ve yeniden yönünü bir kez daha Asya Pasifik’e döndürmüştür. Yukarıda da bahsedildiği gibi Rusya tarih boyunca Batı karşısında ne zaman sıkışsa yönünü Asya Pasifik’e dönmektedir. Ancak bu sefer bir taktik dönüş değildir, tamamen jeopolitik eksen değişikliğidir ve geçici değil kalıcıdır.
Her şeye rağmen Asya- Pasifik bölgesi Rusya için güvenli bir liman gibi durmamaktadır. Zira 2020’de seçimi kazanan Biden ilk iş olarak ABD’nin en uzun savaşı olan Afganistan savaşına bir son vererek askerlerini çekmiş ama bir ay sonra Pasifik’te İngiltere ve Avustralya ile AUKUS adı verilen Çin’e karşı bir askeri pakt kurmuştur. Bu askeri paktın temeli Avustralya donanmasının nükleer denizaltılarla güçlendirilmesi ve Güney Kore’nin nükleer koruma şemsiyesi altına alınmasıdır. ABD, bir taraftan Kuzey Kore gibi İran gibi ülkelerin nükleer silah edinmesine ve nükleer silahların yayılmasına karşı olduğunu açıklaması öbür taraftan Avustralya’yı nükleer bir güce kavuşturma yönünde adım atması birbiriyle tezat oluşturmuştur. Ardından QUAD’ı güçlendirmeye yönelik adımlar atmış, ayrıca 2023’te Güney Kore, Japonya, ABD üçlü ittifakını bölgede hayata geçirmiştir. Hemen bir yıl sonra da ABD, Japonya, Filipinler İttifakı’nı hayata geçirmiştir. ABD’nin Hint-Pasifik adını verdiği Pasifik bölgesindeki hızlı ittifaklar zincirini oluşturmasına karşın Rusya da harekete geçmiş ve Çin ile ilişkileri geliştirirken askeri anlamda ortak birçok tatbikat yapmış ve Pasifik’te Çin ile havadan ve denizden birlikte devriye gezmiştir.
(Dr. Barış Adıbelli, tasam.org)
Makalenin tamamını okumak için tıklayın
Fotoğraf: RİA Novosti