Rusya-İsrail ilişkileri konusunda uzman Gazeteci Milàn Czerny’nin Carnegie Uluslararası Barış Vakfı için kaleme aldığı makalenin geniş özeti:
“Kremlin terörizme karşı sert bir tutum aldığını iddia ediyor ama Hamas militanlarının 7 Ekim’de İsrail’in güneyinde gerçekleştirdiği katliamın sonrası örgütle daha da yakınlaştı.
Hamas saldırısında 16 Rusya vatandaşının ölmesine ve Moskovalıların İsrail Büyükelçiliği’ne çiçekler bırakmasına rağmen Kremlin Hamas’ı kınamaya yanaşmadı, sadece gelişmelerden derin kaygı duyduğunu açıkladı. Bazıları Rusya’nın örgüte yaklaşımın kaos tohumları ekmek olduğunu düşünebilir ama Moskova’nın asıl amacı güney yarım kürenin dostu statüsünü güçlendirmek.
Kremlin’in terörizmle ilişkisinin karmaşık bir geçmişi var. 2. Çeçen-Rus savaşı İslamcı terörizm tehdidine karşı olarak gösterilmiş, böylece haklı çıkarılmaya çalışılmıştı.
11 Eylül saldırılarının ardından Rusya ABD’nin Afganistan’ı işgaline ve Orta Asya’ya Amerikan askerleri yerleştirilmesine destek ve onay verdi.
Ardından Moskova 2015 yılındaki Suriye müdahalesini terörizmle mücadeleyle gerekçelendirerek Rusya ile eski Sovyet cumhuriyetlerinden gelen binlerce IŞİD militanını hedef aldığını açıkladı. Tabii, diğer yandan, cezaevindeki muhalif lider Aleksey Navalnıy’dan Ukraynalı aktivistlere ve Kırım Tatarlarına kadar bütün siyasi muhaliflerini terörist olarak damgalamaktan da kaçınmadı.
Kremlin kendi çıkarına olduğunda, kafasını çevirdi ya da şu anda Taliban’la olduğu gibi terörist örgütlerle yakın çalıştı.
Rusya Hamas’a uzun süredir yakın duruyor. 7 Ekim saldırılarından sonra bile terör örgütü ilan etmedi ve ilişkisini kesme niyeti taşımadığını gösterdi.
Rusya böylece Hamas’a, teröristlerin en çok istediği şey olan meşruiyeti sağlamış oluyor. 2006’da Hamas seçimlerde El Fetih’i yenince Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin örgütü ilk kutlayan dünya liderlerinden biri olmuştu.
Bir yıl sonra Putin Hamas’ın o zamanki lideri Halid Meşal’i Moskova’da ağırladı. Meşal o zaman Putin’i “cesur ve erkekçe davrandığı için” övmüştü. 7 Ekim saldırılarından sonra da Hamas, “Filistin halkını hedef alan Siyonist saldırganlığa karşı takındığı tutum nedeniyle” Putin’e bir kez daha teşekkür etti.
Rusya’nın Hamas’a silah gönderdiği yolundaki iddialar şu anda kanıtsız. Ancak 7 Ekim saldırılarından önce örgüte Moskova’dan milyonlarca dolarlık kripto para gönderildi.
Aslında Rusya’nın Hamas’la yakınlaşması tarihsel politikasına uygun. “Soğuk Savaş” döneminde de Moskova, terörist faaliyetlerde bulunanlar dahil Filistinli militanları desteklemiş ve silahlandırmıştı.
Hamas’ın, Sovyetler Birliği’nin iş birliği yaptığı solcu Filistinlilerle pek ortak bir yanı yok. 2000’lerin ortasında Hamas’la savaşan El Fetih laik bir örgüt.
Öyle ya da böyle, Moskova’nın Filistinli militanları desteklemesinin asıl nedeni güney yarım küredeki konumunu güçlendirmek. Rusya böylece, Putin’in “uluslararası ilişkilerdeki yeni sömürgeci sistem” dediği düzene baş kaldırdığını göstermek istiyor. Aynı zamanda Hamas’la ilişkisini devam ettirmeyi ve Filistinlilere sosyal yardımları sürdürmeyi düşünüyor. Gazze’de bir Rus kültür merkezi, Batı Şeria’da ise “Putin Merkezi” bulunuyor.
Benzer şekilde Rusya’nın kendisini arabulucu olarak gösterme çabası da bölgedeki konumunu güçlendirmeyi amaçlıyor. Böylece Orta Doğu ülkelerine ABD’nin bölgedeki hakimiyetinin korkunç sonuçlar getirdiği, Rusya’nın Batılı ülkelerden daha iyi bir arabulucu ve diplomatik ortak olduğu mesajını veriyor.
Putin, 7 Ekim saldırılarından sonraki ilk açıklamasında ortaya çıkan durumun ABD’nin Orta Doğu’daki politikasının başarısız olduğunu kanıtladığını söyledi. Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov da ABD’nin İsrail-Filistin anlaşmazlığındaki “yıkıcı politikasını” kınadı.
Rusya terörizm konusuna faydacı yaklaşıyor olabilir ama Orta Doğu kaynaklı terörden korkmakta haklı. Teröristler tarafından defalarca hedef alınan Rusya Orta Doğu’daki kaostan zarar görebilir.
Rusçada Orta Doğu için “Yakın Doğu” ifadesi kullanılıyor ki bu da Ruslar için bölgenin o kadar da uzak olmadığını kanıtlıyor. Moskova, Orta Doğu’daki olayların Rusya’ya da yansımaları olabileceğini düşünüyor.
Rusya’nın Orta Doğu’da kaostan yana olmadığı Arap Baharı isyanlarına ölçülü tepki göstermesinden belliydi.
Ayrıca hatırlatmak gerekiyor ki Rusya son 20 yıldır İsrail’le ilişkilerini geliştiriyor.
Ukrayna’nın işgali ardından Rusya uluslararası alanda izole edilirken İsrail yaptırımlara katılmaktan ya da Kiev’i silahlandırmaktan kaçındı. Bu nedenle Kremlin, ilişkileri kesmek bir yana, İsrail’i uzaklaştırmak istemeyecektir.
Dolayısıyla Rusya Hamas’a yönelik sembolik adımlar atacaktır ama maddi yardımı büyük ihtimalle arttırmayacaktır.
Gerçek şu ki Orta Doğu’daki kriz Rusya için fırsattır ve kaosun derinleşmesinden hiçbir çıkarı yoktur.”