Avrupa Analiz ve Strateji Merkezi uzmanlarından Vladislav Inozemtsev’in Moscow Times gazetesinde yayımlanan “Rus milyarderler küresel servet yarışını kaybediyor” başlıklı yazısı:
Piyasa değeri ne kadar soyut olursa olsun, şirketlerin gerçek varlıklarından ne kadar uzaklaşırsa uzaklaşsın, borsa trendleri hâlâ dünyanın en zengin insanlarının kaderini belirliyor.
Son haftalarda, S&P 500 endeksinin sadece 20 gün içinde beş rekor kırdığı ABD’den bir dizi ekonomik haber geldi. ABD piyasasının toplam değeri artık 62 trilyon doları aşıyor ve bu rakam küresel toplamın yaklaşık yarısına denk geliyor.
Batı’nın çöküşü, Çin’in yükselişi ve yeni bir iki kutuplu dünya düzeninin oluştuğuna dair sık tekrarlanan iddialara rağmen, 18 Eylül 2025 itibarıyla dünyanın en değerli 25 şirketinden yalnızca üçü ABD dışında bulunuyor. Bu üç şirketin toplam piyasa değeri ise ilk 25’in sadece yüzde 10,8’ini oluşturuyor ki kurumsal servetin bu denli yoğunlaştığı bir dönem tarihte görülmemişti.
On yıllar boyunca Rus milyarderlerin lüks yaşam tarzı, ülkenin dönüşümünün bir göstergesi olarak görüldü. 2000’lerin başında Rusya’nın ana ekonomik forumunun garip bir şekilde Londra’da düzenlendiği dönemde, “Rusya’nın ulusal fikri olarak lüks” başlıklı bir panel gündeme gayet uyum sağlıyordu. Zenginlik, birçokları için peşinden koşulmaya değer tek hedef olarak görülüyordu. Bugün, sık sık yaşanan askerî provokasyonlar çağında, bu fikir gülünç görünüyor.
Mihail Hodorkovski muhtemelen Rusya’nın ilk milyarderiydi, 1990’ların sonundaki yüksek değerlemeler dalgası üzerine servet kazanmış, 1998 finans krizine kadar yükselmişti. Rusların da yer aldığı ayrıntılı zenginler listeleri ise ancak 2000’lerin başında ortaya çıktı. O andan itibaren, Forbes listeleri Rusya’da GSYİH verilerinden veya hane halkı gelir istatistiklerinden daha çok ilgi görmeye başladı. Her yeni milyarder, kimileri tarafından ulusal bir zafer, kimileri tarafından ise adaletsizliğin sembolü olarak karşılandı.
Zenginlere yönelik tutum hiçbir zaman tarafsız olmadı: Servetlerini kirli özelleştirmelerle ya da doğrudan suç yoluyla elde ettikleri söyleniyordu. Yine de, hayranlık duygusu hep var oldu; zenginlik, Rusya’nın küresel konumunun bir yansıması olarak görülmeye devam etti. 2008’de Gazprom CEO’su Aleksey Miller, kısa süreliğine Microsoft’tan daha yüksek değere ulaşan şirketini on yıl içinde 1 trilyon dolar değerine çıkarma sözü vermişti. Bugün Gazprom’un piyasa değeri Microsoft’un yüzde 1’inden bile az.
2007’de, Rusya’nın ekonomik patlamasının zirvesinde, ülke milyarder sayısında ABD’nin ardından ikinci sıradaydı. O dönemde 14 Rus, dünyanın en zengin 100 kişisi arasında yer alıyordu; en zengini ise sıralamanın 30’lu basamaklarındaydı. 2025’te bu sayı altıya düştü.
Karşılaştırma çarpıcı: Yirmi yıl önce bu altı kişinin toplam serveti Bill Gates’in servetinin üç katıydı. Bugün ise hepsinin toplamı Elon Musk’ın servetinin üçte biri kadar. Ulusal düzeyde bakıldığında Rusya, ABD, Çin, Hindistan ve Almanya’nın ardından beşinci sıraya geriledi.
Bu sırada dünyanın başka yerlerinde servetler artmaya devam ediyor. 10 Eylül’de Oracle’ın kurucusu Larry Ellison, tek bir işlem gününde servetine 101 milyar dolar ekledi, bu miktar Aleksey Mordaşov, Leonid Mihelson ve Vladimir Lisin’in toplam servetinden fazla. Eğilim bu şekilde sürerse, 2026 sonuna kadar en zengin 150 Rus’un toplam serveti, dünyanın en zengin bireyinin servetinin altına düşebilir.
Rus oligarklar büyük ölçüde tesadüfen yükseldi, tıpkı 1970–80’lerin petrol zengini Arap elitleri gibi. Çoğu, servetini doğal kaynaklardan veya devlet gücüyle kurduğu bağlardan elde etti. Üçte ikisi servetini doğrudan özelleştirmeden borçluydu. Küresel muadillerinden farklı olarak, kalıcı uluslararası şirketler kurmayı başaramadılar.
Ama birkaç istisna öne çıkıyor: Oleg Tinkov’un finansal teknoloji girişimi Plata’nın değeri bugün 1,5 milyar dolar. Arkadiy Voloj’un Nebius adlı şirketi, kurucusu olduğu Yandex’ten daha değerli hale geldi. Revolut’un yüzde 25 hissesine sahip Nikolay Storonski ise 75 milyar dolarlık değerlemeyle yakında Rusya doğumlu en zengin girişimci olabilir. Ancak bu “yeni Ruslar”ın çoğu vatandaşlıktan çıkmış durumda ya da çıkmak üzereler. Ülkede kalanlar ise sıkışıp kalmış durumda.
Rus girişimcilerin şirketleri hâlâ olağanüstü derecede iç pazarlara veya komşu ülkelere bağımlı. Buna karşılık, Çinli milyarderler ByteDance gibi küresel ölçekte yenilikçi şirketler kurmayı başardı; TikTok’un değeri neredeyse 340 milyar dolar yani Rusya’nın tüm borsa değerinin yarısı kadar. Rus serveti ise ağırlıklı olarak petrol, perakende ve gayrimenkule dayanıyordu ve bunların çoğu Kremlin bağlantıları nedeniyle zamanla eridi.
Yerelleşme kısa vadeli bir koruma sağladı. Batılı hükümetler varlıkları dondururken Putin yalnızca sınırlı vergiler getirdi. Ancak bu, milyarderleri mülke el koyma ve siyasî kontrol risklerine açık bıraktı. Son otuz yılda Rusya’daki büyük sermaye, artan servete rağmen siyasî etkisini giderek yitirdi.
2020’lerde birçok önde gelen iş insanının, Kremlin içindekiler tarafından kontrol edilen varlıkların sadece görünürdeki sahipleri olduğu konuşuluyordu. Bu etkinin zayıflığı, Putin’in 2024’teki yemin törenine iş dünyasından katılımın, Trump’ın 2025’teki töreniyle kıyaslandığında ne kadar düşük olduğundan da anlaşılıyordu.
Tıpkı küresel muadilleri gibi Rus milyarderler de yaşlanıyor. Forbes’un küresel milyarder listesinde ortalama yaş 67; Rusya’da ise neredeyse 70. Ancak diğer ülkelerden farklı olarak Rusya’da servetin miras yoluyla aktarımı hukukun zayıflığı nedeniyle belirsiz.
Rus Forbes listesinin geleceği de belirsiz. Bir zamanlar ülkeyi küresel seçkinler arasına taşıyan büyük sermaye yükselişi artık tarihsel bir kazaya benziyor. Birkaç yıl içinde, en zengin 100 listesinden son Rusların da silinmesi ve geriye sadece dizginsiz lüksün kısa bir dönemine dair anıların kalması olası görünüyor.
Fotoğraf: Kommersant
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları: