Rusya’nın önde gelen siyaset bilimcilerinden Aleksey Makarkin, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı (İBB) Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınması ve ardından tutuklanmasıyla başlayan süreci, “Türkiye’de yaşananlar otoriterlik ve modernleşme sorusunu bir kez daha gündeme getiriyor” diye yorumladı.
Sosyal medya hesabında gelişmeleri analiz eden Makarkin, otoriter modernleşmenin “Asya kaplanları” deneyiminin etkisiyle moda olduğunu belirterek, “Kore Cumhuriyeti, Singapur, Tayvan, Tayland ve Malezya gibi ülkelerin de iktidar elitlerinin sağlam ekonomik politikalarına dayanan başarı öyküleri vardı. Ancak o dönemde benimsenen siyasal model, bugün sadece Singapur’da sürüyor. Orası, İngiliz medeniyet temellerine, liyakate ve yolsuzluğa karşı örnek bir mücadeleye sahip özgün bir şehir devleti” dedi.
Türkiye’de 21. yüzyılda ekonomik modernleşmenin, parlamentoda ve belediyelerde geniş muhalefet temsiliyetinin olduğu, rekabetçi seçimlerin yapıldığı ve dürüst oy sayımının yapıldığı gerçek bir çok partili sistem gibi kendine özgü özellikleriyle hayata geçirildiğine dikkat çeken Makarkin, “Yani hiç de otoriter bir modernleşmeye benzemiyordu. Erdoğan’ın AKP’sinin iktidara yükselişi tamamen dürüstçeydi. İktidarda uzun süre kalması sadece ekonomik başarıları ve Atatürk’ün tüm reformlarına rağmen otoritenin molla olduğu kırsal İslam seçmeniyle yaptığı çalışmalarla değil, istikrarsız hükümet koalisyonları, etkisiz ekonomik politika ve yolsuzluklarla dolu önceki dönemle olan tezatla da açıklanıyordu” diye yazdı.

Aleksey Makarkin
Erdoğan’ın Türkiye Cumhuriyeti tarihinde askeri darbeler yapan ordunun siyasete müdahalesini durdurmayı başardığına işaret eden Makarkin, “2016 darbe girişimi askeri yönetimin sadece bir kısmı tarafından gerçekleştirildi ve kamuoyunda o kadar güçlü bir direnişle karşılaştı ki, kısa sürede başarısızlığa uğradı. Erdoğan böylece otoriter modernleşmenin tipik özelliği olmayan bir biçimde demokrasinin savunucusu gibi davrandı” dedi.
Erdoğan’ın sonradan iktidarını güçlendirmek için harekete geçtiğini ileri süren Makarkin şöyle devam etti:
“Ancak rejimi sadece otoriter özellikler barındırmakla kalmadı, zamanla bu özellikler giderek güçlendi. Mahkemeler, medya, üniversiteler üzerinde kontrol ve siyasi muhaliflerin tutuklanması gibi gelişmeler yaşandı. Üstelik, bunların güçlenmesi ekonomik başarılarının azalmasıyla aynı zamana denk geldi. Türkiye, yeni sanayileşen ülkeler arasına giren hızlı büyümesiyle, GSYH açısından dünyada 17’nci, satın alma gücü paritesine göre ise dünyada 12’nci sırada yer aldı.”
Ancak 2018-2021 döneminde ekonominin krize girdiğini belirten Rus uzman, “Türkiye ekonomisi krizden çıkmaya başladığında enflasyonun altında ezildi ve bu durum iktidarın otoritesine darbe vurdu. 2023’te Erdoğan cumhurbaşkanlığı seçimini büyük zorluklarla kazandı” dedi.