İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin hafta içinde Tebriz yakınlarda helikopter kazasında hayatını kaybetmesi, uluslararası kamuoyunda büyük yankı uyandırırken, benzeri uçak kazaları ve komplo teorilerini de yeniden gündeme taşıdı.
Yakın tarihte yaşanan birçok uçak ve helikopter kazasında azımsanmayacak sayıda siyasi lider, üst yönetici ve topluma mal olmuş şahsiyetin hâlâ tartışılan, aydınlanamamış kazalar sonucunda yaşamını yitirdiği bilinir.
Son kazada, kötü hava koşulları ve teknik eksiklikler nedeniyle düştüğü bildirilen helikopterde, İran Cumhurbaşkanı Reisi ile birlikte Dışişleri Bakanı Abdullahyan, Ruhani Liderliğin Tebriz Ayetullah Cuma İmamı ve Doğu Azerbaycan Eyaleti Valisinin yaşamını yitirdiği anlaşıldı.
Kazanın şekli, arama kurtarma sürecindeki gri alanlar, İran iç çekişmeleri ve bölgenin içinden geçtiği siyasal gerilim akla gelen ilk sorularla birlikte komplo teorilerini besledi.
Daha önceki bazı kazalarda söz konusu edilen suikast iddialarına ilaveten üst düzey devlet yetkililerinin ve önemli şahsiyetlerin aynı uçakta birlikte seyahatinin olası riskleri yeniden hatırlandı.
Tüm yumurtalar aynı sepete
Bundan 30-35 yıl kadar önce dönemin Pakistan Devlet Başkanı Ziya Ül Hak, askeri bir tatbikat sırasında bindiği uçağın havada infilak etmesi sonucunda, beraberinde Genelkurmay Başkan, Kuvvet komutanları ve ABD Büyükelçisi ile birlikte hayatını kaybetmişti.
Bu kaza, suikast iddialarının yanı sıra üst yönetimlerin birlikte seyahatinin sakıncaları keza eni konu tartışılmıştı.
İngiltere’de Kral, Kraliçe ve veliaht prenslerin ayrı uçaklarda seyahat ettiği bilinir. Bu uygulama, ilke birçok krallık ve monarşide de geçerlidir.
ABD’de de benzer şekilde Başkan ve Başkan Yardımcısı aynı uçakta seyahat etmez.
Hatırlayanlar vardır, geçen yıllarda bilimsel bir konferansa katılmak üzere Isparta’ya uçan çok sayıda bilim insanı ve akademisyenimizi uçak kazalarında kaybetmiştik.
Yine 10 yıl kadar önce Brezilya’da bir futbol takımını taşıyan uçağın düşmesi sonucunda takımın hemen hemen tüm oyuncuları ve yönetici kadro yaşamını yitirmişti.
Bu olumsuz örnekler, devlet yöneticileri, siyasi ve bilim insanları, futbol takımları, milletvekili ve ticari sırlar paylaşan çok uluslu firma üst yönetimlerinin bir arada uçmaması yönünde farkındalık yaratmaya başladı diyebiliriz.
Bu bağlamda, bizde Parlamenter dönemde, yazılı bir kural olmamasına rağmen Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Genelkurmay Başkanlarının ilke olarak her zaman ayrı uçtuğu bilinir. Bu tür ilke kararı ve uygulama arayışı içinde olan yeni Başkanlık sisteminde de bu yönde ilan edilmiş bir kural olmamakla birlikte, gerekli özenin gösterildiği veya artık gösterileceği tahmin edilir.
Katyn trajedileri
2010 yılında Polonya Devlet Başkanı Lech Kaczynski ve eşi ile onlarca üst düzey devlet görevlisinin hayatını kaybettiği trajik uçak kazası bir ülkenin üst yönetim kadrolarının neredeyse tamamını bitiren en büyük uçak kazası olarak bilinir.
Rusya’nın Smolensk kenti yakınlarındaki Polonya şehitler anıtındaki törene gitmekte olan 96 üst düzey resmi heyet üyesini taşıyan uçak, piste iki kilometre kala alçalırken ormana çakılmıştı.
Polonya devlet erkanı, 1940 yılında Katyn Ormanı’nda başlarına birer kurşun sıkılarak infaz edilen 22 bin Polonyalı savaş esirinin anısına düzenlenen törene gitmekteydi.
2. Dünya Savaşı’nda Polonya’yı paylaşan Rus ve Almanlara esir düşen sekiz bin asker, altı bin polis ve sekiz bin sivil aydın olmak üzere toplam 22 bin kişi Katyn Ormanı’ndaki üç toplama kampında Auschwitz’deki gibi başlarına birer kurşun sıkılarak topluca imha edilmişti.
Stalin ve Hitler’in yekdiğerini suçladığı katliamı Rusya yıllar sonra üstlenip, özür dilese de esasen Stalin ve Hitler’in katliama birlikte izin verdiği, savaş suçu katliamın Stalin’in yazılı emri üzerine ve Alman silahlarıyla gerçekleştiği, Nazi Propaganda Bakanı Goebbels’in toplu infazları gün be gün takipte olduğu iddia edilir.
Katyn Ormanı katliamı ve 70 yıl sonra meydana gelen uçak kazası Polonya için hafızalardan çıkmayan iki trajedidir.
Katyn anıtını ziyarete gitmekte olan 96 kişilik Polonya resmi heyetinde, Devlet başkanı, eşi, Genelkurmay başkanı, Dışişleri Bakan Yardımcısı, sürgündeki son Devlet Başkanı, Devlet Başkanı yardımcıları, Deniz, hava, kara kuvvetleri ile Harekat ve Özel Kuvvet komutanları, Ulusal Güvenlik Başkanı, Merkez Bankası Başkanı, Ombudsman, Polonya Katolik ve Ortodoks Başrahipleri, Meclis ve Senato Başkan yardımcıları, sendika, insan hakları kurulu başkanları, milletvekilleri, büyükelçiler ve üst düzey kıdemli bürokrat bulunmaktaydı. Bu kadrolardan hiçbiri kazadan kurtulamamıştı.
İşte bu bağlamda Cumhurbaşkanı Reisi ve refakatindeki üst düzey görevlilerin kaybıyla sonuçlanan kaza, yaşanan eski trajedileri hatırlatırken, devlet üst yönetim kadroları ve stratejik profillerin seyahatlerinde tüm yumurtaları aynı sepette taşıma riskini yeniden gündeme getirmiştir.