Rusya’da 17 Mart’ta yapılacak seçimlere katılma kararı alan Devlet Başkanı Vladimir Putin, Batı ile ilişkiler konusunda ilginç açıklamalar yaptı.
Sputnik’in aktardığına göre, kariyeri boyunca önemli mevkilerde çalışmasına rağmen Batı ile ilişkililer konusunda saf duygulara sahip olduğunu anlatan Putin şunları söyledi:
“… Bizde de saflık mevcuttu. Geriye dönüp baktığımda ki size kesinlikle içtenlikle söylüyorum, neredeyse 20 yıl boyunca Sovyetler Birliği’nin güvenlik teşkilatlarında ve dış istihbaratında çalışmış olmama rağmen, daha sonra da St. Petersburg belediye başkan yardımcılığı, Güvenlik Servisi (FSB) direktörlüğü, Güvenlik Konseyi sekreteri ve hatta ilk aşamada hükümet başkanlığı görevlerimde dahi Rusya’nın farklılaştığını düşünerek artık Batı ile ideolojik bir çatışmanın hiçbir temeli olmadığına ilişkin saf fikirlere sahiptim.”
Putin, Batılı ülkelerin SSCB sonrası Rusya’ya yönelik politikalarında olumsuz eylemleri gördüğünü, özellikle Rusya Federasyonu topraklarında ayrılıkçı hareketlere ve terörizme desteğin açıkça fark edildiğini kaydederken, “Ama ben saflığımla bunun sadece düşünce ve eylemin ataleti olduğuna inandım. ‘SSCB ile savaşmaya alıştılar ve devam ediyorlar’ diye düşündüm” dedi.
SSCB’nin dağılmasının ardından Batı’nın Rusya’yı yok etmek istediğinin belli olduğunu ileri süren Rus lider, Rusya Federasyonu’nu sona erdirme arzusuyla ülkeyi boyunduruk altına alıp kaynaklarını kullanmak istediğini sözlerine ekledi.
***
İlk bakışta bu açıklama propaganda ya da satır arasında Rusya’nın Ukrayna’yı işgalini haklı gösterme çabası olarak görülebilir ama Putin “saf fikirlere sahiptim” derken gerçekten de doğru söylüyor.
Doğru söylüyor çünkü sadece Putin değil, “Soğuk Savaş”ın ardından sokaktaki Rus vatandaşı hatta devlet bile öyle düşünüyordu.
Ruslara göre “Soğuk Savaş” artık son bulmuş, Batı ile Rusya arasında ideolojik çekişme bitmiş, dolayısıyla kavga etmek için bir neden kalmamıştı. O günlerde yani 1990’ların başında Ruslar Batı’yı uzun süre önce kaybettikleri kardeşlerini yeniden bulmuş gibi kucaklamaya, güvenmeye ve gerekirse sırtını dönmeye hazır bir ruh hali içindeydi.
Onlar bu samimi ve kelimenin her iki anlamıyla saf duyguları taşırken Batılı ülkelerin nasıl iki yüzlü davrandığını, NATO’nun Rusya’yı nasıl adım adım kuşattığını uzun uzun anlatmaya gerek yok.
Belki aynı oranda değil ama Rusya’nın da suçu var: İmparatorluk hayalinden hiçbir zaman vazgeçmedi, Ukrayna başta bazı eski Sovyet cumhuriyetlerinin bağımsız ülkeler olmasını bir türlü kabullenemedi, hazmedemedi. Batı’dan beklediği ve büyük ve önemli bir ülke olarak hak ettiği saygıyı hiçbir zaman göremeyen Rusya giderek hırçınlaştı, paranoyaklaştı, mantık sınırlarını aşmaya başladı.
***
Putin “saftım” derken gerçekten içinden geçenleri samimi olarak söylüyor ama “Batı bizi yok etmek istiyor” derken propagandayla abartıyı birleştiriyor.
Hayır, Batı Rusya’yı yok etmek istemiyor ama ayakları üzerinde duramayacak, gözlerini sınırlarının ötesine çeviremeyecek kadar zayıflatmaya çalışıyor.
Gerçek şu ki, iki taraf da birbirlerinin varlığına ihtiyaç duyuyor, karşısındaki için “düşman” algısı yaratmak ikisinin de işine geliyor.
“Düşman Rusya” ve “düşman ABD” iki ülkeyi yönetenlerin dış politika hırslarına bahane oluyor, iç politikada da “tepe tepe” kullanma fırsatı veriyor.
İlgili yazı: https://medyagunlugu.com/1-santim-nasil-800-km-oldu/